Osman Mirgani
Şarku'l Avsat'ın eski editörü
TT

Sudan'daki tehlikeli savaş!

Başarısızlığın yetim; başarının ise bin tane babası olduğu söylenir. Bence bu, Sudan’da yaşanan savaşın bir özetidir. Ya da bunun son birkaç gün içerisinde geçiş hükümeti tarafları ile sivil ve askeri bileşenleri arasında ortaya çıktığını söyleyebiliriz. Ülkedeki çökmüş ekonomik durumu düzeltmedeki başarısızlık dolayısıyla herkes bir diğerini suçluyor. Çatışmaların, siyasi tartışmaların ve kişisel hırsların üstesinden gelmede zorlanmadan önce tüm devrimlere ilham vermeye başlayan Sudan’daki halk devriminin kaderi ile ilgili endişelerin nedeni budur.
Bu hafta içinde sosyal medyada geniş çaplı bir tartışmaya sebep olan durum, silahlı kuvvetlerin şirketleri ve yatırımlarıydı. Sudan Başbakan Abdullah Hamduk göreve gelişinin yıldönümü münasebetiyle yaptığı konuşmada, ‘güvenlik ve askeri kurumlara bağlı mali şirketlerin restorasyonu meselesi’ olarak nitelediği duruma atıfta bulunarak, Federal Maliye Bakanlığının kamu fonları üzerindeki yetkisinin tam anlamıyla gerçekleştirilmesi gerektiğini vurguladı. Bunu Maliye Bakanlığı'nın kamu fonları üzerindeki yetkisinin yüzde 18 olduğu açıklaması takip etti. Kalan yüzde 82’lik kısmın kimin yetkisinde olduğu ise insanların yorumuna bırakıldı. Pek çok kişi bu bağlamda silahlı kuvvetlere bağlı şirketlere ve yatırımlara gönderme yaptı. Sonuç olarak, şirketlerin restorasyonu ve bununla birlikte ordunun ticari ve ekonomik faaliyetler alanına girmesi meselesi hakkında tartışma çağrısında bulunan güçlü bir kampanya başlatıldı.
Hamduk’un açıklamasına ve vatandaşlar arasındaki geniş çaplı tartışmaya yönelik ilk cevap, Egemenlik Konseyi Başkanı Abdulfettah Burhan’ın öfkeli konuşmasıyla geldi. Bazıları bunun darbe mesabesinde olduğu değerlendirmesinde bulundu. Burhan, geçim kaynaklarında yaşanan ekonomik krizin ‘kötü bir planın neticesi’ olduğunu söyleyerek hükümeti başarısızlıkla suçladı. Ayrıca kota meselesiyle ilgilenen, mevkiler üzerine tartışan ve geçiş döneminin sonunda yapılması gereken seçimlere hazırlanmayan siyasi güçlere yönelik eleştirilerde bulundu. Silahlı kuvvetlerin yatırımlarını ve şirketlerini güçlü bir şekilde savunarak, hepsinin hükümetin ticaret siciline kaydedildiğini ve bu şirketlerin faydalarını tartışmak için Maliye Bakanlığı'na girişimler sunduklarını söyledi.
Burada söz konusu savaş ve sonuçlarıyla ilgili olarak ele alınabilecek birtakım kilit konular var. Ancak bu yazıda onlara değinmemiz mümkün değil. Dolayısıyla bu meselelerden bir kısmına değinip kalanları da bir başka yazıda ele alacağım. Öncelikle, Maliye Bakanlığının kamu fonları üzerindeki yetkisinin iyi bilinen bir ilke olduğu ve tartışma konusu olmaması gerektiği söylenmelidir. Öte taraftan ordunun ticari ve ekonomik faaliyetlerde bulunması, Sudan ordusu tarafından icat edilmiş olmasa bile tartışma konusu olmaya devam ediyor. Ordunun doğrudan ticari faaliyete girmesi ve çeşitli sektörlerde faaliyet gösteren şirketler kurarak özel sektörle rekabet etmesi her zaman tartışmalı bir konu olacaktır.
