Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın yeniden Türkiye’nin dümenine geçmesinin ardından dış politika hareketlendi. Cumhurbaşkanı Erdoğan bir devlet teamülü haline geldiği üzere ilk “yurt dışı” ziyaretlerini Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti ve Azerbaycan’a gerçekleştirdi. İkili ilişkilerin ne kadar sağlam olduğunun dışa vurulduğu diplomatik şov gezilerinin ardından Ankara’da İsveç ve Türk heyetleri kritik bir zirve gerçekleştirdi.
Konu elbette Stockholm hükümetinin NATO’ya katılması için “Türk vetosunun” kaldırılması. Toplantıda Ankara’nın İsveçli heyete özellikle PKK’ya yönelik yeterince adım atılmadığını hatırlattığı konuşuluyor.
Geçen sene Madrid’deki NATO Zirvesi’nde Finlandiya, İsveç ve Türkiye arasında bir memorandum imzalanmıştı. Taraflar, özel olarak da Helsinki ve Stockholm, Ankara’nın PKK başta olmak üzere terör örgütleriyle mücadelesinde gerekli adımları atacaklarına “söz vermişti”. Fakat aradan geçen bir seneden fazla süre boyunca İsveç sadece bir ay önce “terör yasasını” parlamentodan geçirmeyi başardı. Bu dönem boyunca İsveç’in başkenti Stockholm’de düzenlenen PKK gösterinin sayısı ise ona yaklaşıyor. Söz konusu yasadan sonra dahi terör örgütü PKK sempatizanlarının “polis koruması” eşliğinde Stockholm sokaklarını arşınladıklarına şahit olduk.
İşte Türkiye’nin rahatsızlığı da tam olarak bu noktaya yoğunlaşıyor. Sanılanın aksine FETÖ ve DHKPC’den çok PKK’ya yönelik gerekli hamlelerin yapılmamasından şikayetçi Ankara. İsveçli heyete verilen mesajsa “Siz bu PKK’lıları yakalayıp bize iade etmeden hangi yüzle gelip NATO konusunda destek isteyebiliyorsunuz” minvalinde.
Toplantının istendiği gibi geçmediğinin kanıtı hemen ardından yapılan açıklamalardan anlaşılıyor. Zirve sonrası konuşan İsveç'in NATO Üyeliğinden Sorumlu Baş müzakereci Oscar Stenström “Benim işim, meslektaşlarımı yeterince şey yaptığımıza ikna etmek. Yaptığımıza inanıyorum. Ancak Türkiye henüz bir karar vermeye hazır değil ve aklındaki sorulara başka yanıtlara ihtiyacı olduğuna inanıyor” dedi. Halbuki İsveçli müzakereci 27 Nisan tarihinde Dagens Nyheter gazetesine verdiği mülakatta PKK’nın kendi ülkelerinden finanse edildiğini vurgulayarak “PKK sandığımızdan daha büyük bir sorun” demişti. Acaba bu geçen sürede örgütün finansal kaynaklarını kurutmak için bir adım atıldı mı?
Şimdi gözler gelecek ay Litvanya’nın başkenti Vilnius’ta düzenlenecek NATO toplantısında. Ancak Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Azerbaycan dönüşü yaptığı açıklamalar buradan da İsveç’e onay çıkmayacağının ipucunu veriyor: “Bizim bu beklentilere uymamız için, her şeyden önce İsveç üzerine düşen görevi yerine getirmesi lazım. Kesinlikle Vilnius'ta çok daha farklı bir şey beklemeyin”.
Ankara’nın ısrarlı NATO vetosu Atlantik İttifakı’nın büyük ortaklarını kızdırmışa benziyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ifadeleri Batı basınının manşetlerinden düşmedi. İsveçli heyetin Ankara’da soğuk terler döktüğü toplantı sırasında ise NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg, Beyaz Saray’da ABD Başkanı Joe Biden’la görüşüyordu. Toplantı sonrası açıklama yapan Amerikan Dışişleri Bakanı Anthony Blinken “İsveç'i NATO'nun bir sonraki üyesi olarak kabul etmenin artık vaktinin geldiğine inanıyoruz” ifadeleriyle Türk vetosuna tepkisini ortaya koydu.
Dünya, seçim sonrası siyaseti istikrara kavuşmuş bir Türkiye ile karşı karşıya. Tam tersine ABD gibi NATO’nun başat aktörleriyse iç ve dış politikadaki kaosla çalkalanıyor. Ankara’nın eli kuvvetli. Önümüzdeki dönemde her ne kadar ekonomi bazlı baskılarla karşı karşıya kalma ihtimali bulunsa da Türkiye’nin “İsveç direnci” istediğini alana değin sürecek gibi gözüküyor.