Sam Mensa
TT

Küresel sistem: Aktivizm, konumlanma ve adaptasyon

Geçen hafta, dünya aynı anda nadiren çakışan bir dizi önemli olaya tanık oldu. En az önemli olmasına rağmen aralarında en ilginci, eski ABD başkanı Donald Trump'ın porno yıldızı Stormy Daniels’e aralarındaki cinsel ilişkiyi ifşa etmemesi için kampanya bağışlarından “sus payı” ödediği suçlamasıyla açılan dava kapsamında New York Manhattan’da hâkim karşısına çıkmasıydı. Porno yıldızı davası dahil olmak üzere 34 suçlamayla suçlanmadan önce Trump tutuklandı ve parmak izi alındı. Bunlardan birinden suçlu bulunursa hapis cezasına çarptırılabilir. Trump, tüm suçlamaları reddederek masum olduğunu vurguladı ve yargıçları Demokrat rakipleri lehine partizanlık yapmakla suçladı. Bu davanın sonucu ne olursa olsun, sonuçları yaklaşmakta olan başkanlık seçimleriyle sınırlı kalmayacak, bir sonraki aşamada tüm Amerikan politikasını etkileyecek tarihi bir emsal olmaya devam edecek. Destekçilerinin Kongre binasına düzenledikleri baskın dahil olmak üzere devam eden diğer soruşturmaların, daha kötü olabileceği unutulmamalı.
İkinci olay, Finlandiya'nın hesapta olmayan tehlikeli bir tarihi adım ve güvenlik politikasında radikal bir değişiklikle 31. üye olarak NATO'ya katılması. Bu değişiklik NATO güçlerini Finlandiya’nın Rusya ile sınırlarına ve birkaç yüz kilometreyi geçmeyen bir ateş hattına yerleştirdi. Moskova bu hamleye "karşı önlemler" alma tehdidiyle karşılık verirken, ABD Başkanı Joe Biden desteğini coşkuyla dile getirdi. Fırtınalı bir seçim dönemi ve belirsiz sonuçları öncesi muhalefetinden vazgeçmesi umuduyla Türkiye üzerindeki baskının arttığı bir dönemde,  İsveç’in de Finlandiya ile aynı yolu izlemesi bekleniyor.
Üçüncü olay, Suudi Arabistan ve İran dışişleri bakanlarının geçen ay açıklanan iki ülke ilişkilerini yeniden başlatma anlaşmasının devamı olarak Pekin'de bir araya gelmesi.
Dördüncü olay, Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron ile Avrupa Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen'in Ukrayna'daki savaşa çözüm bulmak amacıyla Çin'e yaptıkları ziyaret. Ziyaretin amacı Macron'un, Pekin’in çatışmayı şu ya da bu şekilde doğrudan ve radikal bir şekilde etkileyebileceğini düşünmesi ve onu savaşı durdurmakta daha etkin bir rol oynamaya, Avrupalılarla olan yüksek çıkarlarını tehdit eden adımlar atmamaya teşvik etmek.
Ortadoğu'nun tanık olduğu beşinci olaysa iki düzeyli; birincisi, işgal altındaki topraklarda Filistinlilere yönelik şiddetin tırmanmasıdır. Bu şiddet dizisi aylar önce radikal İsrail hükümetinin göreve gelmesiyle başladı ve İsrail polisinin geçtiğimiz çarşamba günü Mescid-i Aksa'ya düzenlediği, mermi, gaz ve cop kullandığı baskınla doruğa ulaştı. Baskının ardından Kudüs ve Batı Şeria’nın bazı bölgelerinde başka çatışmalar patlak verdi. Bunu, "sahaları birleştirme" planını uygulama kapsamında Gazze Şeridi ve Güney Lübnan'dan atılan ve İsrail'in daha sonra yanıt verdiği füzeler izledi. İkinci düzey, İsrail'in Suriye'deki İran hedeflerine yönelik askeri operasyonlarıyla kendini gösteren, İsrail ile İran arasındaki yüksek gerilimdir. Operasyonların en sonuncusu Devrim Muhafızlarından iki subay ve uzmanların öldürülmesiyle sonuçlandı. İran, öldürülen iki subayının intikamını alacağını duyurdu. 1 Nisan'da Suriye’nin batısında Devrim Muhafızları ve Hizbullah'ın İHA’larına ev sahipliği yaptığına inanılan birkaç hava üssünü hedef alan İsrail hava saldırıları İran, Hizbullah ve Hamas arasında koordineli misilleme amaçlı İHA saldırılarını engellemek için yapılmış olabilir. Bir sonraki gün de İsrail, Gazze Şeridi üzerinde bir Şahap tipi ​​kamikaze insansız hava aracını düşürdüğünü duyurdu. İran, daha önce yaptığı gibi İsrail'e bağlı tankerlere saldırı düzenlemek veya yurtdışındaki İsrail vatandaşlarına karşı terör eylemleri gerçekleştirmek gibi başka misilleme seçeneklerine de başvurabilir. 2006’daki savaştan beri en ciddi gerilim kapsamında perşembe günü Güney Lübnan'dan İsrail'e doğru fırlatılan füze yağmuru, olası misilleme seçeneklerinden biri olabilir.
