Sevsen Şair
TT

İran’ın şizofreni hikâyeleri

İran rejimi gibi gözünü bile kırpmadan açıkladığı şeyin tersini yapan şizofreni hastası bir rejim yoktur. Eylemleriyle çelişen açıklamalar yaptıklarında yüzlerinde öyle bir ciddiyet görürsünüz ki, söylediklerine inanabilirsiniz. Burada bakanlar için birtakım eğitim kurslarının olduğunu düşünüyorum. Aksi halde, bu ciddiyeti yüzlerine yansıtabilmek için ya özel becerilere ya da gerçekçi olmadığını bildikleri ifadelerdeki kelimeleri seçmede maharetli olmaya ihtiyaçları vardır.

İlk hikâye
Sezonun şakası, İran Dışişleri Bakanı Emir Abdullahiyan’ın -büyükelçiyken Bahreyn'den kovulmuştu- yaptığı açıklamada geldi. Abdullahiyan’ın Taliban'a tavsiyede bulunduğu açıklamalar, dünya üzerindeki tonlarca çelişkiyi bir araya getirdi. Abdullahiyan, Taliban'a kurdukları hükümetin adil olmadığını, çünkü Afganistan toplumunun diğer bileşenlerini içermediğini (ki elbette Hazaralardan bir bakan içermemesini kastediyor) söyledi.
İran başkalarına çoğulculuğu tavsiye ediyor! Tahran'da Sünnilerin cami yapmasına izin vermeyen İran, çoğulculuk talep ediyor. Anayasası iktidarı bir mezhebin tekeline veren İran, başkalarına çoğulculuğu tavsiye ediyor. Bundan daha büyük bir şizofreni ile karşılaştınız mı?
Peki bu açıklamaya kim yanıt verdi? Eski bir milletvekili olan Ali Mutahhari, Twitter hesabından yaptığı bir paylaşımda, “Yetkililerimizin ‘Taliban'a’ kapsayıcı bir hükümet kurmasını tavsiye etme hikayesi, bir şakadan ibaret” ifadesini kullandı. Taliban ise Abdullahiyan’ın açıklamalarına verdiği cevapta, “Özgür seçimlerinizi ve kapsayıcı hükümetinizi gördük. Aslında biz sizin yolunuzdan gidiyoruz. Biz doğruyuz, siz ise öyleymiş gibi yapıyorsunuz. Bir şeyi kaybeden, onu veremez” dedi. Afgan resmi sözcüsü de bu tavsiyeleri şu şekilde karşıladı: “Sizden istifade ediyoruz. İktidarı tekelleştirmenin üstadı sizlersiniz. Biz tüm bunları sizden öğreniyoruz. Başkalarını dışlama konusunda deneyimlerinizden yararlanıyoruz.”

İkinci hikâye
Hikâye, Wall Street Journal'in haberine göre, Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı (UAEA) müfettişlerinin İranlı polisler tarafından kasıtlı cinsel tacize maruz kalmalarıyla ilgili!
The Wall Street Journal’in diplomatlardan aktardığına göre, İran'daki güvenlik yetkilileri, son birkaç ay içinde Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı (UAEA) temsilcilerini taciz etti. ABD, İran’a bu davranışlarına derhâl son vermesi çağrısında bulundu. Diplomatlar, Natanz tesisinde meydana gelen ve daha önce dile getirilmeyen bu tacizin, ‘erkek güvenlik görevlilerinin kadın müfettişlere fiziksel teması ve kıyafetlerini çıkarmalarını istemeleri’ şekilde olduğunu aktardılar.
Bir “İslam Cumhuriyeti” olan, bir şey yapıp ardından bunun tersini yapan ve hiçbir şeye inanmayan bu rejimi karakterize eden şey şizofrenidir. Bu rejim başkalarına kötülük yapmamayı tavsiye eder, kendisi ise göz kırpmadan bunu yapar.

Üçüncü hikâye
Bu hikâye molla rejiminin işlediği vahşet ve suçların ölçeği ve çirkinliği ile ilgilidir. Bugünlerde İsveç'te yargılanan Hamid Nuri'nin davasında bu açıkça göründü.
Görgü tanıklarının aktardıkları tüyler ürperten cinstendi. Sayılarının fazla olması nedeniyle birçok yerde infazlar yapıldı ve bu mekanlardan biri de tiyatrolardı. Ramazan Fethi, “İdam için kaç grubun sahneye çıkarıldığını bilmiyorum. Fakat Hamid Nuri'yi şeker dağıtırken gördüm. Nasır Mansuri’yi ise koridorda sedyede gördüm, çünkü sırtında bir rahatsızlığı vardı ve bu durumda ölüm mangasına götürüldü. Taşınan ve arabaya atılan cesetlerin sesini duyabiliyordum. İlk gece cezaevinden 30 ceset çıkardılar.”
Burada, İran Cumhuriyeti'nin (seçilmiş) Cumhurbaşkanı İbrahim Reisi’nin 1988 yılında, yaklaşık 33 bin kişinin infazını bizzat denetlediğini belirtmekte fayda var.

Dördüncü hikâye
Bu hikâye, her ne kadar Araplara ait olsa da İran’la da ilgisi var.
En büyük ve en ölümcül şizofreni, bu rejime hayran olan Araplarda görülmektedir. Ona bağlılar çünkü, bu rejim onlar için gerçek İslam'ı, adaleti ve zayıfların dayanağını temsil ediyor. Rejim karşıtı İranlıların sayısı, onların tanıklıkları, Ahvazîlerin tanıklıkları, rejimin zulmüne maruz kalmış olan Irak'ın asi Şiileri, Güney Lübnan'ın asi Şiileri ve diğerleri, Arap hayranların gözlerini ve zihinlerini açmaya yetmedi.
Bundan daha büyük bir şizofreni olabilir mi? Gerçekten şaşılacak şey…