Gençlik, insan hayatının en dinamik evresi olarak kabul edilmektedir. Kişi, gençlik döneminde iş, aile ve eğitim konularında kendini yetiştirmek için büyük çabalar sarf etmektedir. Başka bir ifade ile gençlik, büyük arayışlar ve çabalar dönemidir. Gençler, enerjlerini gelecekte nasıl bir hayat yaşıyorlarsa onun için kullanmaktadırlar. Gençlerin en önemli ihtiyacı, geleceğe yönelik umutlarının canlı, diri ve dinamik tutulmasıdır. Gençliğin umutlarının zayıflaması, cılızlaşması ve sönükleşmesi, onların hayattan kopmalarına ve kendileri başta olmak üzere her şeye yabancılaşmalarına neden olmaktadır.
Gençler, kendi varoluşlarının nasıl şekilleneceğine kendileri karar vermek eğiliminde olurlar. Gençlere sürekli olarak ne olmaları, ne olmamaları, ne yapmaları ve ne yapmamaları gerektiği konusunda üstten bir bakış açısıyla söylenilen emirler ve dayatmalar olumlu karşılanmamaktadır. Gençliğin en nefret ettiği şey, kendisine doğru ve iyi adına dayatmalarda bulunulmasıdır. Gençler, kendilerine iyi, güzel ve doğru adına dayatmalarda bulunulması yerine kendilerinin anlaşılmasını, kendilerine saygı duyulmasını beklemektedirler. Gençler, kendilerine saygı duymayan ve değer vermeyen hiç kimseyi dinlememektedirler. Gençlere saygı duymanın ve değer vermenin yolu, onların tercihlerine, iyi, güzel ve doğru konularındaki arayışlarına ve kararlarına saygı duymaktan geçmektedir.
Gençler, özne olmak için çalışan ve çabalayan kişilerdir. Gençleri pasif ve basit nesneler olarak görüp sürekli olarak onlara ne yapıp yapmayacaklarını söylemek, onları belirli iyi, doğru ve güzel kalıpları içine sokmaya çalışmak, gençliğin inkarı demek olduğu gibi, insanın da inkarı demektir. Gençleri basit ve pasif nesneler olarak değerlendirmek, gençler konusunda yapılacak en büyük hatadır.
Gençler, nesne olmayı reddetmekte, özne olmak ve özne olarak kalabilmek için sonuna kadar çaba göstermektedirler. Gençlerin özne olma arzusu ve ihtiyacının iyi anlaşılması lazımdır. Gençleri kendi arzularımızı, ideallerimizi ve değerlerimizi gerçekleştirecek basit ve pasif araçlar ve nesneler olarak konumlandırmak, aslında bütün insan ilişkilerinin yozlaşması ve iflas etmesine yol açmaktadır. Gençler, kendilerini nesneleştirmeden kendileriyle ilişki kuran, kendileriyle tanışan, kendileriyle yardımlaşan ve işbirliği yapan insani bir yaklaşıma çok ihtiyaç duymaktadırlar. Gençler için en iyi olanın ne olduğunu ben bilirim yaklaşımıyla onları kendi iyi ve doğru çerçevelerimizin darlığı ve sığlığına mahkum etmek, gençlerin gençlik tecrübelerini ortadan kaldırmak demektir. Gençleri nesneleştirerek onlara bizim doğrularımıza göre yaşamak zorunda olduklarını dayatmak, aslında onları bizim taklidimiz olmaya zorlamak olduğu gibi, kendi yaşlılığımızı onlara gençlik diye dayatmaya kalkmak anlamına gelmektedir. Gençlere yapılacak en büyük iyilik, onlara kendi iyimizi ve doğrumuzu dayatmak değil, onların kendi iyilerini ve doğrularını özgürce, akılla ve ahlakla bulabilecekleri imkanları ve fırsatları oluşturmaktır.
Gençler, nesne değil, özne olma mücadelesindedirler. Gençlierin özgün, özgür ve yenilikçi özne olma mücadelelerini ve cehdlerini kavramaya ve anlamaya çalışmak, onları tanımamızın ve anlamamızın, onlarla yardımlaşma ve işbirliği yapmamızın yollarını açacaktır. Gençleri nesneleştirmenin, gençlerin kapılarını dışarıya kapatmalarına yol açacağı gibi, onları sadece kendi kapılarımızın arkasındaki karanlığa mahkum etmek şeklinde tehlikeli bir durum oluşturacağının anlaşılmasına büyük ihtiyaç vardır.
Bütün toplumsal kesimler gibi gençlerin de en çok ihtiyaç duydukları şey akıl, adalet ve ahlaktır. Aklın işlevsizleştiği, adaletin keyfiliğe dönüştüğü ve ahlakın içi boş bir değerler manzumesine dönüştüğü bir yerde herkes, makam, menfaat, maddiyat elde etmenin peşinde koşmaktadır. Ahlak, akıl ve adaletin ortadan kalkması saf materyalizm dediğimiz büyük bir yozlaşma durumuna neden olmaktadır. Ahlaklı, akıllı ve adil omak için bireyin ihtiyaç duyduğu şey, özgürlüktür. Gençlik, umut sahibi ve mutlu olmak için adalete, ahlaka ve akla ihtiyaç duymaktadır.
Gençler, hiçbir ideoloji, din ve mezhep adına belirli bir siyasal ve sosyal mühendislik projesinin nesneleri olarak görülmemelidirler. Gençlerin özgür bireyler olarak kendi ideallerine ve ihtiyaçlarına uygun bir şekilde istedikleri iyi, doğru ve güzel anlayşını seçme ve şekillendrme hakları vardır. Gençleri belirli bir dinin veya ideolojinin kalıbına sokmaya gerek olmadığı gibi ihtiyaç da yoktur.
Gençlerin, hangi inanç, felsefe, değer veya ideolojiye göre yaşayacaklarına kendilerinin karar vermesi gerekmektedir. Devletin hiçbir dine veya ideolojiye göre tek tip insan yetiştirme şeklinde bir görevi bulunmamaktadır. Anne-babaların kendi inançlarına ve ideolojilerine uygun bir şekilde çocuklarını yetiştirme hakları vardır. Gençleri belirli kalıplar içine sokmaya kalkmak, onlara nasıl yaşamaları gerektiğini dayatmak, gençlerin kendi hayatlarını kendileri belirleme şeklindeki doğal ihtiyaçlarına aykırı bir yaklaşım olarak değerlendirebiliriz.
Gençlerin ne yedikleri, ne içtikleri veya ne giyindikleri sadece onları ilgilendirmektedir. Gençlerin ihtiyaç duyduğu şey iyi bir eğitim, iyi bir iş, iyi bir aile kurmak için önlerinde yeterli ve nitelikli seçeneklerin ve imkanların olmasıdır. Umudunu yitiren gençler, suç, şiddet, uyuşturucu, kumar ve şans oyunlarına yönelmek zorunda kalmaktadır. Gençlerin umudunu korumak ve canlı tutmak konusunda, herkes kendisini sahici anlamda sorumlu hissetmelidir.
TT
Gençlik umutlu mu?
Daha fazla makale YAZARLAR
لم تشترك بعد
انشئ حساباً خاصاً بك لتحصل على أخبار مخصصة لك ولتتمتع بخاصية حفظ المقالات وتتلقى نشراتنا البريدية المتنوعة