Ali Tarakçı
Gazeteci
TT

Görevden almalar, çözüm sürecine daha yumuşak geçebilmenin bir adımıdır

HDP'li üç büyükşehir belediye başkanının görevden alınması ve yerlerine kayyum atanması muhalefete (CHP'ye) bir gözdağı ve aynı zamanda yeni başlatılacak olan çözüm süreci öncesinde milliyetçi kamuouyunun gazını alma operasyonudur. Yine, HDP'ye 31 Mart ve 23 Haziran seçimlerinde muhalefete verdiği destekten dolayı hesap sorma operasyonudur. Yine, HDP'yi moralman yıkmaya yönelik anti demokratik bir uygulamadır.
Diyarbakır, Van ve Mardin Büyükşehir Belediye Başkanlarının gece yarısı operasyonu ile görevden alınması ve yerlerine kayyum atanmasını nasıl okumalıyız?
Açık ve net... Bir, Suriye'de hızlı bir şekilde yolun sonuna doğru geliniyor. Çünkü izlenen politikanın içinden çıkılamaz bir duruma gelindi.
Bir ABD'ye, bir Rusya'ya taviz verilerek gidiliyor. Yetmez, AB de cabası... Yine Suriye'de izlediğimiz politikalardan dolayı, Ortadoğu'da yan yana gelebileceğimiz bir ülke kalmadı. Düşünün en yakın müttefikimiz olan Katar bile Akdeniz'de yanımızda durmuyor.
****
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın Rusya ziyareti sonrasında yaptığı açıklamalar ortada. Ardından ABD Genel Kurmay Başkanı'nın yaptığı açıklama da ortada. ABD Savunma Bakanı Mark Esper, Türkiye’nin F-35 programına tekrar kabulü hakkındaki bir soruya, “S-400 programından çıkarlarsa değerlendirebiliriz” yanıtını veriyor ve ardından ekliyordu:
"S-400 ve F-35'ler bir arada olamaz. Biri garajda park edilmiş olsa bile."
Esper'in yaptığı açıklamadan şunu anlıyoruz, Türkiye tarafından, S-400'lerin kullanılmayacağı, garajda kalacağı garantisinin bile verildiği anlaşılıyor.
****
Türkiye sınırlarında ABD ile Ortak Harekat Merkezi kuruldu; Suriye sınırında 480 km uzunlukta, 5 ile 15 km derinlikte güvenlik bölge oluşturulmasına yönelik çalışmalar başlatılmış durumda. Türkiye bunun 30 km derinlikte olmasını istiyor. Görülen o ki, 20 km derinliğe kadar anlaşılacak gibi.
Yine İsrail, Suriye sınırında kendi güvenliğine yönelik, güvenli bölge oluşturmak için kara harekatı yapacağı konuşulmaya başlandı.
 
31 Mart ve 23 Haziran'ın hesabı HDP'den açık açık soruluyor!
31 Mart ve 23 Haziran seçimleri gösterdi ki, HDP, batıda ve büyükşehirlerde muhalefet bloğu ile davrandığında AK Parti seçimleri kaybediyordu. Yetmez, Suriye konusunda bir çözüme varılacaksa en önemli aktörlerden biri SDG (YPG ve PYD) olmuş durumda.
Buna birde ekonomik krizi eklerseniz, mutlaka 3. bir çözüm süreci başlamak zorunluluğu kendisini dayatıyor.
İşte tam böyle bir dönemde HDP'yi ikna edebilmek ya da diz çöktürerek masaya oturtabilmek için daha önce denenmiş ve sonuç alınamamış demokratik olmayan bir yönteme kalkışılıyordu. HDP'li üç büyükşehir belediye başkanı görevden alınarak diğer HDP'li belediye başkanlarına ve aba altından da CHP'li belediyelere gözdağı veriliyordu.
