Emel Abdulaziz Hezzani
Suudi yazar
TT

Engellere rağmen İranlıların protestoları

Sorun Mahsa Amini değil, dolayısıyla çözüm de onun ölümüne neden olan Ahlak Polisini lağvetmek değil. Mevcut İran rejimi, yetmişlerdeki Humeyni devriminden günümüze kadar zorlu siyasi ve ekonomik meydan okumalardan geçti.  Ancak ana kurumları hala ayakta, etkin ve etkili, İran dışındaki milis ve militanlardan temsilcileri, halkların bazı pozisyonlarının gösterdiği gibi akıntı onlara karşı aksa da halen dirençliler.
Tüm bu engellerin ve yaptırımların aşılması, rejimi yıkılmayacağına, sokaktaki her protesto çığlığının er ya da geç susturulacağına ikna etti. Bu, gerçeği yanlış okumaya başladığının en önemli göstergesi. İran Başsavcısı Muhammad Cafer Muntazeri'nin Ahlak Polisinin lağvedildiği açıklaması gerçek bir pozisyonu yoksa acıyı geçici olarak dindirmeyi mi ifade ediyor? Bu, kadınların istediklerini giymekte artık özgür oldukları anlamına mı geliyor? Kapalı ya da açık olmakta özgür oldukları anlamına mı geliyor? Cevap hayırsa lağvetmenin bir anlamı yok çünkü o sadece bir kurum ve bireyler onun yerini alabilir veya diğer organlara aynı rolü oynaması için yetki verilebilir. Cevap evet ise kadınlar artık özgürdür ve bu, sarıklı bir erkeğin elinde çekiçle başının üstünde durup hayatını tehdit etmeyeceği, rejimin toplumsal gücünün en önemli dayanaklarından birinin devrildiği anlamına gelir ki rejim bunu kabul etmez.
Sokağı sakinleştirme ve öfkeyi dindirme çabaları için kadınları gözetleyen, takip eden, peşinden koşan kurumu ortadan kaldırmak yetmez. Çünkü bu, bir kişinin ölümü nedeniyle başlamış bir devrim değil, önceki tüm devrimlerin, birikmiş ve insanların yaşamlarını alt üst etmiş tüm kusurların bir sonucu. Aksi takdirde rejimin rapçileri, aktrisleri, film yapımcılarını ve diğerlerini hapse atması ve idam etmesi ne anlama geliyor?
Katar'da düzenlenen Dünya Kupası'nda İran milli takımının oyuncuları milli marşı söylemediklerinde, bu oyuncuların kendi aralarında anlaştıkları bir karardı. Birleşik bir görüş ve birleşik bir davranıştı. Barışçıl bir ifade biçimiydi ve dünyanın önünde, katılan fakir ülkelerin takımlarından bile daha bahtsız ve mutsuz bir halk olduklarına dair insani bir mesaj verdi. Kendileri ve arkalarında bıraktıkları aile ve arkadaşlarına yönelik sayısız sonuçlarını bilmelerine rağmen bunu yaptıklar.
İranlıların yaşadıklarının acılarını, medya bize ne kadar fotoğraflar, videolar ve siyasi analizlerle naklederse etsin, onlar kadar hissedemeyiz. İran halkı, hiçbir ırk ve mezhebin kurtulamadığı büyük bir insanlık dramı yaşıyor.
Bu korku ülkesi içeriden sarsılıyor ve yerinde sallanıyor, ama bu, modern yaşamla hiçbir ilgisi olmayan modası geçmiş bir ideolojinin kurbanı olmayı reddeden barışçıl kitlelerin yaşamları pahasına gerçekleşiyor. Devlet kurumları, ilk teorisyenlerinin ölümüne rağmen bugün varlığını sürdürüyor. Ancak kalanlar, rejimden ve İran dışında büyük meblağlarda yatırım yapan, para aklama, silah, fuhuş ve uyuşturucu ticareti faaliyetlerinde bulunan “Devrim Muhafızları” şirketlerinden faydalananlardır. İktidar kurumları içindeki bu imparatorların hiçbiri kendi refahından, çocuklarının refahından ve yurtdışındaki gizli hesaplarda biriken paralarından vazgeçmeye hazır değiller.
Ancak şu okuma göz ardı edilemez, mevcut devrim ve ondan önceki devrimler ve gelecekte olacak devrimler, rejimin gücünün artık eskisi gibi olmadığını, tıpkı kendisinden önceki faşist rejimler gibi, zaman döngüsünün Humeyni rejimini de son noktasına götüreceğini gösteriyor.