Ülkesinin Riyad’daki büyükelçiliğinde çalışan kıdemli bir Avrupalı diplomat geçtiğimiz günlerde beni birkaç kez aradı ve Sudan’da alevlenen iç savaştan sonra Suudi hükümetinin çeşitli toplulukların ve diplomatik heyetlerin Sudan topraklarından hızlı ve saygın bir şekilde tahliyesini gerçekleştirmek için gösterdiği büyük çabalardan ötürü hayranlığını dile getirdi. Nitekim insanlar arasında herhangi bir ayrım gözetilmeden büyük bir etkinlik ve akıcılıkla yapılan bu tahliye, oldukça zorlu koşullarda ve endişe verici bir atmosferde gerçekleşti. Üstelik kara, deniz ve hava taşımacılığının zorluklarını içermesine rağmen görev, herhangi bir yaralanma, ölüm, maddi kayıp veya bir valiz kaybı olmadan tamamlandı. Bu muhteşem başarı, istisnasız tüm dünyanın saygınlığını ve takdirini kazandı ve bu güzel hikâyenin fotoğrafları ön sayfalara, basın sitelerine ve uydu haber bültenlerine konu oldu.
Bu büyük başarı, ülkesinin yükselen konumunun farkında olan ve boşluğu zekice ve önleyici bir liderlik ve girişimcilikle dolduran özgüvenli ve etkin Suudi diplomasisi için önemli ve yeni bir katkı mahiyetinde. Bu, Suudi Arabistan’ın uluslararası toplumu şaşırtan ve dikkatini verip odaklanarak yepyeni ve tamamen farklı bir Suudi diplomasisiyle karşı karşıya olduğunu fark etmesini sağlayan başka tutumlarına eklenen hoş bir sürprizdir.
Suudi Arabistan, Cidde şehrinde Sudan’daki anlaşmazlığın iki tarafı arasında bir diyalog girişimi başlatmak ve bu diyaloga başta ABD olmak üzere uluslararası bir destek sağlamak için sorumluluğu üstlenip bölgede bir lider olarak kendisinden beklenen rolü oynamaya karar verdi. Bu kararı, Kral ve Veliaht Prens’in Sudan için başlattığı çok büyük bir mali destek kampanyası izledi.
Bugün haklı bir iyimserlik mevcut. Zira Suudi Arabistan, çatışmanın iki tarafı arasında arabuluculuğu üstlendi. Suudi Arabistan’ın bu konuda önemli ve etkinliğine, başarısına ve benzer tarihî durumlarda etkisine tanık olunmuş bir geçmişi var. Bu örnekler arasında en öne çıkanı ve önemlisi belki de Lübnan’da yirmi yılı aşkın bir süre devam eden iç savaşı fiilen sona erdiren ünlü Taif Anlaşması’dır.
Sudan’da akan kanın ve çatışmanın durdurulması, şu an için en önemli hedef olmalı. Sonra da sivil yönetime geçiş için kısa vadeli bir yol haritası çizilmelidir.
Suudi Arabistan’ın mevcut Sudan çatışmasında arabuluculuğu üstlenmesinin doğurduğu iyimserliğin geçerli ve nesnel sebepleri var. Öncelikle bu arabuluculuk, OPEC Plus Anlaşması gibi, Suudi diplomasisi adına etkin olan önemli bir dizi olumlu adımın ardından geliyor. Nitekim Suudi Arabistan, bu anlaşmanın siyasi yansımalarıyla her düzlemde başa çıkabildi ve bu, anlaşmanın bugüne kadar ayakta kalmasının en önemli sebeplerinden biri haline geldi. Çin’e büyüyen bir stratejik müttefik ve zaman içinde dikkat çekici bir güven temeli inşa edilen oldukça önemli bir ticari ortak olarak yaklaşma politikası da Suudi Arabistan’ın, Çin’in etkili arabuluculuğu sayesinde İran’la önemli bir siyasi anlaşmaya varması için iyi bir yatırım unsuru oldu.
Suudi Arabistan’ın Asya, Avrupa, Afrika ve Amerika’da çalışılan diplomatik hareketi, dünyanın çeşitli ülkelerinin “Suudi müttefiki ve ortağına bel bağladıklarını” ve özellikle Suudi Arabistan’ın Sudan’daki tahliye planı ve ardından gelen siyasi girişimi olmak üzere onun kararlarına “güvendiklerini” beyan etmelerini sağladı.
Etkili ve kıdemli ABD’li Senatör Lindsey Graham’ın, daha önce düşmanca bir tavır sergilediği Suudi Arabistan’a karşı tutumunun değişmesi de siyasi analistler tarafından şaşkınlıkla takip edildi. Nitekim Graham şu an, Suudi Arabistan ziyareti esnasında bizzat şahit olduktan sonra ülkede meydana gelen büyük dönüşümlerin önemini en çok anlayan ve takdir edenlerden biri haline geldi. Döndükten sonra Amerikan medyasında, gördüklerine dair olumlu izlenimlerini aktardı ve daha sonra bu yeni izlenimi, Suudi Arabistan’ın ABD Büyükelçisi Prenses Rima binti Bender ile çektirdiği bir fotoğrafla taçlandırdı. Güney Carolina eyaletindeki Boeing uçak fabrikasına yaptığı ziyarette çektirdiği bu fotoğrafta Graham, etrafı onlarca mutlu fabrika işçisiyle çevriliyken memnuniyet göstergesi olarak başparmağını kaldırıyor ve yüzünü geniş bir tebessüm kaplıyor. Bu fotoğraf, Suudi diplomasisinin, ABD Senatosu’nda bir sonraki çoğunluk liderliğinin ilk adayı olan ve elinde komite başkanlarını atama ve beklenen davaları karara bağlama yetkisini bulunduran bir adama karşı elde ettiği bir zafer olarak görüldü. Sakin ve etkin Suudi diplomasisi, peş peşe olumlu puanlar kazanıyor ve bu, Suudi Arabistan’a uluslararası arenada ekonomik durumundan daha az önemli olmayan diplomatik ve siyasi bir konum sağlıyor.
Bugün Suudi diplomasisi, yeni Suudi Arabistan’ın ülkenin konumunu güçlendirecek ve değişen dünya haritasındaki yeni konumunu kökleştirecek en büyük getirileri elde etmek için akıllıca ve etkin bir şekilde kullandığı en önemli araçlardan biridir. Bu başarı belki finansal getirilerle ölçülmeyebilir ama kesinlikle paha biçilemezdir.