Cibril Ubeydi
Libyalı araştırmacı yazar
TT

Tunus: Ulusal diyalog ve Cumhurbaşkanı’nın ‘hayır’ları

“Ülkeyi tahrip edenler ile barışa hayır! Müzakereye hayır! Onları tanımaya hayır!” Bu ‘üç hayırı’ Tunus Cumhurbaşkanı ulusal diyalog için kullandı. Bu ‘hayır’lar, özellikle son 10 yılda sabotajcılar, hırsızlar ve siyasi hayatı karıştıranların dışarıda bırakılmasıyla herhangi bir ulusal diyaloğun başarıya ulaşması için belli ve önemli etmenler olarak kabul edilse de, bazıları bu hayırları cumhurbaşkanının muhaliflerini dışlama girişimi olarak değerlendirdi. Cumhurbaşkanının muhaliflerinin, başlamadan önce cebinde diyaloğun sonuçlarının belli olduğu iddiası da dahil olmak üzere türlü türlü bahaneler var. Halbuki Cumhurbaşkanı Kays Said yaptığı açıklamada “Ulusal diyalog çoktan başladı ve elektronik istişarenin sonuçları esas alınacak” dedi. Elektronik istişarenin sonuçlarına göre katılımcıların yüzde 86,4'ü ülkede başkanlık sistemine geçilmesini istediğini belirtti. Bu, cumhurbaşkanının bazı muhalifleri tarafından Birinci Cumhuriyet'e ve 1959 anayasasına dönüş olarak görülse de Üçüncü Cumhuriyet'e geçiş anlamına gelebilir.
Cumhurbaşkanı tarafından başlatılan elektronik istişare, önce referandum sonra da gelecek Aralık ayında bağımsız ve şeffaf bir şekilde yasama seçimlerinin düzenlenmesine hazırlanmak için ulusal diyaloğun başlangıcı oldu. Bu, tüm istisnai, geçici ve acil kararların sona ermesiyle sonuçlanacak bir zaman haritası içerdiği için çoğu tarafça kabul edilebilecek bir yol haritası sayılıyor.
Herhangi bir ulusal diyaloğun başarılı olması, katılan siyasi güçlerin anavatan kavramı ve coğrafyası üzerinde hemfikir olmaları gerekir. Ancak siyasal İslam ve İhvan-ı Müslimin (Müslüman Kardeşler) Örgütü’ne mensup olan veya onunla aynı fikir çizgisinde bulunan gruplar ve hareketler söz konusu olduğunda, belirli bir vatanın coğrafyası tanınmaz. Hatta sözünü ettiğimiz bu tarafların düşünceleri, ‘hilafet’ projesi ve çeşitli ülkeleri parçalayan ‘Mürşid Devleti’ düşüncesi üzerinde toplanıyor. Kafasına göre devletlerinin bir parçası olması için başka bir coğrafyadaki toprak parçasını alabilirler. Dolayısıyla İhvan’ın Mürşidi’ne edilen biatı görmezden gelip, Nahda Hareketi’nin manevi babası Abdulfettah Moro’nun iddia ettiği gibi sadece fikirlerde bir kesişme olduğunu kabul etsek de Nahda Hareketi’nin aynı fikir çizgisini benimsediği İhvan Örgütü’nün bu düşünce yapısının iyice yerleşmiş olması doğrultusunda, ulusal diyaloğun özündeki ulusal devlet kavramı, İhvan Mürşidi’ne ettiği biatı bozduğunu açıkça duyurmadığı sürece Nahda Hareketi’nde oluşmayacaktır.
Tunus Cumhurbaşkanı tarafından çağrısı yapılan ulusal diyaloga birçok ulusal güç katıldı ve katılıp desteklemeye de devam edecek. Ancak cumhurbaşkanına muhalif olan bazı kesimler, diyaloğu ‘aldatıcı’ ve ‘yıkıcı popülistlik’ olarak nitelendirdi. Bu, diyaloğun sonuçlarıyla ilgili peşin hüküm vermek ve daha başlamadan başarısız olacağını iddia etmektir. Bu ise ortada ulusal diyaloğun gidişatının hakikatine hizmet etmeyen peşin hükümlü, kavgacı bir muhalefet olduğunu gösteriyor. Kays Said’in muhalifleri onu tekrar yetkileri olmayan fahri bir cumhurbaşkanı olarak Kartaca Sarayı’na hapsetmeye çalışıyorlar. Bu, azledilen Gannuşi’nin Parlamentosu ile Kartaca Sarayı arasındaki çekişmeye geri dönülmesi anlamına gelebilir. İddia makamının Gannuşi’nin oturumuna katılanlara yönelik suçlamasına göre Gannuşi, daha önce yasaya ve cumhurbaşkanlığının parlamentoyu feshetme kararına aykırı olarak meclis oturumu düzenlemeye çalışmış ve bu hareketi toplumsal barışa yönelik bir tehdit olarak görülmüştü.
Cumhurbaşkanı’nın ‘üç hayırı’ bu yüzden geldi. Said açıklamasında, “Ülkeyi tahrip eden ve fitne çıkaranlar ile barışa hayır! Müzakereye hayır! Onları tanımaya hayır! Bu kişiler geçmişle ilgileniyorlar. Geri dönmek yok. Tek bir adım dahi geri atılmayacak. Demokrasi ve devrim için timsah gözyaşları dökerlerken, her yolu deneyerek bunları ortadan kaldırmaya çalışıyorlar. Onlar demokrasinin ve ulusal egemenliğin azılı düşmanlarıdır” dedi.
Tunus'ta yeni cumhuriyete yönelik ulusal diyalog başlatıldı. Ancak diyaloğun herhangi bir amaca ve siyasi ya da otoriter bir kazanıma ulaşamayacağına dair peşinen hüküm verenler, diyaloğu çeşitli şekillerde boykot edecek ve gerçek dışı birçok argümana başvuracaktır. Çünkü istediklerini elde etmek için diyalog diline değil, arzularını dayatmak için şiddet, baskı ve dışarıdan yardım dilenme diline alışmışlardır.
Ancak en nihayetinde ulusal diyaloğu kazanacak ve şiddetten, radikalizmden ve gizli iş çevirme dürtüsünden arınmış yeni bir cumhuriyetin kurulmasına olumlu anlamda katkıda bulunacak olan Tunus halkının iradesidir.