“Bizi yok edecekler şunlardır: İlkesiz siyaset; vicdanı sollayan eğlence; çalışmadan zenginlik; bilgili ama karaktersiz insanlar; ahlâktan yoksun bir iş dünyası; insan sevgisini alt plana itmiş bilim; özveriden yoksun bir din anlayışı.” Mahatma Gandhi
Siyaset, bir ülkede demokrasinin, barışın, hukukun, özgürlüğün ve refahın gelişmesi ve kökleşmesi için yapılan bir faaliyettir. Başka bir ifade ile siyaset, daha iyi bir yönetişimin imkanlarını ve araçlarını yaratmak için vardır.Demokrasi, hukuk, özgürlük, barış ve refah alanlarında topluma daha iyi yönetişim seçenekleri ve politikaları sunmak için farklı siyasal partiler, seçimlerde birbirleriyle barışçıl bir şekilde rekabet ederler. Demokrasi, hukuk, özgürlük, barış ve refah alanlarında daha iyi yönetişim politikaları geliştiremeyen sözde siyasal yapılar, siyaset alanını tamamen dini hale getirmeye çalışırlar.Demokrasinin, özgürlüklerin, hukukun, barışın ve refahın konuşulmadığı yerde tek konuşulan şey, din kılıfına sokulmuş yalanlar ve yozlaşmalardır. Demokratik siyasetin olduğu yerde seçimlerde hiç olmaması gereken şey, dindir. Din ve seçim birbirinden ayrılmalıdır. Seçimin olduğu yerde din olmamalı, dinin olduğu yerde de seçim olmamalıdır. Ülkemizdeki temel sorunların başında seçim, siyaset ve dinin birbiriyle bütünleştirilmesi ve birleştirilmesi gelmektedir. Sorun, seçim ve dinin birleştirilmesidir. Çözüm, seçim ve dinin birbirinden ayrılmasıdır.
Ülkemizde dini, siyaseti ve seçimleri bir gören, siyasal tercihleri dinin iman esası olarak dayatan dinbaz siyasetperestler hep varolmuştur. Dinbaz siyasetperestliğin ülkemizdeki önemli isimlerinden Mehmet Zahid Kotku, din ve siyasal tercihlerin bir olduğunu söylemekte, kendilerinin belirlediği siyasal yoldan ayrı düşenleri dinin doğru yolundan ayrılmakla tehdit etmektedir: “" Seçim zamanı kullandığımız reyler bizim hangi tarafın adamı olduğumuzu açıkça göstermektedir. Hiçbir Müslüman açlıktan öleceğini bilse, bir Allahsıza, bir dinsize, bir masona ve bir caniye katiyyen rey veremez."Mehmet Zahid Kotku’nun yolundan giden Necmettin Erbakan, Refah Partisi’ne oy vermeyenleri patates dininden olmakla aşağılamış, karalamış ve tehdit etmiştir. Dinbaz siyasetperestler, oy vermeyi din ve iman meselesi haline getirerek, vatandaşların demokratik tercihleri üzerinde psikolojik, sosyal, duygusal ve manevi tahakküm kurmayı ve onlara kendilerini tek kutsal tercih olarak dayatmayı amaçlamaktadırlar. Dinbaz siyasetperestler, hiçbir şekilde dini umursamamaktadırlar. Dinbaz siyasetperestlerin tek umursadığı şey, hakimiyetleri, servetleri ve şehvetleridir. Dinbaz siyasetperestler, hakimiyetlerini, servetlerini ve şehvetlerini korumak için dini sınırsız bir şekilde kullanırlar. Dinbaz siyasetperestlik, dini ve siyaseti de birlikte kirletmekte ve karartmaktadır. Kirli siyaset, temiz din diye bir şey yoktur. Siyaset ve din karşılıklı olarak birbirini kirletmektedirler.
Dinbaz siyasetperestlik, dini, vatandaşların siyasal tercihlerini kontrol etme, yönlendirme ve yönetme patolojisinden hiç vazgeçmemiştir. Kendilerinin Allah’tan emir aldıklarını, muhalefetin ise terörden emir aldığını iddia eden söylemler, vatandaşın oyunu Tanrı ve terör kıskacına sıkıştırarark kendisini ilahi tercih olarak tek meşru, haklı, üstün ve doğru dayatmayı amaçlamaktadır. Tanrı, hiçbir siyasetçiye emirler yollamaz. Siyasetçi, Tanrı’nın emirlerini uygulayan kişi de değildir. Siyasetçi, daha fazla iktidar, servet ve şehvetin peşinde giden kişidir. Siyasetçinin dünyasını, Tanrı’nın emirleri değil, onun kişisel menfaatleri ve ihtirasları belirlemektedir. Dinbaz siyasetperestliğin seçim ve siyaseti tamamen dinleştirme çabasına rağmen bireyler, Tanrı ve terör ikilemine kendilerini sıkıştırmamalı, sığlaşmamalı ve bunalmamalıdırlar.İnsanlar siyasal tercihlerini kullanırken demokrasi, özgürlük, hukuk, eşitlik ve barış değerleri çerçevesinde daha iyi yönetişim politikaları sunan seçenekleri akla, ahlaka ve adalete uygun bir şekilde değerlendirerek oy tercihlerini şekillendirmeli ve olgunlaştırmalıdırlar.
Erbakan, seçimleri Müslümanların sayımı olarak sunuyordu. Günümüzde de dinbaz siyasetperestler, seçimi Müslüman adayların seçilmesi olayı haline getirmektedirler.Dinbaz siyasetperestliğin zihniyetine göre kendileri seçildiğinde şükür namazı kılmakta, muhalifler kazandığında ise şampanya ve şarap ile kutlamalar yapmaktadırlar.Siyasetçilerin seçim sonuçlarını nasıl kutlayacakları kendi kişisel tercihleridir. Seçim, alnı secdeye Müslüman adayların seçilmesi olayı değildir. Seçim, ülkeyi demokrasi, hukuk ve özgürlük değerlerine uygun politikalarla daha iyi bir yönetişim sistemi kuracak liyakatli, bilgili, birikimli, eğitimli, ahlaklı, akıllı ve yetenekli insanların toplumun demokratik oyunu kazanması için yapılmaktadır.
Seçim kampanyaları ve siyasi faaliyetler, dini sembollere ve söylemlere hapsolmamalıdır. Seccade, alnı secdeye giden siyasetçiler, ümmetin kader seçimi, Mekke’nin-Kudüs’ün elden gitmesi, Şeytan’a taş atmak gibi söylemler, toplumsal yapıyı bozmakta, kinin, nefretin, cehaletin, kamplaşmanın ve düşmanlığın din kılığında toplumsal dokuyu çürütmesine neden olmaktadır. Dini ve kini biraraya getirmek suretiyle dinselleştirilmiş kinin siyasete ve seçime hakim kılınması, demokrasinin, hukukun, barışın ve özgürlüğün yeşermesine, gelişmesine ve olgunlaşmasına engel olmaktadır. Demokrasinin, hukukun ve barışın yeşermesi için dinin kin olmaktan çıkarılması ve siyasetin de dini-milli kindarlık alanı olmaktan çıkarılması gerekmektedir.Dinde, kimlikde, kinde insanların ve toplumların kaderi değildir. Demokratik siyaset, insanların ve toplumların din, kin ve milliyet gibi kalıplara kader olarak mahkum olmamaları için kendi özgür tercihleriyle daha iyi yönetişim yapacak kadroları ve yapıları belirli aralıklarla görevlendirmek için vardır.