İnsanın sosyal, siyasal ve ekonomik faaliyetleri, insanlığın yaşam alanlarını tahrip etmektedir. İnsan, artık nefes alamadığı bir dünyada yaşama mücadelesi vermektedir. İnsan, tahrip ettiği doğayı yeniden yaşanılır hale getirememektedir. İnsanın, ekolojiyi ve doğayı tahrip eden faaliyetleri, bugün karşılaştığımız ekolojik facianın kaynağını oluşturmaktadır. Doğa ve ekoloji her gün talan, tahrip ve yağma edilmesine rağmen, bu talan ve yağmanın nasıl duracağı, insanın doğa karşısındaki tutum ve davranışlarını nasıl değiştireceği konusunda sahici, etkili ve işlevsel bir yol haritası ve alternatif bir paradigma üretilmiş değildir.
Fosil yakıt tüketiminden vazgeçilmemektedir. Fosil yakıt tüketimi, iklim değişikliği ve küresel ısınma denilen facialara yol açan en önemli sorun durumundadır. Şehirleşme ve yapılaşma uğruna doğal yaşam alanları ortadan kaldırılmakta ve yaban dünyası yok edilmektedir. İnsanın yaban dünyasını yok etmesinin sonucu olarak COVID-19 pandemisi şeklinde küresel bir sağlık kriziyle karşı karşıya kalınmıştır. İnsan, doğayı ve yaban hayatını yok ettikçe her türlü patojene, virüse ve kirliliğe maruz kalmaktadır. Çevre tahribatı, artık denizlerimizin komple kuruması gibi bir sonuç ortaya çıkarmıştır. Marmara Denizini saran müsilaj sonucu, denizin kuruyan yerlerini gösteren videoları ve fotoğrafları her gün bir kabus gibi izliyoruz. Denizler ve okyanuslar kurumakta, ormanlar azalmakta, fakat insanlık gaflet uykusunda kalmaya devam etmektedir. Dünya insanlığın gözü önünde yaşanmaz hale gelip bir yok oluş sürecine girmesine rağmen, insanların çevre ve doğa sorunları karşısında hala uyanmaması derin bir gaflet ve çürümüşlük durumunu göstermektedir.
Çevre ve doğa sorunları, artık günlük hayatımızın bir parçası olmaktan çıkmış durumdadır. Ekoloji ve doğa sorunları, günlük hayatımızın her anında yaşadığımız facialar haline gelmiş durumdadır. Çevre ve doğa sorunları karşısında duygusuz, duyarsız ve düşüncesiz davranmaya devam etmektedir. İnsanın duygusuzluğu, duyarsızlığı ve düşüncesizliği sonucu, çevre, doğa ve ekoloji sorunları karşısında olumlu gelişmeler ve değişmeler ortaya koyamıyoruz. İnsan, doğayla kurduğu ilişki sonucu doğayı yağmalamakta ve talan etmektedir. İnsanın doğayla kurduğu ilişki, insanı olgunlaştırmamakta ve geliştirmemekte, daha sömürücü ve barbar haline getirmektedir. Ekolojik facia bir gerçek olduğu gibi, insanın duygusuzluğu, duyarsızlığı ve düşüncesizliği de bir gerçekliktir. Doğa karşısında vahşice ve barbarca hareket eden insanlar, birbirlerine karşıda vahşice davranmaktadırlar. Doğa tahrip edildikçe insanların inançları, siyasetleri, cinsellikleri ve ekonomileri de birer vahşet ve yıkım tiyatrosuna dönüşmektedir.
Çevre ve doğa karşısında duyarsızlığımızı, düşüncesizliğimizi ve duygusuzluğumuzu devam ettirmek için doğa ve ekoloji konusunu bir ideolojik çatışma ve kamplaşma sorunu haline getiriyoruz. Doğanın ve ekolojinin ideolojik çatışma konusu haline getirilmesi, doğayı ve çevreyi talan ve tahrip etmek için uydurulan bir kurgudur. Doğa ve ekoloji, bizi birbirimizle çatıştıran ve ayrıştıran bir konu değildir. İnsanı bütünleştiren tek konu, doğa ve ekolojidir. İnsan, doğa etrafında birleşmediği sürece kendi içinde huzura kavuşamayacağı gibi, birbiriyle çatışmaya ve savaşmaya da devam edecektir. Doğayla barışmadan ve bütünleşmeden insanın, insanla barışması ve bütünleşmesi mümkün değildir.
Ekoloji ve doğa, hayali, akıl dışı ve gerçek dışı nitelikte fantezi sorunlar değildir. Ekoloji ve doğa, marjinal konularda değildir. Ekoloji ve doğa, çok küçük marjinal elit kişilerin ilgilendiği lüks kuramlarda değildir. Ekoloji ve doğa, hayatımızın kendisidir. Ekoloji ve doğayı hayatımızın uçlarında yer alan konular olarak değil, hayatın bizzat merkezinde yer alan hayatın kendisi olarak kavrayan yeni bir anlayışa ihtiyaç duymaktayız. İnsanın doğa içinde sağlıklı ve sürdürülebilir şekilde yaşaması gerekmektedir.
Kalkınma, endüstriyel, teknolojik ve ekonomik kalkınmadan ibaret değildir. İnsani kalkınma, doğayı insanın tahakkümüne sokan kalkınma değildir. Kalkınma, doğanın içinde doğayı yağmalamadan gerçekleşen kalkınmadır. Kar ve kalkınma adına doğa sömürülemez. Doğayı tahrip ederek gerçekleşen kalkınma değil, barbarlıktır. Kalkınma ve kar adına doğanın sömürülmesi karşısında doğa, artık kendini yenilememektedir. Doğa artık bitti. İnsanlık, Ya Doğa! Ya Barbarlık! şeklinde iki seçenekle karşı karşıyadır.