Salih Kallab
Ürdünlü yazar. Eski Enformasyon, Kültür ve Devlet Bakanı
TT

Çin geliyor… Ve kesinlikle dünyanın polisi olmayacak

‘Büyük Britanya’, ABD ve diğerlerinin yaptığı gibi Çin dünyanın ‘polisi’ rolünü üstlenmeyecektir. Çünkü bu devletin, söylendiği gibi kendi değerleri ve edebi mesajı var. Şu açık ve kesin ki komünist Rusya’nın durumunda olduğu gibi Çin’in küresel çatışmalar sahasına girmesi imkansız.

Uluslararası veya evrensel barış için bir proje geliştirildikten sonra sosyalist ve ‘komünist’ Çin, elinden geldiğince kendisini küresel çekişmeler ve çatışmalardan uzaklaştırmaya çalıştı. Bununla birlikte başından beri ‘sosyalist’ olarak nitelendirilen ülkeler grubuna ve ABD’nin ‘koltuk altına’ sıkıştırmaya çalıştığı üçüncü dünya ülkelerine destek olmayı da ihmal etmedi. Bütün bunlar sosyalist yani komünist bloğun çökerek bugünkü haline gelmesinden önceydi.

ABD kendisini dünyanın polisi olarak kabul ettirmeye çalıştı. Aslında halen de bu başarısını koruyor. Tabii bu özellikle Çin Halk Cumhuriyeti ve ondan önce komünist Moskova’ya ve Çin’e bağlı bir koalisyon oluşturan sosyalist sistem ve Sovyetler Birliği sahneye çıktıktan sonra büyük felaketlere sebep oldu.

Bu noktada Rusya, yani Sovyetler Birliği, beraberindeki grupla Soğuk Savaş bitişinde büyük bir çöküş yaşarken, Çin Halk Cumhuriyeti, komünist ve sosyalist ülkeler sisteminde daha sonra meydana gelen tüm bu çöküşlere rağmen, başladığı şeye bağlı kaldı ve yoluna devam etti.

Tabii Sovyetler Birliği ve sistemi eskiden benimsediği her şeyi terk etti, Marx ve Lenin’e hakaret etmekte ustalaştı ve ‘yoldaş’ Mao Zedong’a lanet üstüne lanet okudu. Suriye, Mısır, Güney Yemen ve adını saymak istemediğim diğer ülkeler gibi eski ilişkilerini ve bağlantılarını koparan bazı ülkelerdeki durum buydu.

Çin, Rusya’nın Ukrayna’yı işgalini şu ana kadar kınamadı. Hatta aksine, Moskova’ya kapitalist olarak tanımlanan ülkelerle mücadele etmek ve Arap ülkeleri ve Doğu Avrupa ülkelerinin de içinde bulunduğu bazı üçüncü dünya ülkelerini desteklemek için gelişmiş silahlar sağladı.

Elbette başta ABD ve onun yörüngesinde dönen bazı üçüncü dünya ülkeleri olmak üzere bütün kapitalist ülkeler, bu konuda ABD ve İngiltere grubu yanında yer alarak açıkça tarafını belli etti. Bununla birlikte bazı üçüncü dünya ülkeleri daha sonra tutumlarını değiştirdi.

Bu noktada, doğru olsa da olmasa da söylenenlere göre ‘savaş sanatı’nın ustası, Sun Tzu’nun M.Ö. 6. yüzyılda geliştirdiği savaş sanatı teorilerini harfiyen uygulayan Şi Cinping idi. Bu teorilerde düşman orduların savaşmadan boyun eğdirilmesi, şehirlerin savaşsız ele geçirilmesi ve askeri operasyonlar yapılmadan ulusların devrilmesi anlatılmaktadır.

Bu konuda yıllar sonra bile savaşlarda ‘mahir’ olanların, düşman ülkelerin ordularını savaşmadan yok ettikleri, düşman ordularını çarpışmadan ele geçirdikleri, savaşmadan şehirleri aldıkları ve askeri operasyonlar yapmadan ülkeleri devirdikleri söylenmektedir.

Bazılarına göre, Çin bu alanda Ruslardan daha kurnaz bir şekilde hareket ediyor. Nitekim Ruslar istediklerini elde edemeden Ukrayna’da kendilerini çıkmaza sokarken, Çinliler tüm uluslardan ve devletlerden daha akıllı davrandılar. Bu yüzden tüm dünyaya, özellikle İkinci Dünya Savaşı’nın sona ermesinden bu yana siyaseti hegemonyası altına alan iki büyük güce (Moskova ve Washington) nispeten, başkalarından daha akıllı olduklarını göstermeye dikkat etmeye devam ediyorlar.

Aslında Çin bugün kutup çatışmasında ABD tarafından ciddi şekilde hedef alındığını ve dünya liderliği ve bunu devam ettirme çabasındaki ABD için çatışma önceliklerinde Rusya’dan önce geldiğini biliyor. Buna rağmen savaşını kendinden emin, güçlü ve soğukkanlı bir şekilde yönetip kışkırtmalara kapılmıyor. Karada, havada veya denizde şu anda sahip olduğu öldürücü askeri gücü geliştirmeyi ihmal etmeden dünyanın en güçlü ekonomisini inşa etmeye odaklandı ve odaklanmaya da devam ediyor.

Bugün Çin -ABD ve Batı kabul etse de etmese de ABD kutbu kadar etkili ve güçlü büyük bir küresel kutup haline geldi. ABD şu an hızla birinci sıraya doğru yükselen Çin’e yerini kaptırmasına sebep olabilecek çok sayıda çatışma ve krize batmış durumda. ABD’nin üçüncü dünya savaşı imasına varana kadar kızıl ejdere karşı yaptığı tüm sindirme, tehdit ve taciz tarihe, doğal gelişime ve sahadaki gerçeklere karşı çıkma çırpınmalarından başka bir şey değildir. Çin, ekonomisi, nüfuzu, gücü ve aynı zamanda sağduyusuyla artık 1949’da bağımsızlığını kazandıktan sonraki Mao Zedong’un Çin’i değil. Bugün tüm dünya Çin’in kaçınılmaz bir şekilde birinci sıraya doğru yükseldiğini biliyor!