Robert Ford
ABD'nin Eski Şam Büyükelçisi
TT

ABD şimdi gerçekten geri döndü mü?   

İki hafta önce Başkan Joe Biden Dışişleri Bakanlığı'nı ziyaret etti, ABD'nin geri döndüğünü ve dünyaya yeniden liderlik edeceğini açıkladı. Biden, Amerikan ulusunun saflarını yeniden birleştirmek istiyor. Eski başkan Donald Trump'ın son üç haftadır devam eden azil süreci, Cumhuriyetçi Parti'nin Trump'ı reddetmesi ve merkez siyasetine yaklaşması için bir fırsattı, fakat Cumhuriyetçi politikacılar bu fırsatı tamamen reddettiler. Peki şimdi, Trump bitti mi?
Dikkate değer bir şekilde, Senato'daki 50 Cumhuriyetçiden 43'ü ve Temsilciler Meclisi’ndeki 211 Cumhuriyetçiden de 201'i, ikinci azil sürecinde Trump lehine oy verdi. Senato'da aleyhine oy veren 7 Cumhuriyetçi senatörün ikisinin gelecek yıl emekli olacağına dikkat etmeliyiz. Geriye kalan 5’i içerisinde 4 senatör de 2020’de kendi eyaletlerinde yeniden seçimleri kazandılar. Bu da demek oluyor ki, 2026’ya kadar yeniden seçimle karşılaşmayacaklar. Bu 7 senatör arasında sadece 1 tanesi gelecek yıl seçimlere girmek zorunda, o da Alaska’da derin kökleri olan tanınmış bir siyasi aileye mensup.
Okuyucu, Demokrat ve Cumhuriyetçi partilerin her eyalette örgütleri olduğunu bilmelidir. Eyaletlerdeki Cumhuriyetçi Parti örgütleri de şimdiden Trump aleyhine oy veren senatörleri ve Temsilciler Meclisi üyelerini hedef tahtasına oturtmuş bulunuyorlar. Diğer yandan, Temsilciler Meclisi'ndeki Cumhuriyetçilerin Lideri Kevin McCarthy geçen hafta Trump’ı Florida’da ziyaret etti. Senatör Lindsey Graham da Cumartesi günü Senato’daki oylama biter bitmez Florida’ya gitti.  Yaşadığım yer olan Maine'de, Trump’ın adını taşıyan bayraklar hala birçok yerde dalgalanıyor. Kendi açısından Trump da halen Joe Biden’ın seçimi kazandığını kabul etmiyor ve Cumhuriyetçi Parti içinde en etkili figür olmayı sürdürüyor.
Yine de bu, Trump'ın 2024'teki seçimlerde yeniden aday olacağı anlamına gelmiyor. Aslında vatandaş Trump, Georgia'daki oy kullanma prosedürlerine müdahalesi veya New York'ta vergi usulsüzlüğü nedeniyle cezai kovuşturmaya uğrayabilir. Bununla birlikte, siyasi tabanı Trump'ı dolandırıcılık veya diğer suç eylemleriyle suçlayan kanıtları halen "sahte haberler" olarak görüyor ve reddediyor. Bu tabanın epey büyük olduğu unutulmamalı. Burada 2020'de Trump'a oy veren 74 milyon Amerikalıdan bahsediyoruz ve bu sayı, Biden'in kazandığı 81 milyon oy bir yana, ABD tarihinde bir adayın aldığı en büyük oy sayısı.
2022'de Kongre için yarışacak Cumhuriyetçi adayların çoğunun Trump'ın desteğini kazanmaya çalışacağı aşikar. Bu nedenle, kutuplaşma durumunun devam ettiği ve Cumhuriyetçiler ile Demokratların aralarında siyasi uzlaşıya varmalarını sağlayacak bir çözüme ulaşıp ulaşamayacaklarının da henüz belli olmadığı açık ve net.
Dolayısıyla, Biden'ı herhangi bir büyük dış politika girişimini ertelemeye iten iki neden var. Birinci neden, siyasi kampına göre öncelik olan ekonomik iyileşme çabalarını ve göçmenlik  reformunu teşvik edecek gerekli fonları elde etmek için Kongre'den çıkarılacak yasalara ihtiyaç duyması. Dış politika ise öncelik arz etmiyor ve Biden’ın görüşüne göre şu anda durum, Washington'daki bölünmeleri artırabilecek dış politik kararlar almaya uygun görünmüyor.
Biden taraftarlarının tamamı bundan memnun değil. Örneğin, dış politikanın önde gelen gözlemcilerinden Fareed Zakaria'nın sabrı tükenmiş görünüyor. Biden'ın 2015'te İran ile imzalanan nükleer anlaşmayı yeniden canlandırma, Çin ile ticaret savaşını durdurma yolunda neden ilerlemediğini veya Obama'nın Küba ile ilişkileri geliştirmeyi amaçlayan politikasına dönmediğini sorguluyor. Bir başka analist, Harry Kazianis, Biden'ın Kuzey Kore nükleer dosyasıyla ilgili herhangi bir girişimi reddetmesinden duyduğu endişeleri dile getiriyor. Biden’ın bunun yerine daha önce Kuzey Kore nükleer programını durdurmakta başarısız olan, buna rağmen Washington içinde güvenilir bir seçenek olarak görünen ekonomik yaptırımlara dayanan, geleneksel bir politika izleme niyetinin kaygı verici olduğunu kaydediyor.
Biden ise ihtiyatlı görünüyor, ama yönetimi Avrupa ve Asya'daki müttefiklerle istişarelerde bulunabilir, Moskova ve Pekin'e sert uyarılar gönderebilir. Bunların hepsini de Washington'da siyasi bir tartışmaya neden olmadan yapabilir. Yine Biden, Yemen'de devam eden savaş karşısında askeri çabaları desteklemeyi bırakabilir. Aynı zamanda Washington, Jimmy Carter döneminden beri izlenen geleneksel bir politika olduğunu göz önüne alarak, Abha Havaalanı’na yapılan saldırıdan sonra Suudi Arabistan'ın güvenliğine verdiği desteği bir kez daha teyit edebilir. Dünyanın farklı ülkelerindeki insan hakları koşullarını eleştirmenin bile Washington'da bir tartışma başlatması pek olası değil. Çünkü Cumhuriyetçiler ve Demokratlar, diktatörlere karşı atılacak somut adımlar konusunda kendi aralarında ayrışsalar bile, Washington'un bu tür liderlere karşı olduğunu duyurması gerektiğinde hemfikirler.
Öte yandan, Kuzey Kore, İran veya Küba’ya büyük açık tavizler verilmesi konusu, büyük siyasi tartışmalara ve çekişmelere yol açacak tamamen farklı bir konu.
Biden'ın büyük dış politika girişimlerinde bulunmaktan kaçınmasının ikinci nedeni ise, ekibinin henüz buna hazır olmaması. Savunma, Dışişleri ve Hazine Bakanlıkları ile CIA'de atanan danışman ve bakan yardımcıları adayları, Senato tarafından onaylanmayı bekliyorlar. Bu görevlilerin, teknik çalışmaları yürüten departman içindeki çalışma gruplarının gerçek liderleri olması bekleniyor. Biden'ın bu yetkililerin atamasının Senato'da hızlı bir şekilde onaylanması için  Cumhuriyetçi oylara ihtiyacı var.
Tarihsel olarak, yeni başkanlar genellikle önce iç meselelere odaklanırlar. Biden bu öncelikler konusunda ilerleme kaydedene ve dış politika ekibi tamamlanana kadar, yeni yönetimden dış politikada hiçbir cesur yeni icraat beklemeyin.