Sevsen Ebtah
Gazeteci ve yazar. Lübnan Üniversitesi'nde Arap Dili ve Edebiyatı Bölümü Profesörü
TT

Bilim, lüks değildir!

Okulların kapatılmasının cehaleti ve bilgisizliği yaygınlaştırdığını biliyoruz. Bununla birlikte UNICEF, bu durumun şiddet, cinsel sömürü, çocuk işçiliği ve zorla evlilik oranlarını artırdığı gibi sağlığı, çevreyi ve gezegenin korunmasını etkilediğini de söylüyor. Yoksulluğun, sefaletin ve eşitliksizliğin artmasından hiç bahsetmiyoruz bile.

Hal böyleyken Lübnan Araştırmaları Merkezi geçen ay, Lübnan’da eğitim durumunun son dört yılda tanık olduğu dramatik gerilemeye ilişkin karanlık çalışmasını yayınladığında aile heyetlerinin ve çocuk, anne ve soyla ilgilenen kurumların meseleyi ele alıp görüşmesi, dikkat çekmesi ve tehlike çanlarını çalması beklenirdi.   

Eğitime ilişkin yayınlanan rakamların geleceğe dair büyük işaretleri ve tehlikeli yansımaları var. Ayrıca bütçelerin çocuklarımız için değil de boşa harcanmasının da tehlikeli sonuçları olur. Lübnan’da resmi eğitime 2011 yılından bu yana 16 milyar dolardan fazla harcandığı açıklandı. Bu miktara ailelerin farklı eğitim kademelerinde özel okullara ve üniversitelere ödediği milyarları da eklersek bunun, çoğu okulu ilk sınavı bile geçemeyen Lübnan gibi küçük bir ülke için hayali bir bütçe olduğunu düşünebiliriz. Bu, eğitimi faydalanan tarafların çıkarlarına bırakmak yerine eğitimi düzenleyen genel bir vizyonun ve ulusal bir stratejinin çokluğu yüzündendir. Cömert bütçeler, bağışlar ve uluslararası yardımlar nereye gitti? Lübnan’ın evlatlarını geleceğin ışığından kim mahrum etti de okul, hali vakti yerinde olanların tekeline girdi? Çoğunluğun artık ücretli eğitime kaydolamayacağı açık.    

Lübnan Üniversitesi, Lübnanlı yüksek öğretim öğrencilerinin yüzde 53’ünü barındırıyor. Bununla beraber onu terk edilmiş halde buluyorsunuz. Sanki ona karşı siyasi bir kin ve ondan kurtulmaya yönelik derinlerde gömülü bir arzu varmış gibi. Özel üniversiteler de aynı dertten mustarip. Lübnan lirasının değer kaybetmesi sonucunda maaşların artık dayanamayacak seviyelere düşmesinden sonra ülkenin eğitim kurumlarının neredeyse yarısının ülkeyi bıraktığından bahsediliyor. Hastanelere genç mezun doktorlar tayin edilirken ayrılan birkaç kıdemli profesörün yerine de yeni mezunlar geldi.

Okullara dönecek olursak; eğitim uzmanı Nimet Nimet, kendisiyle yapılan bir röportajda Eğitim Bakanlığı’ndan yağmalanan paranın yaklaşık iki buçuk milyar dolar olduğu yönündeki tahminini belirtti. Dolayısıyla ‘ekonomik kriz nedeniyle mali kaynak olmadığı yönünde söylenenler doğru değil. Bakanlığın durumu, Eğitim Bakanlığı’nın düzen, yenilikçi bakış açısı ve mali kaynakların yönetimi konusunda sıkıntılı olduğunu düşünen Dünya Bankası tarafından zaten iyi biliniyordu’.