Bu gergin atmosfere, İsrail'de radikaller ile aşırı radikaller arasında birden fazla düzeyde seyreden gerilimler ve Washington'ın İran'ın nükleer zenginleştirme programındaki son gelişmelerle ilgili endişesi ekleniyor. Batı basınında çıkan haberler, Biden yönetiminin son haftalarda Avrupalı ​​ve İsrailli ortaklarıyla İran ile nükleer programının bazı aşamalarını dondurması karşılığında bazı yaptırımların hafifletilmesini içeren bir geçici anlaşmaya varma önerisini tartıştığını bildirdi. Bu haberler, geçen yıl İran'ın Ukrayna'ya karşı savaşında Rusya'ya yaptığı askeri yardım, Tahran'ın hükümet karşıtı yerel protestoları bastırma politikası nedeniyle geçen yılki gündeminden çıkarmış olsa da ABD’nin 2015 nükleer anlaşmasına geri dönüş diplomasisi seçeneğini dışlamadığını gösteriyor.
Tahran bu görüşülen Amerikan önerisini kabul edecek mi ve bahsi geçen teklif, Suudi Arabistan ve Körfez'in üstün çıkarlarının yararına mı? İranlı yetkililerin yeni öneriyi reddetmeleri ve önceki anlaşmadan daha azını içeren bir anlaşmayı kabul etmemeleri daha olası. ABD’nin de nihayetinde İranlıları memnun etmek için önerisini gözden geçirmesi muhtemel.
Tüm bu gerçekler, olaylar ve daha birçokları, İkinci Dünya Savaşı sonrasında oluşan küresel sistemin yaşamının kritik bir anında uluslararası ilişkilerde tırmanan gerilim ve çalkantıyı teyit ediyor. Büyük güçler arasında ve onlarla ittifaklarda yeniden dengeleme aşamasına girildiğini doğruluyor. Ortadoğu'da sıcak ve kendi çıkarları aleyhine olacak yeni bir soğuk savaşın tuzağına düşmemek yönünde ülkelerin ciddi çabaları var. Öte yandan Çin, dikkate değer atılımlar kaydederek, bölgedeki tek güce olan tekil bağımlılığı kırdı. İpek Yolu'nu döşeyen yumuşak gücünü, Suudi Arabistan ile İran arasında yaptığı gibi bölgesel meselelerde hakemlik için bir referans güç olma noktasına taşıdı. Rusya da Ukrayna'ya karşı savaşını sürdürmesine rağmen, müttefiki Suriye rejimini desteklemekte hâlâ çok önemli bir rol oynuyor. Onun Arap meşruiyetine geri dönüşünü kolaylaştırıyor ve Erdoğan Türkiye’si ile yakınlaşmasının önündeki engelleri kaldırmaya çalışıyor.
Daha önceki yazılarımızda da belirttiğimiz gibi, ABD artık bölge ve ötesinde rakiplerinin yükselişine ayak uydurmak zorunda kalıyor. Ancak bunu kendisi için feci bir yenilgi olarak değerlendirmek için henüz çok erken, bunun yerine inisiyatifini geniş ölçüde kaybettiğini kabul etmek daha doğru. Nitekim işte müttefiki İsrail, Beyaz Saray'ın yönelimlerine başkaldırıyor.
Suudi Arabistan’a gelince, ulusal güvenliğini korumak ve yüksek ulusal çıkarlarını gerçekleştirmek amacıyla yenilikçi stratejiler geliştirmek için siyasi pragmatizmi benimsiyor. Bunun için mevcut krizlerin çözümünde diplomasiyi harekete geçiriyor, geleneksel müttefiklerinden kopmadan bağımsız bir dış politika yürütüyor. Suudi Arabistan için geçerli olan, başta Mısır ve Ürdün olmak üzere bölgedeki diğer ülkeler için de geçerli. İran Dışişleri Bakanı Abdullahiyan'ın Riyad ile ilişkilerin yeniden kurulmasına ilişkin duyurusunda, ülkesinin bölgedeki diğer etkili ülkelerle de ilişkilerini iyileştirmek yönünde gelişmeler olduğuna dair iması bunu doğruluyor.
Kısacası, yaşanan olaylar, Amerikan prestijinde göreceli bir düşüşü, ABD-Çin arasındaki yeni küresel sistem paylaşımının ön sınırlarını çiziyor. Böylece Washington, Batı bloğu ve Çin'in Asya'daki düşmanları üzerindeki kontrolünü pekiştirirken, Pekin, yeni ittifaklarını genişletiyor ve kendi eksenine Rusya’yı dahi katıyor.