Nebil Amr
Filistinli siyasetçi ve yazar
TT

Filistin ve ABD... İhtiyaçlar tavizlerin anasıdır

Filistin Yönetimi, ABD yönetiminin temsilcileri ile arasında gerçekleşen sanal toplantıyı kutladı. Filistin’in bunu kutlamasının haklı gerekçeleri var. Zira bu toplantı Filistin Yönetimi siyasi, güvenlik ve finansal açıdan en zayıf durumdayken yapıldı. Amerikalılar, Filistin Yönetimi'nin ekonomik bir çözüm yolunda ilerlemenin utancından kaçınması için görüşmeye siyasi bir kılıf uydurarak yönetime yardım ettiler. Zira bunu şu gibi açıklamalardan anlayabiliyoruz: “İsraillilerle yerleşim hususunu görüşüyoruz. Hala iki devletli çözüme inanıyoruz. Yoğun bir şekilde tartışılan ekonomik ihtiyaçlar ise yönetimin çökmesini önlemek ve halka bir nebze refah sağlamak için!!”
Öyleyse başlığı doğrudan siyasi, içeriği ise ekonomik olan bir durumla karşı karşıyayız. Başlık ve içerik arasındaki fark şu ki, Amerika'nın siyasi dosyayı açmama kararı nedeniyle doğrudan siyasetin ertelenmesidir. Bunun başta, ABD hükümetinin daha acil meselelerle ilgilenmesi ve aynı şekilde Filistinlilerle ‘müzakereler’ kelimesinden bahsetmek bile kırılgan İsrail hükümetini otomatik olarak devireceği için İsrail hükümetinin siyasi dosyayı açmaya hazır olmaması olmak üzere pek çok sebebi ve gerekçesi var.
Aksiyomlar düzeyine yükselen bir siyasi kural var: ‘Tavizler ve değişimler ihtiyaçlar tarafından yönetilir.’ Bu kural, bir rehinenin serbest bırakılması için yapılan müzakereler ve hatta nükleer konulu müzakereler için de geçerlidir. Bu kurala göre, Filistinliler her zamanki düalitelerine döndüler: İhtiyaçtan ötürü verilen tüm tavizler veya değişimler, genellikle 'kırmızı çizgilere ilkesel bağlılık' ifadesiyle kısaltılan karşıt sloganlarla örtülüyor. Söylem ve davranışlar arasındaki bu farklılık, ABD’liler için faydalı ve etkili bir çözüm oluşturdu. Böylece ABD’liler yaşayabilir bir devlet kurma hakkına ilişkin ‘Filistinlilerin kırmızı çizgisini’ savunurken, ekonomik değişken kefesinin ağır basması için siyasi kırmızı çizgiyi geri plana atıyorlar. ABD’nin bu çıkış yolu, ekonomik çözüme girmeyi kapsadığı kadar Filistin liderliğinin esas hedefe doğru ilerlemesini sağlamıyor.
Bu politika ile ABD’liler kendilerinin doğru tarafta durduklarını düşünüyorlar. Ancak ABD’nin tutumunu bir karışıklık ve sınırlı bir uygulanabilirlik durumuna sokan etkili nesnel bir faktör var: İsrail. İsrail tercih ettiği ekonomik çözüm konusunda ABD politikasından destek alıyor ve ABD’nin, tarih olduğunu düşündüğü iki devletli çözümden sürekli bahsetmesini eleştiriyor.
‘İhtiyaçlar tavizlerin ve değişimlerin anasıdır’ teorisine göre resmi siyasi yönetim, ekonomik tercihini zaruret gerekçesiyle pazarlıyor. Peki, bu yönetim mali seviyede felaketin eşiğine geldiğinde ne yapacak? Ayrıca söz sahibi manevi babalar istediği sürece ekonomik bir çözümü siyasi bir çözüme tercih etme konusunda ne yapıyorlar?
ABD'liler ile gerçekleştirilen sanal toplantılar ve tartışılan ekonomik konular şu andan itibaren halkın ve Filistinli grupların muhakemesinden geçecek. Çıkan kararda ABD’nin ya doğrudan kendisi ya da güçlü müttefikleri aracılığıyla gerekli ekonomik ve finansal ihtiyaçları karşılama konusundaki taahhüdüne ne kadar uyduğu ve İsrail’in iki devletli çözümü ekonomik bir çözüm seçeneği için kolay yırtılabilen bir kılıf haline getiren daha fazla gerçeklik yaratma yönünde hızlanan atılımlarını dizginleme konusunda ne derece etkili olduğu belirlenecek.
Meselenin siyasi çözüme en sıcak bakan ancak en az etkiye sahip Avrupalı ​​ortakların üstlendiği bir başka boyutu daha var: Sistemsizlikten daha verimli bir siyasi sistem üreten iç düzenlemeler yoluyla otoriteye sürekli destek verilmesi koşulu. Bu konuda Avrupa'nın tercih ettiği başlık, Filistinlilerin tüm sorunları çözmenin anahtarı olarak koruduğu genel seçimlerdir. ABD yönetiminin Avrupa'nın tavrını benimsemesi, topu Filistin kalesine tekrar sokmuş olacak. Böylece Filistin Yönetimi’nin bununla nasıl başa çıkacağı konusunda politikalar ve girişimler tek bir çatı altında toplanacak.