Ömer Önhon
TT

Ukrayna savaşının ortasında NATO’nun yüzleştiği Türk-Yunan gerginliği

Doğu Balkanlar bölgesi, Batı Balkanlar bölgesinin temsil ettiği kadar sorunlu hale geldi.
Türkiye 30 Ağustos'ta, Türk ordusunun Yunan ordusuna karşı kazandığı ezici zaferin 100’üncü yılını kutladı. Yunanlılar, tarihlerinde bu dönemi "Küçük Asya felaketi" olarak görüyorlar. Bugün, 1952'de NATO'ya katılan iki komşu ülke, ittifakın doğu kanadını oluşturuyor. Ama müttefik olmalarına rağmen ilişkileri hiçbir zaman gerilimsiz olmadı.
İki ülkenin kuzeydeki kara sınırından Ege Denizi'ne ve oradan da Akdeniz'e uzanan ortak bir sınır çizgisi bulunuyor. İddialar ve karşıt iddialar, çatışmalar, anlaşmazlıklar ve mültecilerin (Yunanistan tarafından) itilmesi, aralarındaki ilişkileri sık sık bozan konular. Aralarını bozan son olaysa ağustos ayının sonundaki NATO tatbikatları sırasında Yunan savaş uçaklarının (yine) Türk savaş uçaklarını birkaç kez taciz etmesiydi. 24 Ağustos'ta Girit Adası’nda konuşlu Yunan S-300 hava savunma sistemlerinin radarları, görev uçuşundaki Türk savaş uçaklarını takip etti. "Takip etme" veya "radar kilidi atma" eylemi, hava savunma sistemlerinde ateşlemeden önceki son adımdır.
Kıbrıs Rum Yönetimi 1990'larda Rusya'dan S-300 bataryası satın aldı. Kıbrıs Rum Yönetimi o dönemde Türkiye, ABD ve Birleşik Krallık'ın baskısı altında sistemden vazgeçti ve Yunanistan'a devretti. Sistemin Yunanistan'ın Girit Adası’ndaki bir üs içinde depolanıp konuşlandırılmaması ve aktif olmaması anlaşmanın bir parçasıydı. Ancak son olay, sistemin tamamen aktif olduğunu, dahası NATO tatbikatlarında bile kullanıldığını ortaya koydu.
Girit'in önemli bir NATO üssünün yanı sıra bir Amerikan üssüne de ev sahipliği yaptığını belirtmekte fayda var. Türkiye, NATO tatbikatları sırasında meydana gelen olayı Genel Sekreter ve ittifakın ilgili organlarına bildirmek üzere NATO'ya resmi bir şikayette bulundu.
Hadisenin meydana geldiği Ege Denizi’ni garip bir coğrafi oluşum karakterize eder. Yüzlerce ada ve adacık bulunur. Çoğu Yunanistan'a ait olan denizin doğu kesiminde yer alan adalar, Türkiye kıyılarının hemen önünde yer almakta olup Türk anakarasına Yunan anakarasından çok daha yakınlar. Adalar, Türkiye ile Yunanistan arasında birçok nedenden dolayı bir gerilim kaynağı.
Örneğin Yunanistan’ın bu adaların karasuları ve hava sahalarıyla ilgili konumu kabul edildiğinde Ege Denizi, bir Yunan iç denizine dönüşecek. Türkiye, Ege Denizi'ndeki kıyıları boyunca donanma gemilerinden hiçbirini Yunanistan'dan izin almadan bir Türk şehrinden diğerine nakledemeyecek.
Ege'deki hava sahası da garip bir konu sayılıyor. Zira Yunanistan, 6 millik karasuları üzerinde 10 mile uzanan bir ulusal hava sahası talep ediyor. Bu yaklaşım benzersiz ve anormal. Çünkü herhangi bir ülke için normal olan uygulama, o ülkenin hava sahasının karasuları için belirlenmiş milin tamamı kadar olmasıdır. Dolayısıyla hava sahası için de yukarıdaki yaklaşım (6 mil olduğu) geçerlidir. Yunanistan'ın bu özel yaklaşımı Türk uçaklarının hava sahasını ihlal ettiği yönündeki iddialarının temelini oluşturuyor. Türkiye, Yunanistan'ın bu 4 millik ek hava sahasını tanımıyor. Yunanlar, Türk uçakları her uçtuğunda hava sahalarının ihlal edildiğini iddia ediyorlar. Yunanistan, Ege'deki tek sorunlu konunun, Uluslararası Adalet Divanı'nda çözülebilecek olan kıta sahanlığının sınırlandırılması olduğunu savunuyor.
