Ömer Özkaya
Yazar
TT

Enflasyon, enflasyonizasyon ve küreselizasyon

2008’deki finansal krizin ardından enflasyon dalgasının gelmesi ekonomik bir döngü olduğu halde konu hemen hemen hiç gündeme gelmemiştir. Bu süreçte kur tartışmaları ve kur baskıları tavan yapmıştır. Kur savaşları 2007 ve 2008 krizlerinin temelinde olmakla birlikte, o süreçteki rolü ve semptomları tanımlanmamıştır.
Kur savaşlarının hemen her defasında değişik enflasyonlar ürettiği gerçeği enflasyonla ilgili semptomlar kendini gösterdiğinde bile gündemde yer bulamamıştır.
Pandeminin sebep olduğu yerel ve uluslararası kısıtlamalar sonucunda lojistikte, üretimde, açık ve örtülü ticaret savaşlarında, tüketim panelleri manipülasyonlarında enflasyonun varlığı artık bir olguydu. Bu bağlamda uluslararası ekonomik merkezler, merkez bankaları ve ekonomik otoriteler yerel ve küresel enflasyon artışlarına yönelik yukarı yönlü hareketleri servis etmeye başladılar. Paralel olarak da faiz artışları gündemde önemli yer buldu.
Enflasyon artışını takip eden faiz artışları, faiz artışlarını takip eden ulusal ve uluslararası ekonomik, siyasal ve sosyal türbülanslar ve sonuçta artan uluslararası jeopolitik çatışma riskleri... Bu zincirleme reaksiyon, uluslararası anayasanın değiştirilemez maddeleri gibidir.
Kur savaşları ve ticaret savaşları kavramları yaygınlık ve derinlik kazandıkça enflasyon, faiz, istihdam sorunları, sosyal ve siyasal çalkantılar, dinsel gerilimler ve dolaplara istiflenmiş tüm sorunlar ortaya dökülmeye başlar. Ulusal ve uluslararası sayısız hesap açılır, sayısız sorun ortaya çıkar ve sonuçta çözümler, aklî kapasiteler ve vizyonlar yetersiz kalır.
2008 küresel finans krizi ardından pandemiyle birlikte kalıcı şekilde bozulan aile, birey, şirket ve kamu maliyesi dengeleri ile uluslararası ekonomik tablonun çöküşü, ağırlaşan küresel sorunları daha da artırmaktadır.
Daha önceleri kurulan tüm siyasal, ekonomik, toplumsal, dinsel, kültürel, ailesel, bireysel dengelerin ulusal çöküşü, birçok devleti istikrarsızlaştırırken,  bazı güçlü devletlere ve çok uluslu şirketlere Himalaya dağları gibi görkem vermiştir.
Vizyon ve misyon değiştiren ve genişleten uluslararası örgütler ve çok uluslu şirketler, Osmanlı’nın coğrafi keşifler sonucu yaşadığı jeoekonomik ve jeopolitik güç ve avantaj yitimleri benzeri sonuçlar yaşayan devletler, güç kaybetmemek için çabalayan ülkeler, çözülen uluslararası sistem sonucu "balık avına" çıkmış cüsseli cüssesiz bir çok devlet ve ivmelenen küresel kaos ve yeni jeopolitik tanımlamalar ve yeni jeopolitik yaratma uğraşları, şimdilik küresel enflasyon artışlarını ve Ukrayna’daki küresel bilek güreşini üretmiş durumdadır.
Enflasyon olgusu total olarak bir devletteki tüm varlıklara seyyanen format atmayı olanaklı hale getirir. Buna bir de faiz kalemini eklerseniz ülkeye ve topluma format atma işlemini günlük rutine bağlayabilirsiniz. Bu süreçlerin nerelere evrileceği de pek bilinmez.
Konu enflasyon olunca, özellikle küresel ölçek kazanan enflasyon olunca, yeni bir uluslararası ilişkiler rejiminin kurulması için start verilmiş demektir. Bugün tartışılan, en az üç senaryolu yeni uluslararası ilişkiler rejimini hangi aktörlerin hangi içerik ve kapsamda kuracağıdır. ABD, AB ve NATO senaryosu, Çin senaryosu ve ola ki Batı'nın ABD liderliğindeki senaryosu çökerse Büyük Britanya senaryosu gibi üç büyük tasarım şu aşamada uluslararası ilişkiler parkurunda yol almaktadır. Bunların dışında farklı senaryoların varlığı da bilinmektedir.
Devletlerin, devlet bürokrasilerinin, toplumsal yapıların yoğun deformasyon ve çözülmeye maruz kaldığı ekonomik krizler silsilesi ve pandemik süreç yeni bir sistemi dayatabilecektir.
Çok uluslu şirketlerin yeni organizasyonlar ürettiği, şirket evlilikleri, satın almaları, birleşmeleri ve bölünmeleri sonucu oluşan ve oluşmakta olan yeni çok uluslu şirketler dünyası, yeni devlet biçimleri, yeni ithalat ve ihracat rejimleri, yeni ekonomik, sosyal, siyasal ve kültürel yapılar, iletişim modelleri ve yeni bürokratik hiyerarşi ve katmanlar üretecektir. İlerleyen süreçte tek tip küresel vergi sistemi kurulması kaçınılmaz olacaktır ki epey yol alınmıştır.
Komplo teorilerinin baş aktörü olan tek devlet ve tek para birimi gibi tasarımlar varsa bunların bir takım operasyonlar geçirip kitlelerin kabul edeceği "küresel yönetsel sistem" estetiği sunumuyla gündeme gelmesi de yakındır.
