Maha Muhammed Şerif
TT

Açlık, savaşın en kötü senaryosu

Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü (FAO), Ukrayna’daki çatışmanın bir sonucu olarak gıda ve yem fiyatlarının yüzde 8 ila 20 oranında artabileceği konusunda uyardı. Bu yönüyle, savaşın dehşetleri hakkında kısa bir uyarı yapıyoruz. Taşıdığı izler olarak; 1939-1945 yılları arasında süren İkinci Dünya Savaşı, Birinci Dünya Savaşı’nın bıraktığı çatışmaların bir uzantısı sayılıyor. Patlak verme nedenleri çeşitliydi. Versay Antlaşması ve bunun karşısında Alman tepkisi, dünyanın birçok ülkesinde diktatörlük rejimlerinin ortaya çıkması, Büyük Buhran ve ekonomik kriz ile başladı. Koşullar benzer olduğunda bazen bu durumlardan hala bahsedilmekte.
Bu savaş, yaklaşık 50 milyon sivil ve askerin ölümüne neden oldu. Sonuçları; nükleer çağın başlaması, Soğuk Savaş’ın ortaya çıkması ve üçüncü dünya ülkelerinde sömürgeciliği sona erdirmek için baskıların artmasıydı. Aynı şekilde savaş, ABD’nin dünyanın geri kalanıyla olan göreceli izolasyonunu da sona erdirdi ve BM’nin kurulmasıyla sonuçlandı.
Durum ne olursa olsun öncelik, geçmişe değil, yaşadığımız zamana ve dünyada olup bitenlere aittir. Bu öncelik, 'Avrupa'daki burjuva sınıfının reddettiği' Rus tarihine uygun bir radikalizmi ifade ediyor. Yaptırımlardan sonra NATO, ‘tüm siyasi devrimlerin itici gücü olduğu için’ ekonomik çıkarların uyumsuzluğundan kaynaklanan çatışmayı yeniden şekillendirmek dışında bu şiddetli savaşa ne sunabilir? İki ülke arasındaki müzakereler ve uluslararası arabuluculuk başarılı olursa, hayatın istikrarının devamı için siyaset ve ekonomi iki gerekli kalıp olarak karşımıza çıkacaktır.
Bu oldukça önemli bir nokta. Zira bu tavrı anlamak için, bu savaşın hiçbir zaman Rusya’nın mekân ve zamana ilişkin tarihsel yaklaşımı dışındaki gerçeklerden türetilemeyeceğinin farkına varmalıyız. Birçoğumuz, bu savaşların dünya düzeni üzerindeki etkisini ve savaşı takip eden dehşetleri düşünmekteyiz. Ardından gelen farklı zamanlardaki savaşlar, yoksulluğun, açlığın, kaosun ve unutulmaz tarihi dehşetlerin ardında acı bir kaderdir. Birkaç haftadır alevlenen Rusya- Ukrayna savaşı şiddetleniyor. Savaşın, uluslararası güvenlik ve istikrar üzerinde insani ve yıkıcı etkileri mevcut ve bu etkilerle birlikte, dünya genelinde daha geniş bir çatışma patlak verdi. Nitekim bu çatışma da en az önceki savaşlar kadar şiddetli
Batı’nın Rusya’ya ‘ekonomisini çökertmeye yetecek düzeyde’ uyguladığı yaptırımların ardından ekonomik, siyasi ve sosyal tehlikesinin ortaya çıkacağı daha birçok şey var. Öyle ki buğday ihracatının yasaklanması, Afrika ve Ortadoğu ülkelerinde gıda tedarikinde küresel bir krize neden oldu. Bu ülkelerde ve hatta dünyanın geri kalanında ekmek, makarna ve hayvan yemi üretiminde buğday kullanıldığı için bundan en çok etkilenen de bu bölgeler olacak. İhtiyaçların merkezinde yer aldığı için bu kıtlık, birçok ülkede gıda güvenliğini tehdit edecek. Bu kararla Ortadoğu ve Kuzey Afrika’da 11 ülke; Fas, Mısır, Lübnan, Yemen, Irak, Tunus ve Ürdün’ün yanı sıra Malezya, Endonezya ve Bangladeş, ekmek fiyatlarının artışı tehdidi altındadır.