Diğer yandan Türkiye, Uluslararası Adalet Divanı'na başvurmak da dahil olmak üzere hiçbir barışçıl çözüm yöntemini dışlamıyor. Ancak Yunanistan'ın iddia ettiği gibi Ege'de tek bir sorun değil, birden çok sorun olduğuna işaret ediyor. Bu yılın ilk çeyreğinde iki ülke arasındaki ilişkilerin düzelmesi umudu vardı. Yunanistan Başbakanı Kiriakos Miçotakis 13 Mart 2022'de İstanbul'u ziyaret etmişti. Bu, Türkiye'nin daveti üzerine yapılmış resmi bir ziyaret değildi, Miçotakis Fener Rum Ortodoks Patrikhanesi'ndeki dini ayine katılmak için İstanbul'a gelmişti. İstanbul’da Miçotakis, Cumhurbaşkanı Erdoğan ile bir çalışma yemeğine katıldı. Görüşmeden sonra tarafların yaptığı çeşitli açıklamalar, iki liderin, iki NATO müttefiki için olması gerektiği gibi, aralarındaki anlaşmazlıkları iyi komşuluk ruhu içinde çözme konusunda anlaştıkları izlenimini yarattı. Bu iyimserlik, Sayın Miçotakis'in geçen mayıs ayında Washington'a yaptığı resmi ziyarete kadar devam etti. Yunanistan Başbakanı, ABD Kongresi'nde yaptığı konuşmada "Türk tehditlerini ve Yunan hava sahası ihlalleri"ni örnek vererek ABD'li üyelerden Türkiye'ye F-16 savaş uçaklarının satışını onaylamamalarını istedi.
Bir NATO müttefiki, başka bir NATO müttefikinden üçüncü bir NATO müttefikine silah satışını onaylamamasını istiyor. Bu çok garip bir şey. Özellikle de Yunanistan'da olduğu gibi bir rutin veya daha doğrusu bir görev haline geldiğinde. Yunanistan benzer bir hamleyle Almanya'dan da Türkiye'ye denizaltı satmamasını da istedi.
Türkiye Cumhurbaşkanı, Yunanistan Başbakanı'nın yaptıklarının İstanbul'daki görüşmede üzerinde anlaştıkları (uzlaşma ve iş birliği) ile çeliştiği yorumunu yaptı. Miçotakis’e olan güveninin sarsıldığını, ihanete uğradığını ve artık Miçotakis ile görüşmeye hazır olmadığını da sözlerine ekledi.
Türkiye'nin son yıllarda uluslararası ilişkilerinde karşılaştığı çeşitli sorunlar, Yunanistan'ı bu durumdan en iyi şekilde yararlanmaya çalışma konusunda cesaretlendirdi.
Yunanistan bu bağlamda bölgedeki ve çevresindeki çeşitli ülkelerle ikili ilişkilerini geliştirdi. Fransız Rafale savaş uçakları satın alarak ve ABD'den F-35 uçakları satın almaya çalışarak askeri envanterini zenginleştirmeye devam etti. Yunanistan'ın ayrıca hava sahasını korumak üzere Demir Kubbe sisteminin kendi versiyonunu inşa etmek için İsrail ile bir anlaşma imzalama sürecinde olduğu da söyleniyor. Yunan topraklarındaki yeni veya genişletilmiş ABD üslerinin memnuniyetle karşılanması da bu politikanın bir parçası.
Tüm bu hamleler büyük ölçüde Türkiye'ye karşı stratejik bir üstünlük elde etmeyi amaçlıyor. Yunanistan, stratejik ve askeri açıdan önemli,  hatta vazgeçilmez bir ülke olduğunu kanıtlamak için çok çalışıyor. Politikasının diğer yönünü ise Türkiye'yi tepki vermeye zorlamak ve böylece kendisini bir saldırganlığın kurbanı olarak sunmak oluşturuyor. Böylece Ege ve Doğu Akdeniz'de ulusal politikalarını sürdürmek için daha güçlü bir konumda olacağına inanıyor. Türkiye ile ilişkiler geleneksel ve rutin olarak Yunanistan'ın iç siyasetinin bir parçası oldu. Bunlar kalıtsal ilişkiler. Türkiye’de durum ancak son yıllarda bu hale geldi ve halen Yunanistan'dakinden çok daha düşük.
Önümüzdeki yıl her iki ülkede de seçimler yapılacak. İki tarafın da halkın zayıflık ya da teslimiyet işareti olarak yorumlayabileceği herhangi bir harekette bulunma havasında olmayacağını düşünüyorum. Ukrayna'daki mevcut savaşın ortasında, doğu kanadında herhangi bir iç kriz olmamasını sağlamaya çalışmak için NATO'dan biraz zaman ve enerji ayırması beklenebilir.