Semir Ataullah
Lübnanlı gazeteci - yazar
TT

Büyük isimler neden birbirine muhalefet eder?

Dünya genelindeki edebiyatçıların birçoğu onun bu dünyadaki gelmiş geçmiş en büyük roman yazarı olduğunu düşünüyor. İngiltere’nin en ünlü çağdaş edebiyatçılarından biri olan Virginia Woolf, onun dünyanın gördüğü en iyi romancı olduğunu söyler. Rus vatandaşları ise bölünmüş durumda; bir kısmı hiç kimsenin Lev Tolstoy’un önüne geçemeyeceğini söylerken diğer bir kısım ise Fyodor Dostoyevski’nin onun önüne geçtiğini düşünüyor.  Üçüncü bir kısım ise Aleksandr Puşkin’in hem romancılar hem de şairlerin efendisi olduğunu iddia ediyor.
Peki ya Tolstoy’un kendisi hangisini tercih ederdi ya da kimi sevmezdi? Parasını yoksulların çocuklarını eğitmeye adayan aristokratın görüşleri hala dünyayı şaşırtmaktadır. Rusya'yı dehası ve alçakgönüllülüğüyle uyandıran adam, 1904'te Shakespeare'in yeteneksiz ve edebi üsluptan yoksun bir adam olduğunu söylediği bir eleştiri yazarak dünyayı şaşkına çevirmişti. Tolstoy, bu karara İngiliz şairin çağlar aşan en ünlü eserleri; Macbeth, Romeo ve Juliet ve Kral Lear’ı okuduktan sonra vardığını söyledi. Kendisini bunun aksini düşünmeye ikna etmeye çalıştığını söyleyen Tolstoy, bu yüzden İngilizce ve Almanca basımlarıyla yeniden okuduğunu ifade eder. Ancak bunun da düşüncelerini değiştirmediğini hatta daha da katılaştırdığını söyler.
Büyük isimler, birbirinden hoşlanmazlar. Tolstoy, Shakespeare’den sonra Rusların en büyük şairi Aleksandr Puşkin’e de karşı çıktı. Rus tiyatrosunun en önemli isimlerinden Anton Çehov’un teatral yeteneğe sahip olmadığını ancak muhteşem eserler yazdığını söyledi. Tüm fikirlere mi karşıydı? Hayır, buna kesinlikle ihtiyacı yoktu. O, büyük isimlerin çıktığı merdivenlerden çıkmak isteyen anonim bir yazar değildi, aksine zamanının en iyisiydi. Çehov’un teatral yeteneği olmadığını söylediği zaman, ünlü doktorla aralarındaki dostluk oldukça güçlüydü.
Fransız edebiyatçı Taha Hüseyin, şiddetli eleştirilerinin oklarını Victor Hugo ve en önemli eseri ‘Sefiller’e çevirmeyi tercih etti. Bu romanın gereksiz uzun ve sıkıcı olduğunu söyledi. Ancak Saygıdeğer Belediye Başkanı, ‘Sefiller’, Shakespeare’in eserleri gibi dünya genelinde büyük bir beğeni topladı. Bu muhalefet neden? Yazarın kör bakışının bu hükmü vermede bir rol oynayıp oynamadığını görüyor musunuz? Uzun ve sıkıcı? Acaba bu romanı Taha Hüseyin’e bir başkası mı okudu? Yoksa onu üzüp endişelendirdiği ve birçok isim arasında kaybolmasına neden olduğu için mi bu kanıya vardı? Bununla birlikte Taha Hüseyin, Shakespeare’in başta en önemlileri olmak üzere tüm eserlerini küçük gören Tolstoy’un aksine Hugo’nun diğer eserlerine hayranlık duyduğunu ifade eder.
Peki bir edebiyatçı hakkında bir fikir birliği olmak zorunda mı? Hiçbir konuda bu sağlanmak zorunda değil. Ancak söz konusu büyük isimler olduğunda fikir birliği olmaması can sıkıyor. Son yıllarda Nobel Edebiyat Ödülleri, kendi dar çevreleri dışında pek tanınmayan yazar ve şairlere veriliyor. Tıpkı bu yıl, bu ödüle layık görülen Louise Glück gibi. Önceki yıllarda da benzer isimlere verilmişti.  Ancak küresel edebiyat sahnesinin neredeyse büyük isimlerden yoksun olduğu açık ve anlaşılabilir bir durumdur. Bugün Fransa'da bir André Gide, Albert Camus veya bir Jean-Paul Sartre yok. Latin Amerika’da da bir Gabriel García Márquez ve ya bir Octavio Paz göremiyoruz. Tıpkı ABD’de bir Ernest Hemingway veya William Faulkner’e rastlayamadığımız gibi. Elimizde son olarak bir Necip Mahfuz kaldı. Umuyoruz ki Alāʼ Aswani hâlâ çabalıyor olsun...