Sudan'daki sosyal medya hesaplarında Hartum'un tanınmış bir mahallesinin sakinlerinden birinin yorumu ile birlikte bir adamın fotoğrafı paylaşıldı. Yoruma göre bu adam bir süre önce mahallelerine gelmiş, aralarında yaşamış, burada evlerde bekçi, bazen de emlak komisyoncusu olarak çalışmış. Mahalleliyle dostluk kurmuş ve camide müezzin olmuş. Ona güvenmişler. Ancak Hartum'da savaş patlak verdiğinde, mahalle sakinleri birden kendisini Hızlı Destek Kuvvetleri unsurlarının üniformasını giyinmiş, onun saflarında Sudan ordusuna karşı savaşırken ve mahallelerinin işgaline katılırken görünce şok olmuşlar. Adamın Hızlı Destek Kuvvetleri istihbaratının uyuyan hücrelerinin bir üyesi olduğunu keşfetmişler. Mesele sadece bu değil; adam bir de aslen Mali'den imiş. Farklı zamanlarda ülkeye gelen ve çoğu resmi yollarla kayıt altına alınmayan milyonlarca diğer göçmen ve mülteci gibi Sudan'a gelmiş ve burada ikamet etmiş.
Sokaklarda yoldan geçenlere çay satan bir kadının fotoğrafıyla birlikte paylaşılan bir hikaye daha var. Çay satıcıları son yıllarda dikkat çekici bir şekilde yayılan bir olgu. Savaştan sonra bölge sakinleri, bölgelerinde çalışan bu kadının Hızlı Destek Kuvvetleri ile iş birliği yaptığını, onlara bilgi verdiğini ve yine başka bir ülkeden geldiğini keşfetmişler.
Aynı bağlamda çatışmalar nedeniyle ayrıldığı evine geride kalan belgeleri ve pasaportları almak için döndüğünde başına gelenleri anlatan birisine göre, evine girdiğinde, evi işgal etmiş olan bir dizi Hızlı Destek Kuvvetleri askerinin varlığı karşısında şaşırmış. Sokakta çay satan kadının evde yaşayan Hızlı Destek Kuvvetleri üyeleri için öğle yemeği hazırladığı mutfaktan çıktığını görünce daha büyük bir şaşkınlık yaşamış. Askerler kendisine ‘kim olduğunu’ sormuşlar. O da kendilerine evin sahibi olduğunu ve çocuklarına ait bazı evrakları almaya geldiğini söylemiş. Evrakları almasına izin vermişler ve evinden bir hüzün duygusu ve çay satıcısı kadının ihaneti olarak tanımladığı şey karşısında yaşadığı şok ile ayrılmış.
Bir başka kişi de sosyal medya hesabında yazdığına göre, bölgedeki çatışmalar nedeniyle terk etmek zorunda kaldıkları evlerini kontrol etmeye gittiğinde, bir grup silahlı adamın hiçbir şey bırakmadıkları komşusunun evinin eşyalarını arabalarına yüklediğini görmüş. Gördüklerini Sudanlı değil, komşu Afrika ülkelerinden gelmiş kişiler olarak tanımlıyor.
Bunlar, evlerini zorla terk etmekten, Hızlı Destek Kuvvetleri ve bazen de suçlular ve kanun kaçaklarından oluşan çeteler tarafından evlerinin işgal edilmesine kadar insanların başlarına gelen felaketler hakkında dolaşımda olan yüzlerce öykünün sadece birkaçı. Bu çetelerin çoğunu düzensiz yollardan giren göçmenler ve yabancılar oluşturuyor. Bunlar Sudan’da sağlam bir ikamet ve göçmenlik sisteminin olmamasından ve Sudanlıların yabancılara karşı hoşgörüsünden yararlanarak ülkede ikamet edip çalıştılar.
Bugün sürmekte olan savaş, insanları ürkütücü bir gerçekliğe uyandırdı. Yaşanan ve halen sürmekte olan demografik değişimin ciddiyeti konusunda onları uyardı. Ülkelerine gelerek aralarında ve ücra mahallelerde ikamet eden mülteci ve yabancıların kanunlara karşı gelmeye hazır olduklarına dikkatlerini çekti. Pek çok kişi, yaygın yağma ve yıkıma katılmalarının yanı sıra bunların bir bölümünün Hızlı Destek Kuvvetleri için bir rehber ve iş birlikçiye dönüşmelerinden, onları sahiplerinin bıraktıkları evlere, bazen de bu güçler tarafından hedef alınan emekli asker ve polislerin evlerine yönlendirdiklerinden şikayet ediyor.
