İstemi Yılmaz
TT

PYD’yi Esed’le BAE mi barıştıracak?

Türkiye ve bölgenin geleceğini belirleyecek seçimlere çok kısa bir süre kaldı. Dünyanın gözü sandıktan çıkacak sonuçlarda. Ancak halkın tercihi henüz belli olmasa da Ankara Ortadoğu’da ve özellikle de komşusu Suriye’de dengelerin yeniden şekillendiği bir tablo ile karşı karşıya.

Rusya, İran, Suriye ve Türkiye dışişleri bakanları hafta içerisinde Moskova’da bir araya geldi. Şam-Ankara normalleşmesinin masaya yatırıldığı zirvede “Türkiye’de mukim Suriyeli mültecilerin memleketlerine dönüşü” ve “Suriye’nin toprak bütünlüğüne saygının” ana maddeler olduğu görüldü. Her ne kadar bu iki madde Ankara açısından önemli siyasi kazanımlar olsa da Şam’ın olmazsa olmaz şartı “Türk askerinin Suriye topraklarından çekilmesi”.

Hepsi iyi hoş ama eğer bu masa Suriye’nin iç savaş sonrası dinamiklerini okuyarak ülkenin yeniden inşasını hedefliyorsa bir aktör eksik değil mi? Elbette ABD’den ve Suriye’deki aparatı PYD/YPG’den bahsediyoruz.

Washington da desteklediği örgüt de iç savaş sonrası Suriye denkleminden PYD’nin dışlandığının farkında. Bu nedenle Esed rejiminin tepesiyle bağlantı kurmanın yollarını arıyorlar. Geçtiğimiz hafta medyaya yansıyan bilgilere göre, YPG/PKK’nın çatı örgütü Suriye Demokratik Güçleri’nin (SDG) lideri Mazlum Kobani mart sonunda Abu Dabi’ye gitti. Irak Kürt Bölgesel Yönetimi’nden (IKBY) KYB Başkanı Bafel Talabani’nin eşlik ettiği ziyarette Kobani, Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) Ulusal Güvenlik Danışmanı Tahnun bin Zayed El Nahyan’la bir araya geldi. Görüşmede SDG, BAE’den Esed rejimiyle arabuluculuk rolünü üstlenmesini talep etti.

Aslında ABD’nin bölgedeki vekil aktörü PYD/YPG, yakın zamanda dokuz maddelik bir bildiri yayımlayarak Şam ile müzakere etmeye hazır olduklarını bildirmişti. Örgütün arzusu de facto olarak elde tuttukları ülkenin kuzeyindeki iktidarlarını yasal güvence altına almak. Pek tabii “özerk” durumlarının rejim tarafından tümüyle kabulünü beklemiyorlar. Fakat en azından silah gücünden vazgeçmeden rejime entegre olmayı arzu ediyorlar.

Arap basınında çıkan ve PYD/PKK’lı isimlerin de teyit ettiği haberlere göre, örgütün Suriye ordusunun beşinci kolordusu olacağı, maaş ve giderlerinin de Körfez ülkeleri tarafından ödeneceği bir formül gündemde. Söz konusu çözümün ABD tarafından desteklendiğini söyleyeme gerek yok. Hali hazırda Körfez ülkeleri bir süredir SDG’deki Kürt ağırlığını kırmak adına örgütün “Arap açılımını” destekliyordu. Bu strateji Pentagon’un da işine geliyor. Zira Washington, iç savaş sonrası İran’ın ağırlığının arttığı Suriye’de Arap kartının Körfez’in eline geçmesi Tahran’ın etkisini dengelemek anlamını taşıyor.

Seçimle başladık, seçimle bitirelim. Tüm bu hesapların beklendiği gibi sonuçlanmayacağını 12 yıllık iç savaş dinamiği bize gösterdi. Ne bölgesel güçler ne de bu ülkelerdeki dengeler stabil değil. Türkiye Ortadoğu’yu yeniden şekillendirebilecek kuvvette bir seçim için sandık başında. ABD, Batı ve Rusya, Suriye’deki “Kürt açmazının” Türkiye’deki “sorun” çözülmeden nihayete ermeyeceğinin bilincinde. Seçimlerin sonucuna göre yumuşak bir açılım süreci veya sert güvenlikçi politikaların devamı, Suriye düğümünün de nereden kopacağını tayin edecek.