Evlilik genellikle sevinç ile ilişkilendirilir, bu da evlenmek üzere olanların genellikle imkanlarından daha fazlasını harcamalarına ve bazılarının borç alma yoluna gitmesine neden olur. Bunun için argümanları, evliliğin tekrarlanmayacak ve olabildiğince sevinçli bir atmosferde yaşanmayı hak eden bir ömür boyu mutluluk olduğudur.
Evlilik törenlerindeki sevincin gözle görülebilir ve somut olduğuna dikkat çekmemiz önemli, çünkü bu sevinç maddi bir şekilde ifade ediliyor ve mali faturasını bilebiliriz.
Elbette mesele, evlilik törenine en iyi şekilde hazırlanma, aile ve arkadaşlarla kutlamakla bitmiyor, düğün sosyal bir rekabet ve böbürlenme vesilesi. Övünme ve rekabet artık zengin sınıfla sınırlı değil, bu salgın "orta sınıfa" ve hatta "yoksullara" da sıçradı. Rekabetin acımasızlığına ve koşullarına borçlanarak, “ikincil” olanı “birincil” olanın önüne geçirerek direniyorlar. Bunun sonucu ise aylar sonra ortaya çıkan sorunlar ve kısa süren evlilikler.
Her şeye rağmen, evli çiftler ve insanlar maliyet hakkında konuştuklarında genellikle bu konuşmalar evlilik, aşırı maliyeti, neyin gerekli olup olmadığını tartışmakla ilişkili oluyor. Bu konuşmalarda kimi ödediği bedelle övünürken, kimisi bunu objektif bir şekilde tanımlıyor, kimisi de evliliği zorlaştıran yüksek fiyatlardan duyduğu hoşnutsuzluğu dile getiriyor. Diyelim ki tüm bunlar normal, anlaşılır, haklı ve kabul edilebilir, ama insanlar evliliğin maddi maliyetine karşılık boşanmanın ağır bedelinden bahsediyorlar mı?
Aslında en büyük sorun da burada yatıyor. Boşanmanın psikolojik anlamda eşler ve varsa çocukların üzerindeki ağır bedelini ele alan bir toplumsal diyalog olsaydı, evlenecek olanların davranışlarında, bir değişiklik görürdük. Bilhassa evliliğin sorumluluğun, rollerin, ekonomik kaynakların ve değerlerin paylaşılmasını içeren bir kurum olduğunun, bunlar olmadan evliliğin bir soruna ve hayal kırıklığına dönüşeceğinin farkına varıldığına şahit olurduk.
Boşanmanın bedelinin çok boyutlu bir bakış açısıyla anlatılmasının gençler ve evlenmek üzere olanlar arasında farkındalık yaratılması, evliliğin pervasız ve aceleci olunmaması gereken bir olay olduğunun bilincine varılması açısından çok önemli olduğunu düşünüyorum. Zira evliliğin başarısız olmasının yansımaları bireyin yaşamına nüfuz eder. Farkındalık yaratmanın yanı sıra, hiçbir şey boşanmanın bedelinin hakkında sessiz kalınan bir konu olarak kalmasını haklı çıkaramaz. Gerçek şu ki, evlilik bağının başarısız olması ve bunun sonucunda ortaya çıkan yıkımların, yaraların, hiçbir suçu olmayan çocukların varlığı, kadın ve hatta erkek için katlanması ağır bir bedel.
Elbette boşanmak bazen evliliğe devam etmekten daha iyi. Aslında, yüksek boşanma oranlarının, taşıdığı tüm anlamların ötesinde, aynı zamanda toplumdaki bireycilik kültürünün arttığı, evlilik ve aile kurumunun otoritesine boyun eğme kültürünün gerilediği anlamına da geliyor.
Ancak genel olarak, özellikle tüm Arap ülkelerinde oranların dikkate değer bir şekilde artması nedeniyle boşanmayı ele almanın, olguyu, nedenlerini ve belirleyicilerini anlamamızı sağlayacak önemli bir toplumsal tartışma yaratabileceğine inanıyoruz. Boşanma olgusu ele alınırken genellikle, saatte kaç boşanma vakası yaşandığından, normal bir vaka ve kişisel özgürlük olduğundan, bugünün gençlerinin çoğunun sorumluluk duygusundan yoksun ve bugünün genç kızlarının çoğunun da karşılıksız verme ve fedakarlık ruhundan yoksun olduklarından bahsediliyor.
Bu izlenimci yorumlara güvenmek, olgular ve belirleyicileri konusundaki bilgisizliğin sürdürülmesi demek ve bizi rakamlar ve istatistiklerle desteklenen gerçeklere dayanan ışığa ve bilgiye götürmez. Bu nedenle, olgu hakkında yüksek sesle konuşmaya, toplumlarımızdaki boşanma nedenlerine ilişkin çıktıları ve sonuçları hakkında konuşacağımız ve tanıtacağımız çalışmalara ihtiyacımız var. Çalışmalar, boşanmayı en sevilmeyen helal olarak tanımlayan bir dini kültürel örüntüye sahip toplumlarda boşanmanın neden çoğaldığı sorusuna cevap vermeli. Diğer bir deyişle boşanmalarda gözlemlediğimiz ciddi artış normal değil ve acilen nedenlerinin belirlenmesi gerekiyor. Böylece şunu anlayabiliriz; boşanma uyumsuzluktan, düşünme ve olaylara bakış tarzındaki farklılıktan mı kaynaklanıyor yoksa hakim gerçek tüm bu gerekçelerden uzak ve bizi ekonomik meseleyle, günümüzde evli çiftlerin evlilik kurumunun ekonomik sonuçlarını taşıma gücünün azalmasıyla ilgili açıklamalara mı götürüyor? “Kovid-19” salgını ve Rusya-Ukrayna savaşının yansımaları nedeniyle çöken ve iflas eden küçük ve orta ölçekli işletmelerden bahsettiğimiz gibi, yüksek fiyatların üzerine gidilmediği ve krediler geri ödenemediği için boşanmaya mahkûm binlerce evlilik kurumundan da bahsedilmeli.
Boşanma hakkında konuşmak, evlilik adımı ve koşulları hakkındaki farkındalığı rasyonelleştirmek için yararlıdır.