Ayrıca bir hükümet açıklamasına göre Ukrayna, canlı sığır, et ve et ürünlerinin ihracatını yasakladı. İhracat yasağının, küresel gıda arzını azaltması muhtemel. Fiyatlar da 2011’den bu yana en yüksek seviyesine ulaştı. Rusya ve Ukrayna’nın, savaştan bu yana fiyatları artan dünya buğday ve arpa ihracatının yaklaşık üçte birini sağladığı biliniyor. Bu çerçevede olayların, mutlak yankıları var.
Rusya'nın Ukrayna'daki askeri eylemleri tırmanırken ve buğdaya yönelik talep artarken senaryo, herkesin yanıt beklediği bir soruya mahkum. Ancak geride hiçbir sorunun kalmayacağını, zira meselenin başlı başına bir cevap teşkil ettiğini söyleyenler var. Ancak Rusya- Ukrayna tedarikinin yerini almaya en hazır pazarlar için kapsamlı bir araştırma gerekli. Bu konu, istisnasız tüm hükümetler için, özellikle de bu yaşananlardan etkilenenler için son derece önemlidir.
Ancak Batı’nın Rusya’ya karşı seferberliği sonrasında siyasi dönemeçlerin alanı genişledi ve sosyal görevi tiranlığa dönüştü. Bu durum, zorlama ve politik ekonominin ticaret savaşlarında ve konvansiyonel savaşlarda en önemli araçlar arasında olduğunu abartmadan doğrulamaktadır. Bu kıtlık ve salgın hastalıkların bir sonucu olarak dünya, tarihsel seyrinde bir dizi büyük dönüşüm ve belirleyici dönüşler yaşadı. Kıtlık ve salgın hastalıklar toplumları etkileyen en ağır koşullardan biri oldu. İnsanoğlunun kayıplarının üstesinden gelmesinin ya da telafi etmesinin zor olduğu acı bir gerçeği miras bıraktı. Her tarihsel aşama, araçlar açısından daha karmaşık ve çetrefilli ayrıntılara sahip.
Öte yandan, ‘JPMorgan Chase’ bankasının belirttiği, ‘fiyatlar mevcut seviyelerde kalırsa, euro bölgesi ekonomisinin enerji ithalatı maliyetinde 550 milyar euroluk bir artışı karşılaması gerekebileceği’ yönünde kriterler var. Rus petrolü, ABD petrol ithalatının sadece yüzde 7’sini oluştururken, Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü’ndeki Avrupa ülkeleri içinse yüzde 34’ten fazlasını temsil ediyor.
Belki de bugün NATO’da siyasetin özünü somutlaştıran en iyi örnek, siyasi, ekonomik ve toplumsal durumun dramatik bir şekilde bozulması ve bunun sonucunda euronun dolar karşısında 22 ayın en düşük seviyesine gerilemesidir. Ukrayna’daki savaş petrol fiyatlarını yükselttiği için emtia para birimleri birkaç ayın zirvesine sıçradı ve Avrupa’yı vurabilecek enflasyonist şok korkularını artırdı. Euro yüzde 1’e kadar geriledi ve Asya işlemlerinde 1,0822 dolar kaydetti. Bu Mayıs 2020’den bu yana en düşük seviyeydi.
Birçok analist, 11 Eylül olaylarının dünyayı değiştirdiğine ve sonuçlarının tüm standartlara göre devasa maliyetlere yol açtığına inanıyordu. Günümüz olayları küresel ölçekte büyük yankı uyandırırken, bu savaşın bir sınırı yok. Etrafındaki her şey gürültülü ve kolay değişmeyecek. Bahisler yüksek, oyun ölümcül ve en etkili silah korku ve bunun da karanlıkta derin yönleri var.