Gassan Şerbil
Şarku'l Avsat Genel Yayın Yönetmeni
TT

Hamideti ve Burhan yanardağının ağzında

Bazı şehirlerin kendi mesaj gönderme yöntemleri vardır. Misafir gazeteciyi karar vericiden ve varsa rakiplerinden duyduğu her şeye inanmakta ağır davranmaya teşvik etmeye heveslidir. Sanki asıl randevusunun sürekli ertelendiğini duyurur gibidir. Randevusu normal devlet, kurumlar, hukuk devleti ve gerçek gelişme iledir. Sana, Bağdat veya Hartum'da uyuduğumda bu tür mesajlar aldığımı hayal ederdim. Nasıl ki Bağdat acılarını Dicle'ye dökerse, Hartum'un da acılarını Nil'de gizlemek için geceyi beklediği hissine sık sık kapılırdım.
Ülkenin bir diktatörün ve güçlü bir adamın yönetiminde olduğu açıktı. Ancak şehir, ülkenin devleti aşan bir kırılganlıkla boğuştuğunu, yoksulluğun, adaletsizliğin, yozlaşmanın ve başarısızlığın buluşmasının, küllerin altına gizlenmiş közlerin öfkesini dillendirmek için her fırsatı değerlendirme arzusunu çoğalttığını fısıldıyordu. Devrim Komuta Konseyi bir adam için paravandı. Parti de bir başka adamın paravanı. İki güçlünün bir arada yaşaması zordu ve ilişkinin çökmesi kaçınılmazdı. Yemen'de cumhurbaşkanı ve şeyh formülünün sonunun böyle olduğunu duymuştuk.
Keza Irak'ta sayın başkan ve sayın yardımcısının, Sudan'da başkan ve şeyhin sonunun da. Hasan et-Turabi son yıllarında ziyaretçi gazetecilere generali (Ömer el-Beşir) darbe yapmaya davet edip saraya gönderenin ve darbenin arkasındakinin kimliğini gizlemek için Kober Hapishanesi’ne gönderilmesini talep edenin şeyhin kendisi olduğunu anlatmaktan çekinmemişti. Ülke uçsuz bucaksız görünüyordu, ancak o gerçek anda patladı, parçalandı. İçinde iki lidere yer olmadığı kesinleşti. Kışladan gelen güçlüler, sivillerin yönetime katılma hakkını sadece göstermelik şekilde kabul ediyorlardı. Saddam, yükselttiği ve omuzlarına yıldızlar serptiği kışla generallerine ve parti baronlarına karşı çok temkinliydi. Hükümet veya parlamento sahnesindeki aktörler değişirken ekmeği kazanmanın daha az zor olmadığı veya vatandaşların daha az korkmadığı onlarca yıl geçti.
ABD'nin Irak'ı işgali, içinde bulunduğumuz yüzyıldaki depremlerin başlangıcıydı. Bir sonraki 10 yılda “Arap Baharı” patlak verdi. Mısır kimliğini kaybetmekten korktu, bu yüzden ordusundan yardım istedi. Suriye alev aldı. İki eski oyuncu Muammer Kaddafi ve Ali Abdullah Salih sahne dışı kaldı. Bahar, Sudan'a baskın yapmakta geç kaldı, ancak sonunda ona ulaştı ve bugün savaşan tarafların toplarının da onayladığı gibi çetrefilliydi.
Ülkelerimiz ne kadar zor. Bağımsızlıklarına kavuştular, ama onları iç çöküşlerden ve dış müdahalelerden koruyacak bir devlet bulamadılar. Yemen'in modern tarihi, haritası kadar engebeli. Irak'ın modern tarihi, tarihi gibi fırtınalı ve kanlı. Sudan'ın modern tarihi, zamanının çoğunu kışlalardan gelen "kurtarıcıların" gözetiminde geçirmesine rağmen, askerleri ve sivilleri arasında kaybolmuş.
Sudan'ın modern tarihi çalkantılı ve maliyetli. 1956'daki bağımsızlığından 2 yıl sonra General İbrahim Abbud, sivil hükümeti deviren bir darbeye öncülük etti. 1964'te bir halk devrimi Abbud yönetimini devirdi. Siviller, anayasa ve referansları üzerinde uzun süre tartıştılar ve 1969'da ordu, iktidar için çekişen sivillere karşı darbe yaptı. Cafer Numeyri uzun süre iktidarda kaldı ancak 1985'te bir başka devrim onun yönetimini bitirdi. Partiler ve sendikalar geçmişten ders aldıklarını, eski tuzağa bir daha düşmeyeceklerini iddia ettiler. 1989'da General Ömer Beşir liderliğindeki bir darbe, merhum başbakan Sadık el-Mehdi hükümetini devirdi. Beşir uzun bir süre iktidarda kaldı ve onun çetrefilli döneminde Güney Sudan kuzeyden boşanmayı seçecek ve ülkenin bağımsızlık gününde deklare edilenden daha küçük yeni bir haritası doğacaktı. Beşir, Turabi ile ortaklık kurdu ve Sudan, kaldıramayacağı İhvancı (Müslüman Kardeşler) roller oynadı. Beşir önce Turabi ile anlaştı, ardından onunla tartıştı. Her iki durumda da kaybeden Sudan’dı. Beşir iktidarı tamamen kontrolüne alınca bunu asasıyla dans ederek (ç.n. Sudan’ın halk oyunu) kutladı ve rejiminin sağlam olduğunu zannetti. 2019'da yeni bir halk devriminin etkisiyle Beşir’in gölgesinde büyüyen iki general Abdulfettah el-Burhan ve Muhammed Hamdan Daklu (Hamideti), onu birlikte devirdiler. Bir geçiş döneminden ve sivil yönetimden söz edildi, ancak iki general 2021'de yine birlikte hareket ederek sivil hükümeti devirdiler.