HDP 31 Mart ve 23 Haziran'da muhalefete destek vermesiydi, yazın bir kenara görevden almalar gerçekleşmezdi. Hatta HDP'ye yönelik o kadar şeytanlaştırma da yapılmazdı.
****
Türkiye'nin, Suriye'nin kuzeyine yapacağı askeri operasyon ihtimaline karşılık, ABD tarafından önerilen "Ortak Harekat Merkezi" ile ortaya çıkan üç maddelik anlaşma metni. O metinde; "Türkiye'nin güvenlik endişelerinin giderilmesi için alınacak ilk tedbirlerin hızla uygulanması, güvenli bölgenin tesisinin birlikte koordine edilmesi ve yönetilmesi amacıyla Türkiye'de ortak operasyon merkezinin mümkün olan en kısa sürede kurulması ve güvenli bölgenin bir barış koridoru olması ve yerlerinden edilmiş Suriyelilerin ülkelerine dönebilmeleri için her çabanın gösterileceği..." ifadeleri yer almıştı. Aynı zamanda Türkiye'nin, Suriye sınır ötesinde 30 km'den fazla derinlikte operasyon talebine, ABD'nin 15 km derinliğe kadar inilmesine müsaade edebileceği gündeme düşmüştü.
Öcalan'ın mektubu, 3. çözüm sürecinin habercisi ve yeni bir yol arayışının göstergesiydi
23 Haziran İstanbul seçimleri öncesinde Abdullah Öcalan’ın, avukatlarıyla görüşmesine izin verilmesi ve mektubunun kamuoyuna duyurulması… Öcalan’ın, HDP'ye tarafsızlık çağrısı yaptığı ve seçimlerde oy kullanmamalarını istediği şeklinde kamuoyuna yansımıştı. O zaman da yazmış ve konuşmuştum, “Mektubun, HDP'ye 3. yol çizginizi devam ettirin mesajı içerdiğini; oy kullanmamayı, seçimleri protesto etmeyi talep etmediğini" üzerine basarak ifade etmiştim.
Öcalan'ın mektubu, Suriye'nin Kuzeyi ile ilgiliydi ve mesaj SDG; doğal olarak YPG ve PYD’ye verilmişti. Tabi ki, devlete de...
Yani Eylül ayından itibaren, Suriye Kürtlerinin siyasi temsilcileri ile öyle ya da böyle bir görüşme başlayacaktı. Yani 3. çözüm süreci...
****
HDP'li üç büyükşehir belediye başkanının görevden alınması; yerlerine kayyum atanması, millet iradesine bir müdahale idi. Ancak Eylül'de başlaması (ki, ABD ile kurulan Ortak Harekat Merkezinin, bunun somut adımı olduğunu düşünüyorum) gereken görüşmeler öncesinde topluma mesaj da veriliyordu.
PKK ve terör ile mücadelemiz kararlılıkla devam edecek mesajı verilirken, görüşme adımları atılacaktı. Aslında bu adımlar çoktan da atılmıştı. Bunun en somut kanıtı, yukarıda belirttiğim gibi Öcalan ile görüşmelerin yeniden başlamasıydı.
İkinci mesaj ise; devlet içerisinde, çözüm sürecinin başlatılmasına karşı olan bir kesim, çift taraflı bir hamle yapıyordu. Yeni çözüm sürecine destek gibi gözükse de aslında engel olmaya yönelik somut bir adım atılıyordu.
Devlet içerisindeki çatışmanın bir yansıması olarak da okumak gerekiyor, görevden almaları...
PKK 40 yıllık hedefine Suriye'nin kuzeyinde ulaşmış gibi... Başkanların görevden alınmasına sevinmiştir bile...
PKK, Suriye'nin kuzeyinde devlet kurabilme, bir toprak parçasına sahip olma hedefine ulaşmışken HDP'li belediyelere kayyum atanmasından rahatsız olduğunu düşünmüyorum.
