Hamad Macid
TT

Provokatörler radikallerin hizmetinde

Arap dünyamızda, aşırılık yanlılarına ve teröristlere karşı şiddetli bir savaş verdiği kabul edilen sınırlı sayıda medya uzmanı ve aydın var. Bu, gerekli bir durum. Ancak şiddet içeren yöntemlerin ve provokatif yazıların radikalizm ve terörizmin desteklenip güçlenmesine katkıda bulunduğunu söylüyorum. Kamuoyunun geniş, ılımlı kesiminin kışkırtan provokatif önerileri bu kategori için bir modeldir.
Aşırılık yanlıları, teröristler, DEAŞ ve El Kaideciler, onların yörüngesinde dönen hem eski hem modern düşüncelerinden etkilenen herkes halkın yararlandığı gibi dinden, öğretilerinden, yasalarından helal ve haramlarından, sünnet ve vaciplerinden yola çıkarlar. Ancak, metinlerin ve hükümlerin anlaşılmasında ve bunu işlemede ciddi çarpıklıklar ve hükümlerin gerçeğe aktarılmasında kusurları vardır. Onları muhafazakâr, doğal sıradan insanlardan bu kadar farklı kılan şey, kendilerine karşı Nebevi uyarının açık olmasıdır: “Aranızda öyle bir grup ortaya çıkacaktır ki namazınızı, oruçlarınızı ve diğer amellerinizi onların amelleri yanında az göreceksiniz. Onlar Kurân okurlar, fakat okudukları boğazlarından aşağı geçmez. Onlar okun yaydan çıktığı gibi dinden çıkarlar” (Buhârî, Fedâilü’l-Kur’ân, 36). Büyük bir üzüntü ve esefle söylüyorum ki, bunlar sıradan, doğal dindar insanların yaptıklarını yapıyorlar. Öğretileri, görünüşleri ve biçimleri dinin özünden olsa da aşırılık yanlıları ve teröristlerin yaptığı her şeye saldıran entelektüeller, bu noktada kafa karışıklığı yaşıyor. Bunun da abartı ve aşırı olduğunu düşünüyorum. Mücadelenin güzellikle olması gerekiyor.
Buna benzer birçok konu var. Örneğin tesettür ve peçeyi radikalizmin sembolü olarak tanımlayıp ‘peçenin dinde yeri olmadığını’ ileri sürenler söz konusu. Anneleri, teyzeleri, komşuları tarafından kullanılsa da bunun DEAŞ’ın bir uygulaması olduğunu söylüyorlar. (YouTube’da 19’uncu yüzyıldaki kadim Araplarla ilgili ufak bir araştırma yaparsanız peçenin Şam, Irak, Mısır, Arap Yarımadası ve Kuzey Afrika ülkelerinde yaygın kullanıldığını görebilirsiniz). Ezan okunuşu, taassup, hoş görünmeyen sakallar (oysa onların bakış açısından bu, hahamlar, rahipler ve keşişler için bir prestij ve itibardır) da hedef alınan konular arasında bulunuyor. Oruç ritüellerine olan ilgiyi ‘dinin içi boş tezahürleri’ olarak tanımlarlar.
Bu, hayal gücümüzün ürünü değil, bilakis bunu bizzat yaşıyoruz.
Haydutlar, sadece barışçıl masum insanlara çakı ve cop kullanılan saldırılardan beslenen şiddet çeteleri ile sınırlı değildir. Bununla birlikte ideolojik zorbalık yapan sefil ve çaresiz ‘azınlık’ bir Arap entelektüel grubu da söz konusu. Dinlerinin, inançlarının, mezheplerinin ve sembollerinin ritüellerinde insanlarla çelişmedikçe rahat etmez ve durmazlar. Ne radikalizm ve şeriat hükümleri ne de aşırılık ve sünnetin uygulanması arasında ayrım yaparlar. Birkaç kişiden oluşan bu grup, provokasyonları durdurduklarında insanın oksijensiz kaldığında hissettiği gibi boğulacak gibi olurlar. Ne yazık ki bilerek ya da bilmeyerek terörizm ve radikalizme hizmet ediyorlar. Çünkü, eleştirenlere karşı kendilerini bir din koruyucusu olarak tanıtıyor ve bu radikal önerme geniş, muhafazakâr ve ılımlı kesimler tarafından sempatiyle karşılanıyor.