Bekir Uveyda
TT

Sudan çatışması ve İngiliz zorbalığı

Eski Başbakan Yardımcısı ve Adalet Bakanı Dominic Raab’ın çalışanlarına karşı tavrını kınayan bir raporun Londra'da yükselen siyasi çalkantılar, Raab istifa etmeye ikna edilip Avam Kamarası’nın arka koltuklarına çekilmesinden sonra biraz sakinleşti.
Sudan krizinin tırmanması Rishi Sunak hükümetini, elçilik personelinin Hartum'dan tahliyesi ve geri çekilmesi konusunda adımlarını hızlandırmak zorunda bıraktı. Birçok başkentin hükümetleri de diplomatik misyonlarını geri çekmek ve vatandaşlarını tahliye etme konusunda acele etti. Sudanlıların kanları ve canlarıyla ödeyecekleri bedelin büyüklüğü bir tarafa, iktidar savaşı ve çatışma devam ederse, ülke oldukça korkunç bilinmez bir durumla karşı karşıya kalacak.
Sudan'ın bu günlerde yaşadıklarını, zorbalıkla suçlanan Bakan Raab'ın başına gelenlerle ilişkilendirmek, yüzeysel ve gerçeklikten uzak görünebilir. Ancak çıplak gözle görülmese de bu iki olayı birbirine bağlayan bir ip var. Dominic Raab olayını başından beri takip etmeyenler için olayın ayrıntılarını verecek olursak; geçen yıl kasım ayında, Adalet Bakanlığı'nda Sayın Raab ile birlikte çalışan iki yetkili, bakanın çalışanlarına kötü davranmasından şikayetçi oldu. Hızlı bir şekilde harekete geçen başbakan gerçeği ortaya çıkarmak için bir soruşturma yürütüleceğini duyurdu. Sunak'ın hızlı tepki vermesinin iki nedeni vardı. Birincisi, Raab’ın yakın bir müttefiki olması. İkincisi ise, Muhafazakâr Parti’nin liderliğini ve başbakanlığı kazanır kazanmaz selefi Boris Johnson'ın belli başlı ilkelere bağlı kalmamasına gönderme yaparak, resmi işlerin ifasında dürüstlüğün kendisi için vazgeçilmez bir unsur olduğunu söylemesi.
Bu resmi şikâyet, benzer şikâyet veya gözlemlerin ifşa edilmesine kapı açmış görünüyor. Örneğin Diplomatik Hizmetler Departmanı Eski Başkanı Simon McDonald, Raab'ı dışişleri bakanı olarak görev yaparken üslubunu değiştirmesi gerektiği konusunda uyardığını söyledi. McDonald, çalışanlarla yaptığı toplantılar sırasında bakanın ağzından çıkan sözlerin ve ses tonunun sert ve kaba olduğuna dikkat çekti. Siyasetle ilgili her olayda olduğu gibi bu olay da ekranlarda, radyolarda ve gazetelerde gündem oldu. Bu durum, Sunak'ı söz verdiği soruşturmayı hızlandırmaya sevk etti. Soruşturma görevini, Kral Danışmanı (King’s Counsel) ünlü Avukat Adam Tolley'e verdi. Tanınmış kişilerin dahil olduğu tüm tartışmalı davalarda olduğu gibi, Dominic Raab'ın üslubu konusunda da fikir ayrılıklarının yaşanması normaldi. Dahası, herhangi bir kamu çalışanının -özellikle de üst düzey bir memurun-, ister bakan ister başka bir pozisyonda olsun, birlikte çalıştığı memura hemen ‘zorbalık’ etiketini yapıştırması doğru mu?
Geçen hafta soruşturma raporunun açıklanmasıyla tartışma daha da alevlendi. Rapor, Sayın Raab'ı, çalışanlarıyla ilişkilerindeki tavrını ‘korkutucu’ ve ‘saldırgan’ olduğunu iddia ederek suçlu buldu. Bunun akabinde İşçi Partisi liderliğindeki muhalefet partileri arasında hemen istifa etmesini talep eden çığlıklar yükseldi. Buna karşılık, memurların çalışanlar nezdindeki prestijini zayıflattığı gerekçesiyle böyle bir emsalin tehlikeli olduğuna dair uyarı sesleri de yükseldi. Sağcı Daily Mail gazetesi ertesi gün yayınlanan sayısında Raab'ın istifasını ele alarak; bunun, İngiltere'nin artık yönetilemeyeceğinin kanıtlandığı bir gün olup olmadığını sorguladı. Aynı bağlamda Muhafazakâr Lord Marland, yaşananların bir ‘komplo’ olduğunu ve hükümeti zayıflatma amacı taşıyan kamu hizmetindeki aktivistler tarafından gerçekleştirildiğini öne sürdü. Kariyer basamaklarındaki farklı konumlarına göre memur ve çalışanları arasındaki çalışma ilişkilerindeki yöntem sorunu ilk değil. Mizaçların, dolayısıyla kişiliklerin ve üslupların farklı olduğu bilinmektedir.
Tüm toplumlar düzeyinde olduğu gibi evin reisi aile işlerini nasıl yönetiyorsa, bu, evlerin çatıları altında olduğu gibi kurumlarda da oluyor. Bu noktadan hareketle Sudan'da yaşanan çatışmanın, 1964'te başlayıp sayıları 17’ye çıkan askeri darbeler dizisinden bu yana Sudanlılara yapılan zorbalığın sonuçlarından biri olduğu söylenebilir. İşlerin nereye gideceği belli değil. İki generalin Hartum'daki mücadelesi nasıl bitecek? Geriye, yurtdışından gelen tarafların yaşananları fırsat bilip Sudan'ı uzun süre meçhul bir tünele itmemesini temenni etmekten başka bir şey kalmıyor.