Muhammed Ali Sekkaf
Yemenli yazar
TT

Kissinger'ın eğilimi hakkında meşru sorular!

Henry Kissinger'ın geçen mayıs ayında 100’üncü yaşına girmesi vesilesiyle yazdığımız son yazımızda, bu istisnai, Amerikan dış politikasındaki başarılarını övmekte aşırıya kaçanlar ile onu kendisine atfedilen suçlardan yargılanması gereken bir "savaş suçlusu" olmakla suçlayan ve eleştirenler arasında tartışmalı kişiliğin karanlık tarafını ele almıştık. Kissinger’ın kariyeri nasıl değerlendirilebilir? O bir barış yapıcı mı, yoksa gerçekten bir savaş suçlusu mu? Yoksa bu suçlamalar ABD'nin uluslararası politikasına düşman olanlar ile Dışişleri Bakanlığı'ndaki yerine bir başkasını getirmek için onu görevden almak isteyenler tarafından kasıtlı olarak abartıldı mı?

100 yaşında olması, bir savaş suçlusu olarak tanımlanmaktan bağışlanmak için ona aracılık etmiyor mu? Onu bununla suçlayanlar savaş suçlarının ve insanlığa karşı suçların arkasında Amerikan başkanlarının ve devlet yönetiminde kendisinden daha yüksek yetkililerin de olduğunu çok iyi bilmiyorlar mı? Afganistan ve Irak'ın son örneklerini temsil ettiği suçları için bu kişiler hakkında Lahey'deki Uluslararası Ceza Mahkemesi'nde dava açılmadığını ve yargılanmadıklarını kesin bir şekilde bilmiyorlar mı?

Kissinger’ın ABD Başkanı Richard Nixon'ın ulusal güvenlik danışmanı, ardından dışişleri bakanı olarak görev yaptığı süre içinde (1969-1973), Kuzey Vietnamlı diplomatlarla yürüttüğü ve iki taraf arasında Vietnam'da ateşkes anlaşmasına varılmasıyla sonuçlanan müzakereler başarılı olmuştu. Buna binaen, Kissinger ile Kuzey Vietnam dışişleri bakanı Lee Duc Tho, tartışmalı koşullar altında 1973'te ortaklaşa Nobel Barış Ödülü'ne layık görülmüşlerdi. Tartışmalı dedik çünkü komitenin iki üyesi bunu protesto etmek amacıyla istifa etti, Kuzey Vietnam müzakere heyetinin başkanı, ülkesine barışın henüz gelmediğini gerekçe göstererek ödülü kabul etmeyi reddetti.

Kissinger 2001 yılında, 21. yüzyılda faaliyet gösteren diplomatların özelliklerini ve görevlerini açıkladığı "Amerika Birleşik Devletleri'nin Bir Dış Politikası Olmalı mı?" adlı kitabını yayınladı. Kitapta, bir İspanyol yargıcın 1998'de İngiliz yargısından Şilili General Pinochet'yi kendisine yöneltilen insanlığa karşı işlenen suçlar gerekçesi ile yargılamasını ve tutuklanmasını talep etmesine değindi. Eski ABD dışişleri bakanı Kissinger, bununla ilgili olarak kitabında insan hakları söyleminin, diğer ülkelerin mahkemelerinde siyasi liderlere karşı kullanılması amaçlanan yasal bir silah olarak değil, komünist ülke vatandaşları tarafından Sovyet rejimiyle savaşmak için bir silah olarak kullanılması gerektiğine işaret etti. Kitabının bir başka yerindeyse, siyasi hedeflere ulaşmak için kanunun zorunlu kullanımına başvurmamak gerektiğini söyleyerek, yukarıda yazdıklarının aksini savundu. Harvard Üniversitesi'nden meslektaşı Stanley Hoffman'ın bir önceki yazımızda değindiğimiz tanımlamasıyla bu çelişkili tutumlar, Henry Kissinger'ın kişiliğinin bir parçası.

Henry Kissinger, İngiltere'de General Pinochet'ye yöneltilen suçlamaların sonuçlarıyla bizzat yüzleşti. 28 Mayıs 2001'de Paris'e yaptığı ziyaret sırasında, Fransız adli soruşturma unsurları tarafından soruşturma yargıcı Roger Le Loire’ye ifade vermesi talep edildi. Latin Amerika'daki (Şili, Bolivya, Brezilya, Paraguay, Uruguay ve Arjantin) askeri diktatörlüklerin siyasi muhaliflerini takip etmeleri için tasarlanan ve kurbanlarının sayısının en az 60 bin (!) olduğuna inanılan Condor Operasyonu kapsamında, Şili'de 5 Fransız'ın kaybolması vakasıyla ilgili tanıklık yapması istendi. Ancak Kissinger, ertesi gün Fransız yargısı önüne çıkmadan alelacele Paris'ten ayrılmayı başardı.

İngiliz gazeteci Christopher Hitchens, “Henry Kissinger’ın Yargılanması” adlı kitabını, dışişleri bakanı iken işlediği suçlarla ilgili şoke eden detaylara adadı. Kitap daha sonra İngiliz gazeteciler E.Jarec ve A.Gibney tarafından bir belgesel olarak hazırlanıp “BBC”de gösterildi. İngiliz gazeteciler belgeselde, Nobel Barış Ödülü sahibi kişinin Amerikan kuvvetlerinin 1968'den sonra Vietnam'da savaşı sürdürmelerinden, ABD’nin Kamboçya'yı işgalinden, General Pinochet'nin 1973'te seçilmiş solcu başkan Salvador Allende'ye karşı gerçekleştirdiği askeri darbeyi planlayan akıl olmaktan, "Doğu Timor"da planlanan katliamlardan sorumlu tutulması gerektiğini vurguladılar.

Fred Kaplan bu gazetede yayınlanan "Henry Kissinger ve 100. Yılındaki Kanlı Mirası" başlıklı çeviri makalesinde, bu olayı kutlamak için Ulusal Güvenlik Arşivi'nin, Kissinger'ın Başkan Nixon ve Ford yönetimlerinde ulusal güvenlik danışmanı ve dışişleri bakanı olarak görev yaptığı döneme ait 38 belgeyi ve düzinelerce belgenin bağlantısını yeniden yayınladığını söyledi. Belgelerin, Hitchens'ın Kissinger'da en tatsız bulduğu özellikleri ve eylemleri açıkça ortaya koyduğunu belirtti. Başka bir deyişle, belgelerin doğru olduğunu söylemek istedi.

Burada şu sorulmalı; eylem olarak kendisine atfedilen suçların sorumluluğu yalnızca Kissinger'a mı ait? Yoksa Başkan Nixon ve Ford'a da en az onun kadar sorumluluk düşüyor mu?

Diğer soru ise Henry Kissinger'ın kişiliğiyle ilgili; anavatanı olan Almanya'da Hitler iktidara geldiğinde 10 akrabasını kaybeden bir insan, nasıl katkıda bulunduğu eylemlerin kurbanlarına karşı herhangi bir insani ve ahlaki itibar göstermez?

Ve son soru: Bu politikalar şimdi 21. yüzyılda ABD ve diğer büyük ülkelerin gündeminden kayboldu mu, yoksa hâlâ alenen ve cezasız bir şekilde her gün uygulanıyor mu?