Memduh Muheyni
Al Arabiyya Genel Yayın Yönetmeni
TT

Putin ve ‘ahmakların’ şartları!

Putin başından beri Ukrayna'ya karşı savaşını normal bir savaş olarak göstermedi. Ona göre yürüttüğü savaş sadece toprakları ve zenginlikleri kontrol altına almak için yapılan bir savaş değildi. Putin bu savaşını, Batı ile mücadele etmek ve haksızlıktan ötürü sıkıntı çeken Rusya ve diğer dünya ülkelerine karşı adaletsiz olan uluslararası düzeni değiştirmek için yapılmış bir savaş olarak gösterdi.
Putin son konuşmasında, hemen hemen tüm önceki konuşmalarında olduğu gibi siyasi, ekonomik ve hatta sosyal ve kültürel bir blok olarak Batı'yı eleştiri yağmuruna tuttu. Batı’ya acımasız bir şekilde saldırarak, içinde yaşadığımız dünyadaki kötülüklerden ve şeytani eğilimlerden onu sorumlu tuttu. ‘Sömürge’, ‘haraç ödeme’, ‘servetleri yağmalama’, ‘ruhsuz köleler kalabalığı’, ‘trajediler’ ve ‘yıkımlar’; bunlar son ilhak konuşmasında Rusya Devlet Başkanı’nın kullandığı ve içindeki öfke yığınını gösteren ifadelerdir.
Putin'in tarih tarafından seçildiğini ve omuzlarına büyük bir görev yüklendiğini düşündüğü ortada. Rusya'yı uluslararası arenada güçlü ve söz sahibi yapmakla yetinmeyip aynı zamanda kitapların kendisini dünyanın gidişatını değiştiren ve onu Batı ‘vesayetinden’ kurtaran adam olarak hatırlamasını istiyor.
Öyleyse Putin'in yaptığı şey, bu eski düzenden meşruiyetini söküp alarak bunu doğduğunu ilan ettiği yeni düzene bahşetmek. Putin Batı'nın koyduğu şartların sadece ahmaklar için olduğunu söyledi. Hiç kuşkusuz bu söylemi çeşitli nedenlerle, Batı karşıtı olan destekçileri ve sempatizanlarını cezbediyor. Ancak burada soru şu: Bunu yapabilecek mi? Bana göre Rusya Devlet Başkanı’nın önünde üç büyük engel var.
Birincisi, askeri güç. Uluslararası düzeni değiştirmek, kendi hegemonyasını ve şartlarını dünyaya dayatıp geçiren ezici bir askeri güç gerektirir. Britanya İmparatorluğu, kendi düzenini dünyaya dayatmayı başarmıştı. ABD'nin yükselişi karşısında askeri gücünün, özellikle de donanmasının kan kaybetmesine kadar zayıflamamış, ancak o zaman nüfuzunu kaybetmiştir. Britanya İmparatorluğu'nun çöküşü, köklü nedenlerden dolayı onlarca yıl sürmüştür. Küresel imalattaki payı, 1870'de yüzde 30 iken en yüksek seviyesindeydi. Ancak 1910'da ABD imalatı yüzde 25'e yükselirken Britanya’nın yüzde 15'e düştü. Önünde duran her şeyi yok eden savaş gemileriyle okyanusların ve denizlerin efendisi olan çarpıcı deniz gücü, 1883'te ihtişamının zirvesine ulaşmıştı. Ancak 1897'de batıda ABD, doğuda ise Japon filoları karşısında yarış dışı kalmıştır. Ancak bu, küresel ekonomisinin dörtte birlik üretimi 1969'dan beri değişmeyen ABD için kesinlikle geçerli değil. Rusya ordusuna ayrılan 42 milyar dolarlık savunma bütçesine ve harcamalara karşı ABD’nin 740 milyar dolardan fazla para harcadığı askeri gücü, dünyanın en büyük gücüdür.
