Vitaly Naumkin
Rusya Bilimler Akademisi 'Oryantalizm Enstitüsü' Başkanı
TT

Rusya… Hayal kurmayın

Rusya'da, ülkedeki veya bir kişinin hayatındaki durumla ilgili soru eğer bir tür kurnazlık veya başarılı bir sonuca dair şüphe taşıyorsa, soruya genellikle şu cevap verilir: Hayal kurmayın.

Son günlerde ve (ünlü Alman besteci Richard Wagner'in adına atfen) şaka yollu ‘müzisyenler’ olarak anılmaya başlanan Wagner Grubu’nun bir bölümünün katıldığı başarısız darbe girişiminin ardından, başta Batılı olmak üzere uluslararası basında yaşananlara dair karamsar değerlendirmeler yapıldı. Batılı gazeteciler, yurt dışında yaşayan Rus politikacılar, uzmanlar ve muhalifler sanki aynı fikirdeymiş gibi (çok görüşlülük nerede kaldı), son olayların gösterdiği iddia edilen Rusya'nın ‘zayıflığı’ ve devletinin ‘kırılganlığı’, Rusya Devlet Başkanı’nın prestijinin aldığı alevli darbe hakkında coşkuyla konuşuyorlar.

Bu değerlendirmelerde amacın açıkça gerçek olarak sunulduğuna tamamen inanıyorum. Halbuki bu olaylar Rusya'nın zayıflığını değil, tam tersine gücünü ve heybetini gösterdi. Mümkün olduğunca tarafsız olmaya ve bu durumda Kremlin'in bu halimle benim hizmetlerime ihtiyacı olmamasına rağmen, bir ‘Kremlin destekçisi’ gibi hareket etmemeye çalışarak, bu bakış açım için bazı kanıtlar sunacağım.

O halde, ‘mutlak sonuç’ olarak elimizde ne var? Bunu açıklamak için bazı noktalara değineceğiz:

Birincisi; olaylar sonucunda, Batı'da yakın zamana kadar çok az kişinin ciddiye aldığı Rusya ile Belarus arasında birlik devleti adı verilen şey benzeri görülmemiş bir şekilde güçlendi. Bundan önce, ikili iş birliğinin sorunlarıyla alay etmek ve muhaliflerin kendisine ‘baba’ adını verdikleri Aleksander Lukaşenko ile uyuşmamak adettendi. Evet; Belarus lideri her zaman zor bir ortak oldu ve ülkesinin çıkarlarını ön planda tuttu. Diğer yandan, Batı'nın kendisine karşı uyguladığı muazzam baskılara rağmen, her zaman güvenilirliği ve taahhütlerini yerine getirmesiyle sivrildi. Rusya'nın egemenliğini ve bağımsızlığını korumak için Belarus'ta nükleer silah konuşlandırmasından, utanç verici başarısız darbe gününde Moskova'ya uzatılan yardım eli ve Belarus Cumhurbaşkanı’nın arabulucu olarak başarıyla yerine getirdiği role kadar son haftalarda yaşananlar, Moskova ile Minsk arasındaki ilişkilerin eskisinden çok daha yüksek bir seviyeye çıktığı anlamına geliyor. Bu da elbette, her iki ülkenin yoğun Batı baskısına karşı tutumunu takviye edecek.

İkincisi; tüm Rus yönetim yapılarının bir iç savaşın çıkmasını önleyen Devlet Başkanı’na anayasaya, yemine ve devlete sadık oldukları ortaya çıktı. İsyancıların önünü kesmeye çalışırken birkaç helikopter ile bir savaş uçağının pilotları kahramanca öldü. Rusya-Belarus ittifakı çok güçlü olduğunu kanıtladı. Lukaşenko ayrıca Belarus ordusunu ve yönetiminin diğer yapılarını çok hızlı bir şekilde tam savaş durumuna hazır hale getirmeyi ve etkinliklerini göstermeyi başardı. Konuşmasında ne bizzat kendisinden ne Putin'den ne de Prigojin'den kahraman yapmamamız gerektiğini belirtti. Çünkü “Var olan durumu ihmal ettik, sonra kendi kendine düzelir zannettik ama olmadı, bunun sonucunda yeni bir küresel kriz tehdidi hiç bu kadar yakın hale gelmemişti” diye ekledi. Putin de silahlı isyanların her zaman ülkede iç savaşa ve kaosa yol açtığına dikkat çekti. Ama her halükarda Rusya'daki darbecileri sadece yenilgi bekliyordu.