Enflasyon canavarı, olağanüstü düzeyde birey, toplum, kültür, iletişim ve devlet dönüştürme mekanizmasıdır. Enflasyonun dönüştürücülüğü muazzamdır. Küçük enflasyon müdahaleleri sonucu oluşan kümülatif dağ silsilesi bir ulus için her şeyi bir daha eskiye dönülemeyecek biçimde değiştirir.
Enflasyonu anlayabilmenin temel noktası likiditeyi ve bunun mobilizasyonunu bilmekten geçmektedir. Likidite mobilizasyonunun yüksekliği, enflasyonun boyutlarını ve çeşitlerini en çarpıcı biçimde gösterebilecek tek veridir.
Bir tuşla ulaşılabilen kredi sistemi, yüzyıllardır oluşan ekonomik, finansal ve ticari zihniyeti, sistemi ve davranışları yine bir tuşla yıkabilmiştir. Bu bir tuşla krediye yani nakite ulaşma tekniği en başta toplum, bireyler, şirketler ve devletlerarası ilişkileri fark ettirmeden kökten değiştirmiştir. Geriye baktığımızda artık bir daha görmeyeceğimiz kültürel, finansal, toplumsal, bireysel ve sair tarihler vardır. Ödünç para için Rıza arkadaşın yolu gözlenmeyecek ve "ah ulan Rıza" benzeri şiirler yazılmayacaktır.
ATM'ler, ona, buna minnet ettirmeyecek yeni bir sosyofinansal sistem yaratmıştır. Kredi ve kredi türleri arttıkça ve olanakları genişledikçe sosyalist ve dinsel yapılar da çözülmüş ve evrilmiştir.
Bu kadar köklü devrimi yapan, paranın olağanüstü bir sel halinde tüm yaşam alanlarına girmesi ve tüm bireylere kolayca ulaşmasıdır. Enflasyonun en nitelikli hali likidite şekline girmiş olanıdır.
Fransız İhtilali’nden bile dönüştürücü olan aşırı yüksek finansal mobilite ve Çin kaynaklı çok çeşitli ve çok bol ürünsel mobilite birbiriyle birleşince en güçlü devletleri bile çaresiz bırakan yeni küresel ekonomik sistem doğmuş oldu. ABD-Çin ticaret savaşları veya yeni ticari sistem arayışları bunun sonucudur. Büyük olasılıkla geç bir girişimdir.
Dolayısıyla yeni süreç küreselleşme değil, her bireye, her haneye ulaşacak olan küreselizasyondur. Aynen dolarizasyon gibi kurtulmak istedikçe daha da dolarize eden sihirli veya metafizik bir bilinmezdir.
Küreselleşme, devletlere ve şirketlere hukuksal, yönetsel ve iletişimsel gibi çok sayıda alanda entegre olmayı dayatan bir sürecin tanımı iken, küreselizasyon, küreselleşmenin bireyden başlayarak her alanın ve akla gelen her şeyin yeniden formatlanmasını tanımlamaktadır.
“Enflasyonun en nitelikli şekli likidite haline dönüşmüş olanıdır” saptamamız yaşamsal önemdedir. Çünkü bireylerin ve şirketlerin öncelikle finansal sorunlarını devlete minimum gereksinim duyarak çözebilecek forma kavuşmaları ilerleyen süreçlerde de görüleceği gibi "devlet" tanımını zorlayacak potansiyele sahiptir.
Devletin veya devletlerin varoluşunun en temel koşulu sorunları çözmektir. Fakat devletlerin bu görevi ve işlevi teknolojik olarak ele geçirilmektedir. Likidite bolluğu süreci, finansal otorite olarak devleti yeniden tanımlamayı zorunlu kılacak kıvrımlar imal etmiştir.
Bilişimsel teknolojiler devletin alanını daraltıcı ve otoritelerini sınırlayıcı modüller üretmektedir. Sosyal medya platformları birey-devlet, toplum-devlet, piyasa-devlet ve devletlerin birbiriyle ilişkilerini ve alanlarını yeniden tasarımlayacak dinamikleri tetiklemekte ve yaratmaktadır.
Bütün bu değişimlerin temelinde enflasyon dediğimiz olgu yatmaktadır. Enflasyon ilerleyen süreçte yeni bir küresel sistem kuracaktır.
Yukarıdaki da ifade ettiğimiz gibi var olan her şeye yeniden format atmaya sebep olacak tüm gelişmelerin temelinde enflasyonu ve onun da özünde likidite bolluğunu göreceğiz.
Paranın bir daha her şeyi nasıl değiştirip dönüştürdüğüne tanıklık etmekteyiz.
Sonuç olarak dolarizasyon (likiditenin olağanüstü bolluğu olarak algılanmalı), küreselizasyon ve enflasyonizasyon süreçleri sonucu dijitalizasyon dediğimiz insanın devre dışı olduğu yapay akıl çağına dünya bölge bölge girmektedir.
Ukrayna merkezli yaşanan uluslararası ilişkiler gerilimi yukarıdaki tablonun ürettiği bir sorundur. Yaşanacak olan gelişmelerin yanında çok hafif kalacaktır.
Enflasyon tarihte devletsel ve toplumsal bir olgu iken, bugün enflasyonizasyon biçimini alarak bireyden başlayarak önüne gelen her varlığı yeniden tasarlayıp yaratacaktır.
Tüm bu değişimlerin sonunda ve sonucunda dijitalizasyon yani insansız yönetim, yapay akıl yönetimi süreci dünyaya egemen olacaktır.
“Düşünüyorum, o halde varım” aforizması “Şifrem var, o halde varım” olarak değişmiştir.
Büyük olasılıkla bu enflasyon, göreceğimiz son enflasyonizasyondur. O da her şeyi değiştirerek gitmektedir.