Avrupalı ​​güçler birbirleriyle mücadele ettiler ve içlerinden hiçbiri askeri olarak üstün gelmeyi ve başkalarının kendisine itaat etmesini sağlamayı başaramadı. Hitler muazzam bir askeri güce sahipti. Avrupa'yı fethetmiş ve siyasi vizyonunu dünyaya dayatmaya yaklaşmıştı. Nazi lideri yükselişinden bu yana, Alman gücünü dünya çapında genişletmeye yönelik siyasi hayallerinin ancak büyük bir askeri güçle gerçekleşebileceğinin farkındaydı ve bu yüzden ilk adımı, askeri gücünü artırmak olmuştu. ABD, yumuşak gücünden önce askeri gücüyle içinde bulunduğumuz dünyayı şekillendirdi. Dünyanın dört bir yanındaki askeri üsleri ve askeri üstünlüğü, onun rakiplerinin önünde geri çekilmesini engelleyen şeydir. Öte yandan Rus ordusu Kiev'e girmeyi başaramadı. Bitkin güçleri, yakın zamanda Rus topraklarına ilhak edildiği ilan edilen bölgelerden şu anda geri çekiliyor. Rus askeri gücü, Putin'in dediği gibi Batı'nın dünyaya dayattığı ‘ahmakların’ koşullarını değiştirebilecek güçte değil. Gelecekte bunun olacağını hayal etmek zor.
İkinci engel ise Batı'nın Ukrayna'ya verdiği desteğin devam etmesi. Bu, Rusya Devlet Başkanı’nın kötülük eğilimlerini yok ettikten sonra alternatif bir dünya oluşturma emelinin önünde bir engel teşkil ediyor. ABD ve Avrupalı ​​müttefikleri, Putin'in planının Ukraynalıları yenmekle sınırlı olmadığını, güç dengesini değiştirmek olduğunu anladılar. Onunla müzakere ederlerse ellerini verip kollarını kaptıracaklarının, peşinden başka taviz taleplerinin geleceğini çok iyi anladılar. Tehdit aracı olarak nükleer silah kullanma imasında bulunmak zorunda kalan Rusların yenilmesi için Kiev'e sadece ABD’den savaş başladığından beri 65 milyar dolarlık yardım geldi. ‘Nazi’ düşmanlarına karşı zafer ruhuyla dolu ilk haftalardaki sahneye kıyasla şu anda zorunlu askerlikten muaf olmak için kollarını kırmak zorunda kalan genç Rusların görüntüleri ile farklı bir sahneye şahit oluyoruz.
Putin'in emellerine engel teşkil eden üçüncü faktör ise yakın dost ve müttefiklerin uzak duruşu. Nitekim sadece Kuzey Kore dört bölgenin ilhak ilanını destekledi. Şanghay Zirvesi’nde Putin, müttefiklerden pek destek görmedi. Hatta bilakis birtakım bölünmeler olduğu görüldü. Örneğin Hindistan Başbakanı Putin'e açık açık “Şimdi savaşmanın zamanı değil” dedi. Çin Devlet Başkanı yeni bir dünya düzeninden bahsetti. Ancak Çin'in savaşın sona ermesi yönündeki çağrıları durmadı. Rus Dışişleri Bakanı’nın ziyaretleri, yeni dünyanın imajını oluşturmak için toprak işgalinde yakın ittifak kurmanın yararı konusunda Pekin'i ikna etmeyi başaramadı. Birçok ülke tarafsızlığa bağlı kaldı, kendisini rekabetin kaosundan uzaklaştırdı ve savaşın sona ermesi çağrısında bulundu. Putin'in kendisini askeri olarak destekleyen ve onunla aynı fikir ve emelleri paylaşan müttefikler olmadan dünyanın düzenini değiştirmesi zor. Putin, Batı'nın dünyayı bir ‘köle sürüsü’ haline getirdiğini düşünebilir. Ancak bu gerçeği değiştirmek çok da kolay değil.