Prigojin, 24 Haziran olaylarını açıklarken, isyanın nedenlerinden birinin, özel askeri şirketler dahil olmak üzere gönüllü silahlı grupları 1 Temmuz 2023’ten önce Savunma Bakanlığı ile sözleşme imzalamaya mecbur eden Bakanlık emri olduğunu söyledi. Son olaylar neticesinde Rus makamlarının elde ettiği büyük başarı, bu olayların başlangıcından beri başkente doğru silahlı bir yürüyüşe katılmayı reddeden ve yetkililer tarafından önerilen koşulları kabul eden Wagner grubunun bir kısmı dahil, gönüllülerin devlet kontrolü altına girmesini sağlamasında yatıyor. Oysa halihazırda Belarus'a gitmiş olan Prigojin, savaşçılarının yalnızca yüzde 2'sinin Savunma Bakanlığı’na tabi olmayı kabul ettiğini iddia ediyordu.

Üçüncüsü; Batılı hamileriyle birlikte Rus ve Belaruslu muhalif figürler ile Kiev rejimi, sivil toplumun gözünden düştü, çünkü daha önce onların gözünde kötü olan, ama darbe girişimi sırasında ‘düşmanımın düşmanı dostumdur’ ilkesine göre Putin’in muhalifi haline gelen Prigojin'in davranışlarından duydukları memnuniyeti ilk başta gizlemediler. Ancak ertesi gün, başarısız darbenin liderleri yetkililerle anlaşınca, Belarus’a giden Prigojin, Moskova'nın muhaliflerinin yine sert eleştirilerine konu oldu. Hatta ABD Dışişleri Bakanlığı iadesini talep edeceğini açıkladı.

Dördüncüsü; bu ve Rusya'da rejim değişikliği umutları boşa çıkan yabancı çevrelerin yeni bir Rus karşıtı histeri dalgasının arka planında, Putin'in gösterdiği sakinlik, özgüven ve erkekliğin yanı sıra, başarısız isyana katılmaları ihanet olarak görülse de liderleri tarafından yanıltılanlara karşı hoşgörülüğü, bir şekilde ‘müzisyenlere’ sempati duyanlar tarafından saygı gördü.

Rusya Devlet Başkanı'nın Wagner unsurlarının Rus ordusuyla yan yana verdikleri kahramanca mücadeleyi övdüğünü belirtmekte fayda var. Diğer yandan, bilindiği gibi, isyanın kendisine ilişkin değerlendirmesi oldukça sertti.

Rusya Devlet Başkanı’nın prestijinin hızla artmasına katkıda bulunan başka faktörler de sıralayabiliriz. İlk olarak ve her şeyden önce, kritik durumun ‘çözülmesinde’ gösterilen olağanüstü hız sayılabilir. Aynı zamanda Putin, ‘müzisyenler’ tarafından düşürülen birkaç helikopter ve bir savaş uçağının pilotları dahil olmak üzere Rus ordusunun verdiği kayıpları itiraf etti ve Rus ordusu komutanlarıyla yapılan toplantıda bu kişilerin anısına bir dakikalık saygı duruşunda bulunuldu. Ortadoğu ülkeleri dahil olmak üzere Rusya'ya dost ülkelerin liderleri, çeşitli yönetim aygıtları ile kolluk kuvvetlerinin Putin'e verdiği desteği gözlemlediler.

Rusya'daki olayların gelişimi, sınırları dışında, Rusya'ya dost güney ülkelerinde olduğu gibi, başarısız isyanın sonuçlarından duydukları hayal kırıklığını gizlemeyen ona düşman Batı ülkelerinde de ilgiyle takip edildi.