Standard Chartered Bank, mühendislik, ithalat ve inşaat projelerinde faaliyet gösteren Larsen & Toubro Şirketine, NEOM'daki yeşil hidrojen projesini geliştirmesi için Suudi Arabistan'daki ilk yeşil teminatı verdiğini duyurdu. "NEOM Yeşil Hidrojen" projesi, sürdürülebilir enerji kaynaklarından hidrojen üretmeyi hedefliyor.
Bu ise Suudi Arabistan Krallığı'nın 2030 Vizyonu ile uyumlu olarak karbondioksit emisyonlarını azaltmasını sağlayacak.
Envision Energy Şirketi, 6 Haziran'da Şanghay'daki genel merkezinden, “NEOM Yeşil Hidrojen” projesi için 1,67 GW kapasiteli rüzgar türbinleri motorları tedarik etmek için bir sözleşme imzaladığını duyurdu. Şirket, rüzgar türbinlerinin 2026 yılında faaliyete geçeceğini tahmin ediyor. Yeşil amonyak tesisinde yıllık 1,2 milyon ton üretim için hidrojen üretimine başlanması da aynı tarihe denk gelecek.
Omani Hydrom Company, Umman Sultanlığı'nda bu konuda türünün ilk örneği olan 3 proje için ihale düzenleyerek, yıllık 500 bin ton yeşil hidrojen üretimi için sözleşmeler imzaladı. Umman’da hidrojen sektörünün geliştirilmesi konusunda uzman kamu şirketi “Hydrom” tarafından ikinci ihalenin duyurulmasına ilişkin prosedürler de yürürlükte. Umman’ın doğusundaki Dukm Sanayi Bölgesinin yanında 3 blok halinde 320 kilometrekarelik bir alan üzerinde 12 GW elektrik üretecek güneş ve rüzgar santralleri inşa edilecek. Üretim projeleri ve ek endüstriler için yapılacak yatırımların değeri yaklaşık 20 milyar dolara ulaşacak.
"Abdullah bin Hamad el-Attiya Uluslararası Sürdürülebilir Enerji ve Kalkınma Vakfı" tarafından yakın zamanda yapılan bir araştırma, Körfez İşbirliği Konseyi (KİK) ülkelerindeki petrol rezervlerinin, toplam küresel petrol rezervlerinin yaklaşık yüzde 30'unu oluşturduğuna işaret etti. KİK ülkeleri aynı zamanda toplam küresel gaz ihracatının yaklaşık yüzde 13'ünü oluşturan yaklaşık 40 trilyon metreküp olduğu tahmin edilen kanıtlanmış gaz rezervlerine de ev sahipliği yapıyorlar. KİK ülkeleri, petrol arzlarının yaklaşık yüzde 70'ini Asya pazarlarına, özellikle Çin, Hindistan ve Japonya'ya ihraç ediyorlar. Bu pazarların öneminin özellikle son yıllarda artan nüfus sayısı ve yüksek ekonomik büyüme ile birlikte arttığı açık ve net.
Yeşil hidrojen projelerine olan ilgi, güneş kuşağı içinde yer alan, dolayısıyla güneş ve rüzgar endüstrilerinin gelişimi için geniş bir alan sağlayan coğrafi konumu göz önüne alındığında, KİK ülkelerinin enerjideki önemli rolünün devamını sağlayacak. Ama bu sürdürülebilir enerjilerin varlığına rağmen, hidrokarbon kaynakları yakın gelecekte KİK ülkelerinin enerji tedariklerinin yaklaşık yüzde 99'unu oluşturmayı sürdürecek.
KİK ülkelerinin sürdürülebilir enerji arzı potansiyeli 2011'de yaklaşık 17 megavattan 2020'de yaklaşık 3 bin 271 megavata yükseldi. Ancak, bölgenin sürdürülebilir enerji potansiyelindeki bu büyük artışa rağmen, KİK ülkelerindeki tüketim potansiyelinde sürdürülebilir enerjinin rolü hâlâ yaklaşık yüzde 1 seviyesinde. Oysa öngörülebilir bir gelecekte, yani 2030 yılına kadar sürdürülebilir enerji üretiminde ulaşılmak istenen hedef yaklaşık 80 GW
Araştırma, KİK ülkelerinin enerjideki önemli rolünü ve enerji ihracatında temel bir rol oynamaya devam etme güçlerini korumakta, hidrojenin sorunsuz bir geçiş için temel bir unsur olarak kabul edildiğine işaret ediyor. Araştırmaya göre yeşil hidrojen, KİK ülkelerinin karbon enerjisi ihraç eden ülkelerden sürdürülebilir enerji üretip ihraç ederek yerel ekonomisini çeşitlendiren ülkeler olmaya geçiş yapmaları için önemli bir unsur.
KİK ülkelerinin bu yeni endüstrideki rekabet gücünü artıran husus, var olan enerji altyapısı, enerji alanındaki uzmanlığı, bölgenin doğu ve batıdaki ithal pazarlara yakın seçkin coğrafi konumuna ek olarak, muazzam finansal ve yatırım olanaklarıdır. Bunların hepsi, enerji geçiş aşamasında KİK ülkelerini desteklemek için önemli faktörlerdir.
Peki, neden hidrojen? Yukarıda belirtilen destekleyici faktörlere ek olarak, Uluslararası Enerji Ajansı'na göre bölge, rekabetçi bir fiyat maliyeti ile de öne çıkıyor. Bölgede üretim maliyetinin 2050'de 1 kilo hidrojen başına 1,50 dolar olacağı tahmin ediliyor.
Araştırma ayrıca, nüfus sayısı ve mevcut arazilerin yüz ölçümü göz önüne alındığında, tüm KİK üyesi ülkelerin yüzölçümünün sadece yüzde 1’inde 608 GW fotovoltaik güneş enerjisi üretmenin mümkün olduğuna da işaret ediyor. Rüzgar enerjisinde de bölge önemli bir potansiyel taşıyor. Bölge yüzölçümünün sadece yüzde 1'i kullanılarak 26 GW’ta eşdeğer elektrik üretmek mümkün.
Üç tip hidrojen bulunuyor; birincisi, KİK ülkelerinde sıklıkla konuşulan sürdürülebilir enerjilerden üretilen yeşil hidrojen. İkincisi, özellikle doğal gaz rezervlerinin varlığı nedeniyle yine KİK ülkelerinde üretimi konuşulan mavi hidrojen. Son olarak da metanın parçalanması ile elde edilen gri hidrojen.
Sürdürülebilir enerjilerden üretildiği için yeşil hidrojen gazı, doğal gaz veya metandan elde edilen mavi ve gri hidrojen gazların aksine karbon dioksit salınımında bulunmuyor. Bu, Katar gibi gaz üreticisi ülkelerin, içindeki karbon dioksit emisyonlarını yakalamak için gri ve mavi hidrojen gazını yeşile dönüştürecek teknolojilere yatırım yapacakları anlamına geliyor. Bu da, karbondioksitin emilmesi ve depolanması maliyeti, yeşil hidrojen gazı ile mavi ve gri hidrojen gazları arasındaki maliyet farkını belirleyecek demektir.
Araştırmaya göre, yeşil hidrojen üreten ülkeler onu yerel tüketim için kullanabilir veya ihraç edebilirler. Dahili tüketim, kimya endüstrisinin ve ulaşım araçlarının karbon ayak izlerinden kurtulmaya, ayrıca karbon dioksit emisyonları faktörünü azaltarak ulusal enerji şebekesinin çevresel dengeyi düzenlemesine yardımcı olur.