Türkiye’nin “kader” seçiminin ardından bu sefer de “komşu” sandık başına gidiyor. Yunan halkı pazar günü oyunu kullanarak kendisini önümüzdeki dönemde yönetecek hükümet ve başbakanı belirleyecek. Aslında yaşananlar bir tekrar seçim olarak değerlendirilebilir.
Yunanistan 21 Mayıs’ta sandık başına gitmiş ve Başbakan Kiriyakos Miçotakis’in Yeni Demokrasi Partisi oyların yüzde 40,79'unu alarak mecliste 146 sandalye kazanmıştı. 5 vekil geride kalarak parlamento çoğunluğu olan 151’i yakalayamaması üzerine Miçotakis ülkeyi bir kez daha seçime götürmüştü.
Yeni seçim yasası çerçevesinde yapılacak olan “tekrar seçimler” sayesinde bu sefer birinci çıkan parti, meclisin altıda birini oluşturan sandalyeleri alma şansına sahip. Miçotakis’in hesabı da söz konusu kontenjan vekilliklerini alarak “tek başına iktidar” olabilmek.
Yunan Başbakan’ın hesabını tutturmak için izlediği stratejiyse, 21 Mayıs’ta olduğu gibi parlamento aritmetiğini 5 partide tutmak ve ülke ana muhalefet partisi SYRIZA’nın kırmızıya boyayabildiği tek bölge olan Rodop’ta (Gümülcine) da hakimiyet kurabilmek. Söz konusu bölge Batı Trakya Türk azınlığının yoğun olarak yaşadığı yerleşim yerlerinden oluşuyor. Son seçimlerde Türk azınlık, Rodop’tan SYRIZA adayı Özgür Ferhat ve PASOK adayı İlhan Ahmet’i; İskeçe’den ise SYRIZA adayı Hüseyin Zeybek ve PASOK adayı Burhan Baran’ı parlamentoya göndermeyi başarmıştı.
Yukarıda da izah ettiğimiz gibi Miçotakis’in hedefi, partisinin SYRIZA’ya geçildiği tek seçim bölgesi olan Rodop’ta rövanşı alarak orayı da Yeni Demokrasi’nin rengi olan maviye çevirebilmek. Bu amaç uğruna en uygun şeyin Türk azınlığı şeytanlaştırarak Türkiye’yi propagandasına dahil etmek olduğunun farkında.
Yunan Başbakan’ın son günlerde Türkiye’nin Gümülcine Konsolosluğu aracılığıyla seçimlere Rodop’taki SYRIZA adayları lehine dahil olduğu suçlamalarının perde arkasında da yine bu strateji mevcut. Fakat ana muhalefet partisinin de yaptığı gaflarla Miçotakis’in ekmeğine yağ sürdüğünü unutmamak gerek.
SYRIZA lideri Aleksis Çipras geçtiğimiz haftalarda katıldığı bir televizyon programında, Yunanistan’ın “Müslüman azınlık” olarak kabul ettiği Batı Trakyalı azınlık için, “Türk” ifadesini kullanınca kazan kaynamaya başladı. Miçotakis’in partisinden isimler Batı Trakyalıları tehdit etmeye ve Çipras’ı iş bilmezlikle suçladı. Ana muhalefet partisi lideriyse Miçotakis’i ikiyüzlü olmakla itham ederek Yeni Demokrasi’nin bölgedeki azınlık adayı Mustafa Katrancı’nın Türk basınına verdiği mülakatta “Biz Batı Trakya Türkleri” ifadesini kullandığını hatırlatarak Başbakanı kendi silahıyla vurdu.
Neticede olan yine azınlık adaylarına oldu. Gelinen noktada Mustafa Katrancı milletvekili adaylığından çekildi. Türlü tehditler karşısında şimdi Rodop’ta ve İskeçe’de hedef gösterilen SYRIZA adayları Özgür Ferhat ile Hüseyin Zeybek’in seçmenin ilgisini ne ölçüde çekebileceği meçhul. Pozitif bir dönüşü de olabilir, tam tersine bölgedeki Yunan seçmenlerin tercihini değiştirmesine de yol açabilir.
Gelelim ilk başta sorulması gereken sorulara. Bu adayları Türkiye destekliyor mu? Bilemiyoruz. Türkiye daha önce bir adayı açıktan veya gizliden destekledi mi? Evet. Peki Türkiye’nin desteği sayesinde mi milletvekili seçiliyorlar? Hayır.
Aslında bölgede uzun bir süredir Ankara’nın siyasi ve ekonomik faaliyetlerde bulunduğu kulaklara fısıldanan bir gerçek. Elbette Miçotakis de bunu biliyor çünkü kendi partisinin daha önceki iktidarlarında benzer durumlara ses çıkarılmamıştı.
Sonuç olarak Başbakan Miçotakis Yunanistan-Türkiye rekabetini ve ikili ilişkilerdeki gerginliği, iç siyasette avantaj elde etmek için kullanıyor. Artık bu tip liderlere şaşırmıyoruz. Diplomasinin yurt içindeki gerginliklerde belirleyici bir argümana dönüştürülmesi, ülkenin bekasını hedef alan devletlerin başkanlarının tıpkı bir ana muhalefet lideri gibi lanse edilmesine alıştık.
Miçotakis’in siyasi kumarının ne kadar başarılı olduğuna pazar günü sandık başına giden Yunan seçmenler karar verecek.