Bu savaş sırasında meydana gelen yaygın yağma eylemlerinin, bir kısmı şüphesiz bu çerçeveye girse de tamamen açlık ve parasızlık nedeniyle yapılmadı. Diğer yandan tamamının arkasında da yabancılar yoktu, ne yazık ki bazı Sudanlılar da bunlara katıldılar. Yağma faaliyetlerine, gayrimenkullerin tahrip edilmesi, pazarların yakılması, yağmalanan dükkanlardan masaların, klimaların, aydınlatma araçlarının, pencerelerin ve kapıların dahi sökülüp götürülmeleri eylemleri eşlik etti. Fabrikalarda makine ve teçhizatlar sökülüp tahrip edildi. Bu sıradan bir yağma değil, kasıtlı ve sistemli bir yıkım. Sanki bu eylemlerle ülke yerle bir edilmek ve yıllarca atıl bırakılmak isteniyor. İnsanlar, çatışmalar sona erdikten sonra başkentlerinin başına gelen korkunç yıkımı gördüklerinde perişan olacaklar. Bu, araştırma ve sanayi merkezlerini, üniversiteleri, bankaları, bakanlıkları, eczaneleri, hastaneleri, ilaç depolarını, diplomatik misyonları ve yardım merkezlerini, tahıl değirmenlerini, gıda depolarını, su ve elektrik tesislerini kapsayan bir yıkım.
Karmaşıklığı ve hassasiyeti göz önünde bulundurulduğunda, yasa dışı göçmenler ve yabancılar konusu, dikkatle ele alınması gereken önemli dosyalar arasında yer alacaktır. Konu daha önce yurt dışından Sudan'a çoğu düzenli yollarla gurbetçi ve mülteci olarak gelenlerle ilgiliyken, Hızlı Destek Kuvvetleri liderliğinin komşu ülkelerden çok sayıda paralı asker getirmesi ve onlara Sudan vatandaşlığı vermesi nedeniyle işler daha da karmaşıklaştı. Bu, daha bu savaşın patlak vermesinden önce bir gürültüye ve geniş tartışmalara neden olmuştu. Bugün, başkentin mahallelerini sakinlerinden boşaltmayı ve yeni gelenleri yerleştirmeyi amaçlayan bir plan hakkında söylenenlerin gölgesinde bu mesele daha da acil hale geldi. İnsanlar, Hızlı Destek üyelerinin, çetelerin ve yabancıların yerleştikleri evlerinin sistematik olarak işgal edilmesinden bahsediyorlar. Bu, Hızlı Destek Kuvvetleri’nin planlarında yeni bir yöntem değil. Çünkü onlar bunu Darfur'un bazı bölgelerinde de uygulamışlardı. Bölge sakinlerine korku salmış, bir kısmını öldürmüş ve diğerlerini, bazıları Sudan dışından olmak üzere yeni yerleşimcileri yerleştirmek için evlerinden ayrılmaya zorlamışlardı.
Yabancı paralı askerler konusu, Hızlı Destek Kuvvetleri’nin orduya ve diğer düzenli güçlere entegre edilmesiyle ilgili ileride yapılacak herhangi bir görüşmeye de gölge düşürecek. Bu insanlar, kendisine ve halkına hiçbir sadakat borcu duymadıkları, hiçbir kanununa saygı duymadıkları bir ülkenin ordusuna nasıl alınırlar?
Her halükarda bu savaşın sonucu ve onu çözmek için alınan karar gölgesinde entegrasyon meselesi sorgulanır hale geldi. Bu konudaki herhangi bir karar savaşın sonucuna, bir anlaşma yoksa askeri bir zaferle mi biteceğine bağlı.
Ancak ülkede ikamet edenler ve mülteciler dosyası bir saatli bomba olmaya devam ediyor ve bunun gelecekte bir öncelik olacağını tahmin ediyorum. Bu savaş birçok kanıyı değiştirdi ve insanları kendi güvenliklerini ve ülkelerinin güvenliğini etkileyen her şey konusunda daha dikkatli yapacak. Kesin istatistikler olmamakla birlikte, çoğu yasa dışı bir şekilde ikamet eden mültecilerin ve yabancıların sayısını, 8 ila 10 milyon arasında gösteren tahminler var. Ülkede bu şekilde, bir sınırlama, inceleme ve tasnif olmaksızın bulunmaları, neden olabileceği tehlikeli etkileri gördüğümüz için bir ulusal güvenlik meselesi olarak kabul edilmektedir. Sudan, mültecilerin sayısını belirleyip kaydederse, kanunları ihlal edenleri ve yasadışı bir şekilde ülkede ikamet edenleri sınır dışı ederse yeni bir şey yapmış olmayacak. Tüm dünya ülkeleri sınır kapılarını, güvenliklerini ve vatandaşlarının güvenliğini koruyorlar ve Sudan'ın bu acı savaştan sonra buna çok ihtiyacı var.