İstemi Yılmaz
TT

Türkiye ile Rusya’nın Kabil yarışı

Türkiye haftalardır Afganistan gündemiyle yatıp kalkıyor. Tartışmalar, ABD’nin başkent Kabil’deki uluslararası havalimanının güvenliğini kime tevdi edeceği bilmecesiyle başlamıştı. NATO Liderler Zirvesi sırasında bir araya gelen ABD Başkanı Joe Biden ile Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan havaalanının Türk askerlerinin denetimine bırakılmasında anlaşmıştı. Fakat geçtiğimiz haftalarda Kabil ve Afganistan’ın yönetiminin Taliban örgütünün eline geçmesi dengeleri değiştirdi.
Ankara son ana kadar Afganistan’da görev yapan Türk askerlerinin sahada kalacağından emindi. Evdeki hesap çarşıya uymadı. Taliban’ın Afganistan’daki yabancı askeri unsurlara yönelik “Derhal terk edin” ültimatomu önce Pentagon’u ardından da TSK’yı “tamamen çekilmeye” zorladı. Joe Biden, hafta başında Afganistan’dan ayrılma sürecinin belirlenen tarihin ertesine sarkmayacağını duyurdu. Milli Savunma Bakanlı Hulusi Akar ise 345 personelin yurda dönüşünün sağlandığını, intikal faaliyetlerinin de en kısa sürede tamamlanacağını bildirdi. Böylece Türk askerini Kabil havalimanında “güvenlik” olarak bırakmayı öngören Amerikan projesi çökmüş oldu.
Halbuki Taliban’ın iktidarı ele almasının ardından temaslar durmamıştı. CIA Direktörü William Burns başkent Kabil'e giderek Taliban'ın bir numarası Molla Abdulgani Birader ile gizli bir görüşme yapmış, havalimanı kontrolünün NATO’ya ve dolaylı olarak TSK’ya bırakılmasını talep etmişti. Pakistan’da yakalandıktan 7 sene sonra ABD’nin inisiyatifiyle serbest bırakılan Birader’in CIA ile ilişkilerinin düzeyi bilinmiyor. Ancak şimdilik bu talebin olumlu bir sonuca bağlandığını söylemek güç.
Yine de Washington pes etmemiş gibi. Gizli görüşmenin ortaya çıkmasından bir gün sonra İngiliz istihbaratı, “terör örgütü DEAŞ’ın Kabil havalimanına saldırabileceği” uyarısı yaptı. Metnin mürekkebi kurumadan bombalar patladı. Havaalanı dışında bombalı terör saldırısı gerçekleşti ve aralarında çocukların da yer aldığı onlarca kişinin hayatını kaybetti. Saldırının zamanlaması, patlayan bombaların Taliban’a yönelik “Kabil havalimanı tehdidinin” bir parçası olabileceği şüphelerini beraberinde getiriyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan, saldırı sonrası yaptığı açıklamada Taliban’ın Türkiye’ye “güvenliği örgütü sağlaması koşuluyla” Kabil havalimanını “işletme” teklifi götürdüğünü belirtiyor.
Peki havalimanı neden bu kadar önemli?
Sorunun cevabını Le Figaro gazetesinin yayımladığı Fransız askeri raporlarında bulmak mümkün: “Havalimanını kontrol eden, şehri kontrol eder.”
Taliban meseleyi bu perspektiften ele almasa da bombalı saldırının örgütün itibarını zayıflattığını kesin. Öyle ki örgütün yönetimi devirirken kullandığı en baskın argüman “Afganistan’ın artık daha güvenli bir yer olacağı” idi. Buna göre, asayişi “Afganistan’ın yerli ve milli kuvveti” olarak Taliban militanları sağlayacak. Ülkede hiçbir yabancı askeri unsurun yer almaması, örgütün propagandasını tamamlayacak. ABD-Türkiye ortaklığının Kabil formülü tam da bu nedenle Taliban’ın çıkarlarına hizmet etmiyor.
Kabil’in güvenliği konusunda Taliban’la ortaklaşan bir diğer aktör ise Rusya. Moskova açısından Afganistan’ın düşüşü Orta Asya’daki Rus hakimiyetini pekiştiren bir gelişme. Örgütün Kabil sokaklarında cirit atmasının ardından Rus Savunma Bakanı Sergey Şoygu, binlerce Afgan askerin kaçarak sığındığı Tacikistan’dan yetkililerle görüştü. Moskova’nın Rus paralı asker grubu Wagnerler’in de bölgeye gönderilmesini tasarladığı gelen bilgiler arasında. Söz konusu “destek kuvvetlerin” nereyi koruyacağını tahmin etmek zor olmayacaktır.
Suriye’den Libya’ya Dağlık Karabağ’dan Kırım’a kadar bir dizi sıcak savaş hattında farklı cephelerde yer alan Rusya ve Türkiye bu sefer de “Kabil havalimanının kontrolü” üzerinden karşı karşıya gelmiş durumda.