PKK'nın tavrını tahmin etmek güç değil. Açık seçik ifade edelim, PKK'nın, görevden almalardan rahatsız olacağını sanmıyorum. Hatta aksine sevindiklerini bile düşünüyorum. PKK tarafından yapılacak açıklamaların, sadece Kürt kamuoyuna yönelik rahatsız oldukları mesajını verirken, diğer yandan ellerini ovuşturduklarını düşünüyorum.
Terörü bir yöntem olarak kullanan PKK gibi şiddeti politik bir yöntem olarak savunan hareketler, yasal siyaset yollarına yönelik tıkanmalarda, insanların yasal siyasetten umutlarını kesmelerinin, kendilerine güç kazandıracağını bilirler. Dünyanın her yerinde yasal siyasetin koşulları büyüdüğünde, silahlı hareketler küçülür. Yasal siyaset yolları tıkandığında ise şiddeti yöntem olarak kullanan siyasi hareketlerin tabanları genişler ve güçlerinin zirvelerine çıkarlar.
Kim ne derse desin, bugün konjektürel gerçeklikten dolayı, PKK aynen Kuzey Irak’ta kurulmuş bir federe Kürt Devleti gibi, Suriye'nin kuzeyinde açık açık bir devlet kurabilecek bir duruma gelmişken, HDP'li üç belediye başkanının görevden alınmasının kendileri için olumsuzluk ifade etmediğini ve çok da rahatsız olmadıklarını açık açık söyleyebilirim.
Başkanları görevden aldınız tamam da, meclisleri neden feshettiniz?
İçişleri Bakanlığı'nın gece yarısı yayınladığı demokrasi darbesi olarak okunacak olan HDP'li üç büyükşehir belediye başkanının görevden alınması demokrasi, özgürlükler ve hukuk açısından doğru değildir. Ahlaki de değildir. Haklarında bir mahkeme kararı bulunmayan, hüküm giymemiş herkes suçsuzdur. "Haklarında terörden dolayı soruşturma var" diyerek görevden alınanlara, seçimlere katılma hakkı vereceksiniz; mazbatasını vereceksiniz; sonrada görevden alacaksınız… Bu kabul edilemez. Yapılan yanlıştır ve er geç bu yanlışlıktan da dönülmelidir.
Herhangi bir soruşturma için bir belediye başkanını görevden alıyorsanız yapılması gereken valiyi kayyum atamak değil, belediyeler kanununa uygun olan belediye meclis gurubunun kendi içerisinden bir başkan vekili seçilmesini sağlamaktır.
Tabi kayyum olarak atanan valinin de bir imza ile meclis feshetmesi ise milletin iradesine ikinci bir iktidar darbesidir.
****
Görülen o ki, görevden almalar iktidarın 16 Nisan referandum kararından sonraki milliyetçi, otoriter çizgisini devam ettirmek istediğini ama aynı zamanda da iç ve dış nedenlerden dolayı da devam ettiremeyecek bir noktaya geldiğini, bunu aşabilmesinin yolunun da Kürt sorunu ile ilgili yeni bir çözüm sürecini başlatmasının zorunlu olarak önünde durduğudur. Çünkü bunu başlattığında Suriye'de yeni bir politikayı da başlatma şansı olacaktır. Bunu yap(a)mazsa yolun sonu daha erken gelecektir. Yaparsa ne olur? Türkiye rahatlar.
Sonuç olarak yapsa da yapmasa da yeni arayışlar başlamıştır. Kimsenin bu arayışları da durdurması artık mümkün değildir.
Son söz: Dışarda iktidar ile ilgili olumsuzluk artarken, içerde ise muhalefetin daha çok yan yana gelebileceği şartları da bizzat iktidar kendi elleriyle hazırlamaktadır. Pandora’nın kutusunu bizzat iktidar kendi elleriyle açmıştır. Görevden almalarla HDP'ye de diz çöktürmek mümkün değildir. Aksine muhalefet bloğunun özellikle CHP'nin HDP'yle yan yana gelmesinin daha çok önü açılmıştır.