Irak seçim sonuçları medyaya Bağdat’ta siyasi sarsıntı olduğu, Irak’taki İran yanlılarının çöktüğü ve Sadr Hareketi güçleri ile diğer grupların öne çıktığı şeklinde, birbirinden farklı biçimde yansıdı.
Irak seçimlerine yoğun bir katılım gösterilmediği doğru. Ancak bu seçimlerin Irak devletinin payandalarını sağlamlaştırması ve ülkeyi içeriden ve dışarıdan zayıflatmaya çalışan güçlerin engellenmesinde önemli bir basamak olması umuluyor.
Mukteda es-Sadr’ın konuşmasında silahların sadece devletin elinde olacağına yönelik ifadeleri dikkat çekiciydi. Bu önemli bir mesele. Lübnan’da Hizbullah’ı bir devlet haline getiren partinin silahları yüzünden olayların nasıl bir noktaya geldiğini düşünmek yeterli olacaktır.
İran Devrim Muhafızları Ordusu (DMO) Komutanı’nın şu an Bağdat'ı ziyaret ettiğine dair haberler ortalıkta dolaşıyor. İran’ın karşı çıkmasına rağmen bu, İyad Allavi’nin büyük bir farkla kazanmasına rağmen Nuri el-Maliki’nin aday gösterildiği Irak seçimleri sırasında yaşananların tekrar edeceğine ilişkin gerçekçi endişelere neden oluyor.
Söz konusu dönemde bu, İran baskısı ve eski ABD Başkanı Barack Obama yönetiminin desteğiyle İran-ABD müzakerelerini güçlendirmek için yapılmıştı. Bütün korkular, Irak seçimlerinin ortaya çıkardığı değişikliklere rağmen bugün buna benzer bir sahnenin gerçekleşme ihtimalinden kaynaklanıyor.
Bu yüzden seçim sürecinin ve sonrasının ister İran isterse ABD olsun dış müdahaleler olmadan ilerlemesi umuluyor. Irak’ta açıklanan seçim sonuçlarını değiştirmekle korkutmak amacıyla savrulan tehditlere dikkat etmeliyiz.
Bu tehditlerden herhangi birinin gerçekleşmesi, İran'a bağlı grupların Irak devleti ile mücadele etmeye karar vermeleri ve ardından bağımsız bir Irak ve gerçek bir devlet isteyen aktivistleri ve tüm Iraklıları bastırmaları anlamına geliyor. Bu İran’a bağlı silahlı gruplardan beklenebilecek bir şey.
Bu bize açıkça gösteriyor ki bölgemizdeki seçimler, İran’ın nüfuz alanlarında şeffaf bir şekilde yapılmış olsaydı, Irak'ta olanlara benzer sonuçlar görürdük. Zira İran nüfuzuna açık ve net bir şekilde karşı çıkılmış olacaktı.
Irak, İran nüfuzuna karşı durulmasının bir örneğidir. Aktivistler ve vatansever Iraklılar, ülkelerini İran nüfuzuna karşı savunmak ve Lübnan veya Suriye gibi bir milis devleti değil, bir hukuk devleti olması için canlarını ortaya koydular.
Bu yüzden şu an yöneltilmesi gereken soru şudur: Yeni bir Irak ile mi karşı karşıyayız?
Bu sorunun cevabı Irak Cumhurbaşkanlığı, Parlamento Başkanlığı ve Bakanlar Kurulu Başkanlığı olmak üzere üç ana pozisyonun seçimi yapıldıktan sonra netleşecek. O zaman yeni bir Irak ile karşı karşıya olup olmadığımızı bileceğiz.
İşte o zaman tüm sözlerini tutan ve son zamanlarda Irak'ı bölgedeaktif bir oyuncu haline getirmeyi başaran Irak Başbakanı Mustafa el-Kazımi’nin başlattığı şeyi Irak'ın tamamlamaya devam edip edemeyeceğini göreceğiz.
Bu Irak’ı sevenlerin temennisi. Siyasi bir taraf olmaktan ya da muhaliflikten kaynaklanmıyor. Ortada sadece basit bir kavram var. O da şu ki Irak’ın içinde istikrarın sağlanması, onu bölgede istenen istikrarın güçlendirilmesine katkı sağlayan bir devlete dönüştürecek. Yani devlet milislere karşı zafer kazanmış olacak. Bu da bölgenin tamamındaki aklı başında insanların ve Irak severlerin istediği nihai hedeftir.
TT
Yeni bir Irak mı?
Daha fazla makale YAZARLAR
لم تشترك بعد
انشئ حساباً خاصاً بك لتحصل على أخبار مخصصة لك ولتتمتع بخاصية حفظ المقالات وتتلقى نشراتنا البريدية المتنوعة