Dünya bir haftadır Rusya'da yaşananları tartışıyor. Ülkedeki paralı askeri kuvvetler Wagner Grup'un Rostov kentini "işgal" girişimi üzerinden bir hafta geçti. Wagne'lerin lideri, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin'in aşçısı olarak da bilinen, Evgeni Prigojin'in beraberindeki paramiliter güçlerle Genelkurmay Başkanı Valeri Gerasimov ve Savunma Bakanı Sergey Şoygu'yu devirme planı suya düştü. Vatana ihanetten yargılanmaktan kurtulan Prigojin soluğu Belarus'ta alırken, her ne kadar yiğitliğini korumaya çalışsa da Kremlin içeride ağır yara aldığı bir krizle yüzleşti. Öyle ki Moskova yönetimi, Ukrayna'daki operasyonu çıkmaza girmişken, deyim yerindeyse "karizmayı çizdirdi". Şimdi herkes Wagner'lerin kim olduğunu, ne işe yaradığını sorguluyor.
Aslında Wagner Grup, Putin rejiminin doğal bir sonucu. 1980'li yıllarda bir suçlu olan Prigojin, Sovyetler Birliği'nin dağılıp Rusya'da Putin rejiminin inşasıyla birlikte yükselişe geçti. Önce Putin'in Kremlini'nde kendisine yer buldu. Devlet Başkanı'nın önüne tabak servis ettiği görüntüler nedeniyle "Putin'in aşçısı" mahlasıyla nam salan Prigojin, Wagner Grup ismindeki Rus paramiliter gücünü kurdu. Amacı, maaşlı çalıştırdığı on binlerce eski Rus askerini, ülkesinin çıkarına fayda sağlayacak çatışma alanlarına sürmekti. Wagnerler Afrika'da Mali, Burkina Faso, Orta Afrika Cumhuriyeti gibi ülkelerde; Ortadoğu'da ise Libya ve Suriye'de faaliyet gösterdi. Her anlamda kullanışlı bir aygıttı. Batı'nın itibar kaybettiği ülkelerde, diplomasinin sırtını çevirdiği otoriter-darbeci yönetimlere askeri destek sunuyor, silahsa silah asker ise asker sağlıyordu. Bu yöntemle yabancı devletlerle milyonlarlarca dolarlık anlaşmalara imza atıyordu. Bu sayede gözler Putin'e döndüğünde, Rus yönetimi "Wagner'in özel bir şirket olduğunu" belirterek işin içerisinden çıkıyordu.
Bahsi geçen dönemde gerçekten de Wagnerler'in Kremlin sathında sanıldığı kadar büyük bir itibarı yoktu. Fakat sahada Moskova'nın hanesine yazılan her artı, Wagner grup'un ve lideri Prigojin'in masada kazanmasına yol açtı. Özellikle Rusya'nın Ukrayna'yı işgal girişimi sonrası bu ilişki farklı boyuta evrildi. Wagnerler cephede Rus ordusuyla beraber hareket ederek bir bütün oluşturmaya başladı. Böylece ilk kez Rus askerleri ile paramiliter Wagner'ler birlikte omuz omuza çarpışır oldu. Böylece asker ile paramiliterlerin, devlet ile de özel sektörün arasındaki farklılıklar daha fazla göze -batar hale geldi.
Gelinen noktada Batı basını Wagnerlerin kuvvetlenerek Rus ordusuna kafa tuttuğu bir senaryoyu bize kabul ettirmeye çalışıyor. Ancak hakikat tam olarak böyle değil. Prigojin'in "Rostov harekatının" temelini kuvvetlerini Ukrayna'ya kaydırmış Rusya'daki bir güç boşluğuna dayanıyordu. Wagnerler sahadaki gerilemeyi politik bir rüzgara dönüştürerek büyük fayda sağlamanın peşindeydi. Bir iki cephede kazandıklarını Putin'in gözünde yükselme şansı olarak gördüler. Fakat Kremlin dereyi geçerken at değiştirilemeyeceğini bilecek ustalıkta aktörlere sahip. Bir diğer sorunlu nokta ise Prigojin'in çıkardığı ufak çaplı isyana halk desteği sağlayacağını sanmasıydı. Wagnerlerin zihninde kışladan dışarıya ilk attıkları adımda Rus halkının etraflarında kenetlendiği bir senaryoyla mevcuttu. Bunların hiçbiri gerçekleşmeyince "Batı'nın elindeki oyuncak" konumuna düşen Prigojin, Ukrayna lideri Volodimir Zelenskiy'nin desteğini alan başarısız bir "mini darbe" girişimiyle kalakaldı.
Sonuç olarak, Wagnerlerin Rostov'u işgal girişimi fiyaskoyla sonuçlandı. Putin kendi rejiminin bir yansıması olan paramiliter kuvvetleri adım adım lağvediyor. Bu kriz elbet bir gün yaşanacaktı. Zira devletin silah tekeline ortak olmaya kasteden her güç, girdiği yarışı kaybetmeye mahkumdur. Eğer kazanacak olursa, bilin ki o devletin "devletlü" yapısı çoktan tarihe karışmış demektir.