Geçtiğimiz aylar askerler ile siviller, askerler ile askerler arasındaki manevralarla doluydu. Geçtiğimiz haftalarda, Egemenlik Konseyi Başkanı Burhan ile yardımcısı Hamideti, Burhan liderliğindeki ordu ile Hamideti liderliğindeki Hızlı Destek Kuvvetleri arasındaki uçurum net bir şekilde ortaya çıktı. Hızlı Destek Kuvvetleri, silahlı kuvvetler içindeki hiyerarşiyi ciddi olarak kabul etmeden meşruiyetinin tanınmasını sağlamayı başarmış paramiliter bir güç. Hamideti liderliğindeki Sudanlı "Haşdi Şabi"nin ordu kurumu içinde erimeyi kabul etmesini beklemek zordu. Nedeni de sadece Darfur'da doğmuş olmasının izleri, oradaki savaşta Cancavidler ve neden oldukları trajediler değil, daha ziyade, yurt içinde kendi maden ve kaynakları, yurt dışında ise ilişkileri olan bir adaya dönüşmüş olması.
15 Nisan'da toplar kalplerin gizlediklerini ifşa etti. İki eski ortak, azılı düşmanlara dönüştüler. Acımasız bir savaş şehirlere ve mahallelere sıçradı. İki general arasında ortaya çıkan sadece nefret değil, daha uzak ve tehlikeli bir şey. Ülkelerin vatandaşlarını Sudan'dan tahliye etmesi, ülkenin korkunç günlere doğru itildiğini gösteriyor. Sudan uçsuz bucaksız bir ülke ve tek başına intihar edemez. Bazılarının kırılganlıklarını ve alev almaya karşı savunmasızlıklarını gizleyemediği 7 ülkeyle sınırı olan kırılgan bir ülke. Sudan ordular, ilişkiler, bağlılıklar ve nefretler açısından çok çeşitli bir ülke. Mevcut haritayı organize edecek herhangi bir askeri bağlantının olmaması, bazı tarafları kendilerine benzeyen küçük orduların gölgesinde yaşamak için trenden atlamaya teşvik edecek. Bazı milis gruplar zaten var oldukları için doğumlarını ilan etmelerine gerek yok. Onları gizleyen pelerinleri çıkarmaları yeterli. İç savaşa geçiş yapmak için fazla kibrite ihtiyaç yok.
Sudan sahnesi korkutucu, bölgesel sahneyse karmaşık. Afrika ve Sudan'daki uluslararası çekişme, savaşların ateşini körüklüyor. “Wagner” grubu ve kardeşlerinin varlığı artık sadece kapalı perdeler ardındaki bir fısıltı değil. Sudan'ın patlaması, Nil suları ve hayati bir ticari arter olan Kızıldeniz'in güvenliğini gündeme getiriyor. Ayrıca Sudan ateşinin çevreye yayılma olasılığını, el- Kaide ile DEAŞ’ın Sudan’ın harabeleri içinde kendilerine tahkimatlar bulma ihtimalini de artırıyor. Aynı zamanda yeni mülteci ve yerinden edilmiş kişiler dalgası yaşanması olasılığını artırıyor.
Halkı ve bölgesiyle birlikte Sudan'ı tam bir intihardan kurtarmak bölge ve dünyanın gerçekten çıkarına. Bu büyüklükte bir yangın yanmaya devam ederse söndürülemez. Sudan'daki çöküşün kıvılcımlarının içeriye ve dışarıya sıçramasını önlemek için bir devlet ve meşruiyet olmalı. Ne yazık ki iki general de, Sudan artık dönülemez bir döneme girmiş gibi davranıyor. Burhan, buradan sadece bir tabut içinde çıkacağını söyledi. Hamideti de aynı şekilde düşünüyor. İkisi de ya saray ya da mezar okulundan. Hamideti ve Burhan bir yanardağının ağzında çekişiyorlar. Ukrayna yanardağının lavlarını kontrol etmek bile, tam anlamıyla patlaması halinde Sudan yanardağının lavlarını kontrol etmekten daha kolay.