Bunun, yıkıcı sonuçları vardı. Ekonomik çöküşün ardından salgın geldi ve sonra tüm dünya çocukları okullarına döndü. Gelgelelim Lübnan’ın çocukları arasından okullara kayıtlı olanların sayısı seneden seneye ciddi bir şekilde azalmaya başladı. 2020 yılında yüzde 60’tan bir sonraki yıl yüzde 43’e geriledi. Yoksulluk, akaryakıt fiyatlarının yüksekliği nedeniyle okula geliş gidişin zorlaşması, çalışma ihtiyacı, eğitim düzeyinden yana ümitsizlik gibi sebeplerle binlerce öğrenci okulu bıraktı. Kayıtlı olanlar da okula gelmedi. Okullara kabul edilip edilmemeleri etrafında büyük tartışmalar dönen Suriyeli çocukların üçte biri ise okula hiç gitmedi. BM kurumları, yalnızca Lübnan ve Suriye’de değil, aynı zamanda tüm Orta Asya ve Kuzey Afrika bölgesinde okula gidenlerin sayısında bir düşüşe dikkat çekiyor. Bu bütün halklara trajik bir şekilde yansıyacaktır.

Maaşların ve çalışma koşullarının kötüleştiği bir durumda 2018 ile 2021 yılları arasında özel okullardaki öğretmen sayısı, yedi bini aşacak kadar, yani yüzde 13 oranında düşüş gösterdi. Geriye kalan eğitim kadrosunun yaşlılığı ve istihdamın durdurulmasından ötürü kadroyu gençleştirmenin zorluğu da cabası.

Lübnan’da peş peşe yaşanan krizler, bütün olarak eğitim yapısını feci şekilde etkiledi ve sendika hareketleri durarak siyasi liderlere hizmet etmek üzere kontrol altına girdi ki bu, yolsuzluğu himaye etmenin önemli bir parçasıdır.

Böyle olunca da uluslararası sınavlarda Lübnanlı öğrencilerin düşük seviyelerde olduğunu görmek şaşırtıcı olmaz. Sınava girenlerin yaklaşık dörtte üçü, okumada zayıflık gösterdi ve ‘eğitim yoksulluğu’ devlet okullarında yüzde 80 düzeyine yerleşti. Eğitim yoksulluğundan kasıt, bir öğrencinin on yaşına kadar basit bir metni okuyup anlayamama ve yorumlayamamasıdır.

Eğitim Bakanlığı, eğitim kalitesini artırmak ve bu elim vaziyetten çıkmak için beş yıllık bir planı uygulamaya çalışıyor. Ancak görünüşe bakılırsa bu plan eksik. Zira Lübnan Üniversitesi örneğine bakılacak olursa öğretmen maaşlarını iyileştirmeyi ve mesleki eğitim vermeyi gerektiği kadar önemsemiyor.

Lübnan Araştırmaları Merkezi’nin çalışması oldukça faydalı. En azından yaraya parmak basıyor ve açıkça ‘Bakanlık ve bağışçı kurumlardan net veriler yayınlayarak herhangi bir karışıklığa mahal vermemek adına gerçek rakamları kamuoyuna şeffaflıkla açıklamalarını istiyor. Zira denetim mekanizmaları düzensiz ve ne doğru yönetim ne de şeffaflık var; bu da özellikle eğitim harcamalarının artması ve verimliliğin düşmesi gibi ciddi sonuçlara yol açabilir’diyor. Yeni neslin bedelini ödediği sorunun özü de burada. 

Vatandaşların maaşları, günden güne buharlaşan Lübnan lirasıyla ödenirken okul ve üniversite ücretleri, sıradan bir işçinin cebinde varlığına pek rastlanmayan, bulunsa bile o da yeme, içme ve imkân bulabilenler için başlı başına bir lüks haline gelmiş hastane masrafları için kullanılan ABD dolarıyla ödenir olduktan sonra bu nesil bugün, okulu bırakmak, işe yönelmek ya da mümkünse ikisini bir arada yürütmek zorunda kalıyor.