Velid Haduri
Enerji konusunda uzman, Iraklı yazar
TT

Ukrayna ihtilafı nedeniyle petrol fiyatları yükseldi

Brent petrolün varil fiyatı geçen hafta yedi yıldan bu yana ilk kez 90 doları aştı. Petrol fiyatlarında art arda beş haftadır görülen yükseliş, bu yılın başından bu yana petrol fiyatlarını yaklaşık yüzde 10 artırdı. Petrol fiyatları genellikle ekonomik piyasa faktörlerinden etkilenir; özellikle OPEC ülkeleri ve şimdi ‘OPEC+’ grubunun üretim oranları, Oklahoma’nın Cushing kentindeki devasa depolama kompleksindeki ABD petrol stoklarının haftalık rakamları, dolar faiz oranı ve doların diğer rezerv para birimlerine göre gücü veya zayıflığı. Petrol fiyatları, bu ekonomik faktörlerden her biriyle ilgili günlük haberlere göre dalgalanır.
Ancak fiyatlar aynı zamanda dışsal, jeostratejik faktörler, dört mevsime bağlı değişiklikler, doğal olaylar, büyük ülkelerin politikaları ve ekonomik taleplerinden de etkilenir.
OPEC + grubu, petrol arz ve talebini dengeleyerek piyasaları istikrara kavuşturmakta kilit bir rol oynuyor. Kovid-19 pandemisinin şiddetlenmesiyle talep ve fiyat dengesi bozulduğunda olan da buydu. Ancak geçen yazdan bu yana, yüksek talebin geri dönüşü, korona varyantlarına bağlı vakaların göreceli olarak azalması, birçok ülkenin durdurduğu ekonomik faaliyetlerini yeniden aktifleştirmesi, tam kapanma dönemlerini azaltma girişimiyle, OPEC+ grubu, gecikmeden üretimini her ay günde 400 bin varil artırdı. Buna ek olarak, OPEC+, günlük yaklaşık 2 buçuk milyon varillik ek üretim kapasitesini sürdürmesinin yanı sıra grup içinde en yüksek üretim oranına sahip Suudi Arabistan'ın başkanlığındaki başarısı sayesinde, kararlarına bağlılık konusunda güvenirlik ve inandırıcılık kazanmayı başardı. Suudi Arabistan’ın bu ek kapasitesi, gerektiğinde piyasalardaki arz dengesini sağlama rolünü oynuyor ki bu potansiyel başka bir üretici ülkede bulunmuyor. Ayrıca Suudi Arabistan ve Rusya’nın toplam üretim kapasitesi (günde yaklaşık 20 milyon varil veya toplam küresel petrol üretiminin yaklaşık yüzde 20'si) göz önüne alındığında, Suudi Arabistan-Rus işbirliğinin verimli koordinasyonun da önemli bir rolü bulunuyor. Buna bir de Suudi Arabistan'ın OPEC Örgütü üye ülkeleri içindeki rolü ile Rusya'nın OPEC üyesi olmayan grup içindeki ülkeleri etkilemedeki rolü ekleniyor.
Şu andaki yüksek fiyatların nedenleri birkaç faktörden kaynaklanıyor. Bu dönemde şunlara tanık oluyoruz; birincisi, kanıtların enerji geçişine giden yolun döşeli olmayıp tümseklerle dolu olduğunu gösterdiğine dair petrol endüstrisi yetkilileri arasında artan kanaat. Tümseklerle şunları kastediyoruz; üçüncü dünya ülkelerinin 2050 yılına kadar net sıfır emisyon taahhüdünde bulunma olasılığı nedir? Yeni yakıt olması umulan hidrojen ne kadar başarılı? Dahası bu ve buna benzer birçok soru, bu geçiş sürecinde petrol piyasalarını huzursuz edecek mi? Bu sorular, sanayileşmiş tüketici ülkeleri enerji güvenliğinin eski-yeni stratejik boyutu konusunda endişelendirmeye başladı ve bu da son zamanlarda kendisine dikkat etme önceliğini artırdı.