Genel olarak sorun, ordunun ticari ve ekonomik faaliyetlerde bulunmasında olmayabilir. Aksine mesele, askeri ve güvenlik şirketlere ayrıcalıklar verilmesi ve bu şirketlerin nüfuzlarını diğer şirketlerle rekabet etmek için kullanmalarıdır. Bu şirketler ‘diğer şirketler için geçerli olan mevcut düzenlemelere uygun olarak faaliyet gösteriyor, yerleşik ticaret sicil prosedürlerine uygun olarak kayıt yapıyor, tüm vergileri ödüyor ve hesap verebilirliğine tabi oluyor’ olsalardı muhtemelen bu mesele pek çok insanın dikkatini çekmezdi. Tabi yine de orduyu temel görevlerinden uzaklaştıracak bu tür faaliyetlere katılmasına itiraz eden kimseler olurdu.
Çin, yaşamış olduğu tecrübenin ardından ordusunu ekonomik ve ticari faaliyetlerden uzaklaştırdı. Zira yolsuzluk bazı kurumlara sızmıştı. Sudan'daki askeri ve güvenlik şirketlerin tüm bu eleştirilere maruz kalmasının sebebi belki de budur. Çünkü bu şirketlerin faaliyetlerini ve gelirlerini çevreleyen bir gizem var. Ayrıca gümrük ve vergi muafiyetleri ile ilgili dile getirilen şikayetler var. Bunun yanı sıra birtakım ayrıcalıklar elde etmek için önceki rejimdeki pozisyonunu kullandı.
Bu şirketlerle ilgili sorun karmaşık ve çetrefilli olmasının yanı sıra askeri ve sivil bileşenlerin işbirliğine ihtiyaç duyan geçiş döneminde çözülemez gibi görünüyor. Ancak patlak veren yangını söndürmek için yapılabilecek bir şey var. Korgeneral Burhan, silahlı kuvvetlere bağlı şirketlerden nasıl istifade edileceği konusunda görüşmek üzere hükümete teklifte bulunduklarını ve şirketleri halka açık anonim şirketlere dönüştürülmeyi önerdiklerini söyledi. Hükümeti ‘bu sözleri test etmekten ve tekliften yararlanmaktan’ alıkoyan şey nedir? Burada mali kriz dolayısıyla bir diğerine suç atmak yerine kaynakları iyileştirmek için kullanılabilecek bir fırsat var. Yakın zamanda değiştirilen devlet bütçesi, sivil ve askeri bileşenlerin arasında bir çatışmanın patlak vermesine sebep olan bir madde içeriyor. Bu maddede güvenlik ve askeri şirketlerden elde edilen gelir 110 milyar Sudan lirası olarak kaydediliyor. Bütçenin büyük açıklarla karşı karşıya olduğu ve halkın ciddi bir ekonomik krizden muzdarip olduğu bir zamanda bunun başarılması mümkün değil.
Öte taraftan gümrük ve vergi muafiyetlerinin durdurulması, stratejik emtia ihracat mekanizmalarının ele alınması, açıkların kapatılması amacıyla yatırım teşvik kanunun gözden geçirilmesi, askeri ve güvenlik şirketlerin diğer ticari şirketlere uygulanan prosedürlere tabi tutulması gibi Maliye Bakanlığı’nın yetkisi dahilinde olan tedbirler bulunuyor.
Burada ele alınması gereken başka bir konu ise ordunun aleyhinde yürütülen kampanyadır. Bu, silahların çoğaldığı ve zorlukların arttığı bir dönemde ülkenin çıkarına değildir. Ordu kusurları giderilebilecek bir ulusal müessesedir. Birtakım yanlış uygulamalarla ve manevi olarak bu müesseseyi yıkmak isabetli bir davranış değildir. Burhan'ın da konuşmasında söylediği gibi silahlı kuvvetlerin parçalanması, Sudan’ın birlik ve bütünlüğünün parçalanmasıdır.
Mevcut geçiş dönemi, kendisi ve devrim için ciddi tehdit oluşturan birtakım tuzaklarla karşı karşıya. Bu vb. sebeplerden dolayı zaman, bel altından vurma zamanı değil. Başarısızlığın sorumluluğu, Özgürlük ve Değişim Bildirgesi Güçleri (ÖDBG) de dahil olmak üzere istisnasız tüm taraflara aittir. Zira taraflar ortaklığı kabul ettikleri ve anayasal belgeyi müzakere ettikleri sürece böyle olacaktır. Krizlerin sivil ve askeri bileşenler arasında bir düelloya dönüşmesi hiçbir şekilde halkın yararına olmayacaktır. Yeni gemi battığı takdirde kimse güvende olmayacaktır. Acı çeken ve sabreden halk, bugün olduğundan daha iyi bir yaşamı hak ediyor.