Şerif Egemen Ahmet
Gazeteci
TT

​Türkiye-Katar medya savaşları

Barış Pınarı Harekatı, Rusya’yla varılan Soçi anlaşması ile sona erdi. YPG’nin çoğunluğunu oluşturduğu Suriye Demokratik Güçleri (SDG), oldukça ağır bir şekilde sınırdan 30 kilometre güneye çekilirken, Rus ve Türk askerlerinin güvenli bölge olarak belirlenen alandaki askeri devriyeleri sürüyor. Fakat Türkiye’nin operasyonu bitse de sonuçları bölge siyasetini etkilemeye devam ediyor. ABD Senatosu’nun yaptırım tehdidinin gölgesinde Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Donald Trump’la gerçekleştireceği toplantı için Washington’ın yolunu tutarken, Türkiye medyasında yayınlanan birtakım analizler operasyonun sadece Batılı müttefiklerle arayı açmadığını ortaya koyuyor.
Türkiye’nin Suriye’nin kuzeyinde gerçekleştirdiği harekata uluslararası alanda desteğini sunan devletlerin sayısı, bir elin parmaklarını geçmeyecek kadardı; Azerbaycan, KKTC ve Katar. Macaristan ile Filistin ise ne karşı çıkarak ne de savunarak ancak gerekçelerini kavradıkları harekata “sessiz onay” vermişti. Fakat Barış Pınarı’nı savunuyor gibi gözükse de Katar’ın resmî açıklamalarıyla devlet medyasının harekatın ilk dakikasından itibaren takındığı tavır birbirinden ayrışıyordu. Özellikle Doha merkezli El Cezire’nin İngilizce televizyonu, haber dili olarak “Türkiye’yi Kürtlere saldırmakla, uluslararası hukuku ihlal etmekle suçlayan Batı medyasından” hiç de farklı değildi. El Cezire İngilizce’nin -bugün de devam eden- bu tutumu, çok geçmeden, iki ülke arasındaki medya savaşlarının fitilini ateşledi.
Ankara, ilk misillemeyi devlet televizyonunun uluslararası yayın organı TRT World’de çıkan “zamanlaması manidar” bir haberle yaptı. TRT World’de yer alan video haberde, İnsan Hakları Gözlemevi’nin Doha yönetimini “Katar’daki yabancı işçilerin kalp hastalığı neticesinde artan ölümlere” ilişkin uyarıları konu edildi. Olağan bir bilgi aktarımı gibi gözüken kısa haberi izleyen biri, Katar’da insan hakları ihlalleri yaşandığı ve bu nedenle uluslararası arenada uyarıldığı izlenimine kolaylıkla kapılabilirdi.
Mesaj Doha’ya ulaşmamış olacak ki bir gün sonra TRT World’ün sitesinde “El Arabiya ve El Cezire, Türkiye’nin Suriye’deki operasyonu karşısında nasıl birleşti?” başlıklı bir makale yayınlandı. El Arabiya’nın paravan olarak kullanıldığı ve kanala çok az yerde atıf yapıldığı yazıda, El Cezire Türkiye aleyhinde haber dili kullanmakla suçlandı. Haberlerde SDG/YPG’nin Kürtlerle eş anlamda kullanılarak dezenformasyon yapıldığı savunulan makalede, neden PKK-YPG ilişkisine ve Türkiye’ye yönelik terör saldırılarından bahsedilmediğinden yakınıldı. El Cezire’de kullanılan bir başlıkta Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “Teröristlerin başını ezeceğiz” sözünün “Kürt savaşçıların başını ezeceğiz” şeklinde çarpıtılarak Türkiye’ye karşı kin güdüldüğü vurgulandı. Analizin sonundaysa Katar’ın Körfez’de yaşadığı kriz sırasında Ankara’nın Doha’ya sahip çıktığına atıf yapılarak, o dönem Türk medyasının haber dili ve şekline dikkat ettiği hatırlatıldı.
Son derece net ifadelerle yapılan uyarı da netice vermeyince medya savaşında bu sefer hükümete yakın medya organlarından Turkuvaz Yayın Grubu’nun İngilizce gazetesi Daily Sabah, doğrudan Katar televizyonunu hedef aldı. “El Cezire İngilizce: Türkiye-Katar ittifakı karşısında bir tehdit” başlıklı editoryal yazıda, kanaldaki bir grubun iki ülke arasındaki dostluğun dibine dinamit koyduğu vurgulanarak, “El Cezire İngilizce’nin Türkiye karşıtı kampanyaya devam ettiği bir tabloda Türk halkının Katar’ı diğer ülkeler karşısında desteklemesi beklenemez. Türkiye-Katar ilişkilerinin geleceği tehlikede. El Cezire, çok geç olmadan bu ittifaka çomak sokanları saflarından ayıklamalı” denildi.
Her iki makalede de El Cezire’nin İngilizce yayın yapan televizyonunun tercih edilmesi tesadüf değil. Zira Arap gazetecilerden müteşekkil El Cezire Arapça, Türkiye’yi destekleyen haberlere imza atarken, El Cezire İngilizce’ye Batılı bir dil ve tutum hakim. Elbette bunda kanalda çalışan yabancıların etkisi büyük fakat her gazeteci bilir ki haber dili tesadüf değildir. Tıpkı Türk medyasında örneklerini sunduğumuz çalışmalar gibi. Aslında Daily Sabah ve TRT World’de yayımlanan makaleler, “Katar’ın Kıbrıs’ta Rum Kesimi ile birlikte doğal gaz arama faaliyetlerine başlamasıyla” ivme kazanan bir gerginliğin dışa vurumu. Doha’ya verilen mesaj da basitçe “Türkiye’nin karşısında yer alacaksan Körfez’de yalnız kalırsın” uyarısından ibaret.