Bir diğer endişe faktörü, petrol alanların hem keşfine hem de geliştirilmesine yapılan yatırımların azalmasıdır. Bu, mevcut rezerv oranlarını düşürdü. Avrupa ülkelerinde olduğu gibi kuzey yarımkürede sert kış başlamadan önce yakıt özellikle de doğalgaz depolama oranlarının düşürülmesi, artan doğalgaz tüketimiyle arz sıkıntısına yol açtığından, elektrik ve yakıt fiyatlarında yüksek bir artış yaşandı. Bu da enerji santrallerinde üretim için doğalgazın akaryakıt (fuel oil) ile değiştirilmesine yol açtı. Bu ise yılın bu mevsiminde petrol talebinde bir artış anlamına geliyor. Dünyanın en büyük ikinci tüketicisi olan Çin'e gelince, karbondioksit emisyonlarının yoğunluğu nedeniyle kömür tüketimini azaltması, onun yerini doğalgazı almasına, dolayısıyla talepte bir artış ile arzda bir düşüşe yol açtı. Bu da petrol talebi ile fiyatlarındaki artışı tetikledi.
İkincisi, Ukrayna ile ilgili büyük ülkeler arasındaki tehditlerin artması ve Ukrayna üzerinden Avrupa'ya transit doğalgaz ihracatına damgasını vurması. Rusya'nın Ukrayna'yı işgali ve-veya Ukrayna'nın NATO'ya katılma olasılığı arasında çatışma elbette jeostratejik. Tehditler tırmandı ve her iki tarafta ‘Avrupa savaşı’ terimlerini kullanmaya başladı. Tehditler, çeşitli tarafların silahlı kuvvetlerini seferber etmesi, boykot ve kuşatma uyarıları piyasalarda panik yarattı. Avrupa ve küresel petrol ticaretine yönelik potansiyel tehditlerin yansımaları göz önüne alındığında yine bu da petrol ve doğalgaz fiyatlarının yükselmesine neden oldu. Bunlara ilaveten, Kazakistan'daki siyasi huzursuzluk, Husi milislerinin Abu Dabi'deki petrol tesislerini bombalaması, her ne kadar arzda gerçek bir daralmaya yol açmasa da azalmasına ilişkin korkuları artırdı.
Üçüncüsü, son dönemde Avrupa ülkeleri ile Rusya arasında Rusya'dan ithal edilen doğalgazın bedelinin nasıl ödeneceği konusunda çıkan ihtilaflar. Avrupa ülkeleri, Rusya'nın uzun vadeli sözleşme talebinin aksine, kısa vadeli veya spontane sözleşmeler talep ediyorlar. Sözleşmelerin niteliğindeki bu ihtilaf, her iki tarafın da ekonomik çıkarlarını yansıtıyor. Bu ihtilaf, geçtiğimiz Eylül ayında tamamlanan ve 11 milyar dolara mal olan Rusya ile Almanya arasındaki açık deniz doğalgaz boru hattı ağı ‘Kuzey Akım-2’nin işletilmesinde belirgin bir şekilde görüldü. İhtilaflar, aynı zamanda, yine ekonomik nedenlerle, Avrupa'nın Rus doğalgazına artan bağımlılığına karşı bir Amerikan siyasi muhalefetini de içeriyor. Amerikan muhalefetinin nedeni ise miktarı artan Amerikan sıvılaştırılmış doğalgazının (LNG) Avrupa pazarından daha büyük bir pay almasına izin verilmesi. Nitekim ABD'nin Avrupa'ya LNG ihracatı artmaya başladı. Bu da oradaki Rus çıkarlarını tehdit ediyor. Son zamanlarda Kuzeydoğu Asya'da LNG fiyatlarının yaklaşık 23 dolara, Avrupa'ya ihraç edilen doğalgaz fiyatlarının da MMBtu başına yaklaşık 30 dolara yükseldiğini belirtmekte fayda var.
Dördüncüsü, ABD'de benzin fiyatlarındaki artış. Söz konusu artış, enflasyon oralarını son 30 yılın en yüksek oranlarına ulaştırdı. Bu da Amerikan vatandaşının tepkilerini olumsuz etkileyebilir ve Demokrat Parti önümüzdeki Kasım ayındaki ara seçimleri kaybedebilir.
Başkan Joe Biden'ın artan benzin fiyatları ve bunların ABD’de enflasyon üzerindeki etkileri konusunda endişeli olduğu netlik kazandı. Zira petrol üretimini artırmaya yönelik son kararları, yaklaşık bir yıl önce göreve başladığında aldığı kararlarla çelişiyor. Yönetimi göreve gelir gelmez karbondioksit emisyonlarını azaltmak için ABD'de petrol üretimini azaltacak çeşitli kararlar almıştı.