Halid Kıştini
Iraklı gazeteci - yazar
TT

Nabucco: Nebukadnezar

Siyonizm hareketi, 19. Yüzyılda büyük ölçüde dünyanın dört bir yanında yükselen antisemitizme bir tepki şeklinde başlamıştır. Siyonizm fikrinden esinlenerek, Yahudiler ve Yahudi olmayanlar tarafından birçok edebi ve sanatsal eser meydana getirilmiştir. Bu eserlerden biri de, Siyonist hareketin kurucu babası Theodor Herzl’in yazdığı ‘Kadim-Yeni Ülke’ romanıdır. Herzl bu romanında; Yahudi devletinin kuruluşunu, tüm medenî gelişimini ve sivil özelliklerini tasvir eder.
O dönem ortaya konan edebi eserlerin çoğu farklı nedenlerden ötürü unutuldu. Herzl’in romanı ise İsrail devleti ve Siyonist Örgüt tarafından benimsendiği için hala hatırlanmaktadır. Unutulan eserlerden biri de; Fransız Auguste Anicet ve Francis Cornue'nun İncil’deki Yeremya kısmına dayanarak yazdıkları tiyatro oyunudur. Bu oyunda, Babillilerin Kudüs’e (Jerusalem) saldırıları ve Yahudilerin Babil’e esir olarak götürülmesi anlatılmaktadır. 
Ünlü İtalyan opera bestecisi Giuseppe Verdi bu oyunu okuyunca oldukça etkilenir. Verdi o zamanlar bir bunalım halindeydi, bazı besteleri başarısız olmuş,  karısı ve iki çocuğu kısa aralıklarla ölmüştü. Verdi bu durumdan çok kötü etkilenmiş, bir kenara çekilerek besteciliği bırakma kararı almıştı. Söz konusu oyunu bir metin yazarına vererek düzenletti ve yeni bir opera bestelemeye girişti. Metin düzenlenirken birçok tarihsel gerçeklikten uzaklaşıldı ki bu opera dünyasında alışık olunan bir durumdur.
Tarihsel gerçeklikten ilk uzaklaşma, Babil Kralı Nebukadnezar’ın adının Nabucco olarak değiştirilmesiydi, böylelikle icracılar daha kolay telaffuz edebilecekti. Ayrıca Nabucco Asur kralı olarak gösterilmekteydi. Başka tarihsel hatalar da yapıldı fakat insanlar operaya tarih öğrenmek için değil, şarkı ve müzik dinlemek için gider. Verdi bestesini tamamlamış, sanatçılar provalarını yapmıştı. 1849 yılında 9 Mart akşamı bu efsane operanın galası gerçekleştirildi. Böylelikle Giuseppe Verdi opera dünyasına geri dönmüş oldu. Bu operayı dinlediğimde birçok bölümünden etkilendiğimi itiraf etmeliyim. Bu eser ve özellikle üçüncü perdedeki Yahudi esirler korosu tüm batı dünyasında şöhrete kavuştu. Yahudilerin esaretten kurtulmak için tanrıya yakarışları, Avusturya egemenliğinde olan İtalyan milliyetçileri tarafından bir özgürlük şarkısı olarak kabul edildi.
Beni etkileyen ve sarsan bölümlerden biri de, Babil ordusunun marşıdır. Görünen o ki Verdi de bu bölümden oldukça etkilenmiş olmalı ki birçok bölümde aynı ritimleri tekrar etmiştir. Tarihsel gerçeklikle bir ilgisi olmayan bu eserde, Nabucco’yu sürrealist bir düş içinde görürüz. Komutasındaki askerler, Nazist bir eğilimle ‘Yahudilere ölüm’ diye bağırırken, Nabucco’nun Yahudilerin tanrısına iman ettiğine ve ülkelerine dönmelerine izin verdiğine şahit oluruz.
İçinde aşk olmayan opera eseri bulmak nadirattandır, sonuçta opera sanatçısı kadınlar bir şekilde aşk sözcükleri söylemelidir. Bu operada da bazı kadınların ilgili ilgisiz aşklarına şahit oluruz. Örneğin Nabucco’nun kızı Yahudi elçiye âşık olur vesaire. Bu yersiz aşklar hep dikkatimi dağıtmıştır. İlk başta da işaret ettiğim üzere, Nabucco, o dönemlerde Avrupa’yı kasıp kavuran Siyonist düşlerin izdüşümüdür.