Perulu yazar Mario Vargas Llosa (2010 Nobel Ödülü sahibi), cezaevinde bulunan arkadaşlarının gördüğü muameleyi şikayet etmek için dönemin İçişleri Bakanı Alejandro Esparza Zanartu ile görüşen 5 kişilik öğrenci heyetinin bir üyesiydi. Öğrenciler, bakandan o kadar korkuyorlarmış ki arkadaşlarının yastık, tuvalet ve banyo gibi taleplerini iletirken titriyorlarmış. İçişleri Bakanı Alejandro ise onları duymuyor, dinlemiyor ve görüşmenin bir an önce sona ermesi için acele ediyormuş.
Heyet, taleplerini sunmayı bitirdiğinde Alejandro, masasının çekmecesini açarak, içinden öğrencilerin yayınladığı muhalif derginin bir sayısını çıkarmış. Dergiyi elinde sallayarak, onlara şöyle demiş;
“Bu kötü dergide her birinizin hangi takma ad ile yazdığını ve içindeki bütün sembolleri çok iyi biliyorum. Bu nedenle size buraya gelip yoldaşlarınız için ricada bulunmak yerine aynı kaderi yaşamaktan nasıl kaçınacağınızı öğrenmenizi tavsiye ederim.”
Mario Vargas Llosa ise görüşme boyunca İçişleri Bakanı Alejandro’yu gözlemliyormuş. Nitekim uzun yıllar sonra yayınladığı ve Odria diktatörlüğü altında yaşamı anlattığı romanı ‘Katedralde Konuşmalar’da bakanı şöyle tanımlıyor;
“Kısa boylu bir adamdı ve ifadesiz bir yüzü vardı. Her şeyden ve çevresindeki herkesten bıkmış görünüyordu. İnsanların hayatındaki her şeyi kontrol ediyordu.”
Odria rejiminin sona ermesinin ardından Alejandro emekli oldu ve hayır işleri ile uğraşmaya başladı. Vargas Llosa ise Latin Amerika edebiyatının en önemli romancısı olarak kendisini geliştirdi. Katedralde Konuşmalar adlı romanı yayınladığında Alejandro’nun ofisinde gerçekleşen görüşmenin üzerinden tam 15 yıl geçmişti.
Romanın yayınlanmasının ardından bir gazeteci Alejandro’ya roman ile ilgili görüşünü sormuş ve şu karşılığı almıştı;
“Genel olarak Mario Vargas Llosa’nın yapıtlarını okumayı seviyorum. Hatta bazılarını oldukça beğeniyorum. Aslında insanlarımızın durumu ve duyguları hakkında bilgi edinmek için yazarlarımızın kitaplarını okumamız gerekiyor. Ancak bana göre Llosa’nın sorunu, diğer romancılar ve özellikle de Gabriel Garcia Marquez (1982’de Nobel ödülü aldı) gibi ayrıntılara yeterince önem vermemesi. Bunun farkında olsaydı beni ziyaret eder ve kendisine özellikle kendilerini dinlemediğimi ve duymadığımı sandığı o günkü görüşmeye ilişkin anlatacağım ve hayal edemeyeceği kadar çok olan gerçekleri dinlerdi. O gün gerçekten de onları duymuyordum, çünkü karşımda titreyen heyet üyelerini gözlemlemeye dalmıştım.”
TT
Görüyor ama duymuyor
Daha fazla makale YAZARLAR
لم تشترك بعد
انشئ حساباً خاصاً بك لتحصل على أخبار مخصصة لك ولتتمتع بخاصية حفظ المقالات وتتلقى نشراتنا البريدية المتنوعة