Emel Musa
Tunuslu şair ve yazar
TT

Tütün ve tütünü karalama kampanyalarının başarısızlığı

Dünya, gelecek çarşamba günü Tütünü Bırakma Günü’nü kutlayacak. Bu ilk bakışta bizde dinleme, takip etme ve ilgilenme merakı uyandırmıyor olabilir, ki bu çok anlaşılır bir durum. Anlaşılabilir bir durum çünkü gösterilen ve gösterilmekte olan büyük çabalar meyve vermiş değil ve tütün halen dünya çapında milyonlarca insanı pençesine almaya devam ediyor. Nitekim başlı başına tütünü bırakma kararı, tütün içen birinin girebileceği en büyük savaştır.

Tütün ve zararları hakkındaki konuşmalara kulak tıkansa da tütüne karşı yapılan çağrının kesintisiz olarak devam etmesi gereken bir şey olduğu kaçınılmaz bir gerçektir. Bunun sebebi basitçe, bu meselenin önemli ve ciddi olup insan hayatındaki en değerli şeyle, yani sağlıkla ilgili olmasıdır.

Nitekim tütün tüketimiyle birçok ciddi hastalığın ilişkisi üzerinde ne kadar çok düşünürsek, kendimizi bunu kötüleme ve kınama yoluna devam etmekten bir o kadar alıkoyamıyoruz.

Dünya Sağlık Örgütü (WHO), tütünü bırakmak için 100’den fazla neden saydı. Araştırmalar, tütünün koroner kalp hastalığından kaynaklanan ölümlerin dörtte birinden sorumlu olduğunu gösteriyor. WHO net bir şekilde yılda sekiz milyon kişinin tütün yüzünden yaşamını yitirdiğini duyurdu. Tütün ile gizli ve soğuk bir savaşın içinde olduğumuzu ancak bu savaşın çanlarının çalmadığını söyleyebiliriz. Çok da uzak olmayan bir tarihte yeni tip koronavirüs (Kovid-19) salgını, tütün tüketenlerin salgını en sert hissedenlerden olduğunu ve işin ucunun ölüme kadar gittiğini gösterdi. Bilim insanları, tütün içmenin 20 kanser türüyle bağlantılı olduğu gerçeğine odaklanarak hiç acımadan tütünü her yerde kınadılar ve konuştular. Gelgelelim bu, büyük bir etki yaratmaya ve tütünü bırakmak için yapılan bunca kampanyaya rağmen büyük sonuçlar elde etmeye yetmedi.

Bize göre burada dikkate alınması gereken ana fikir, bilinçlendirme ve tavsiyeler vermedeki başarısızlığın işe yaramazlık hissi uyandıramayacağıdır. Tütünün yansımaları çok ciddi bir boyuttadır. Tütün yılda sadece sekiz milyon insanın ölümüne neden olmakla kalmaz. Buna tütün yüzünden dul kalan kadın ve yetim kalan çocuk sayısını eklediğimizde çok daha büyük bir bilanço ile karşı karşıya olduğumuzu anlayabiliriz. İşin maddi zarar boyutu da ayrı bir mevzu.

Bu açıdan bakıldığında akıllıca olan şey bilinçlendirme faaliyetlerinin durmadan devam etmesidir. Hele de tütüne yeni başlayanların sayısı artarken. Ayrıca tütün kullanımında dikkate alınması gereken önemli değişiklikler var. Yakın geçmişte tütün kullanımı erkeklerle sınırlıyken bugün her iki cinsiyeti de kapsıyor. Eskiden tütün içmeye genç yaşlarda başlanırken, günümüzde bu çocuk yaşlarına kadar indi. Tütüne başlayanlar bazında artan bu değişimler dikkate alındığında bilinçlendirme faaliyetlerinin artırılması ve iki katına çıkarılması gerekmektedir. Zira bu mesele yeryüzündeki hayatın geleceğinin ve aynı zamanda yaşam kalitesinin özüdür. Bu, herhangi bir ülkedeki iş gücü ile ilgilidir. Tütün içmenin insan vücudundaki solunum sistemini ve akciğerleri nasıl bitirdiğini biliyoruz.

Tabii ki ortada bir sorun var ki o da tütün içen ya da içmeyen herkesin bunu kötülemesi. Hatta tütün üreticileri bizzat kendileri sigara paketlerinin üstüne şu ünlü sözü yazar: Sigara içmek sağlığa zararlıdır. Bununla da kalmazlar, sigaranın vücut üzerindeki etkisini gösteren iğrenç fotoğraflar koyarlar. Yani bunu zararını bildirerek tedarik edip dağıtırlar. Farkındalık yaratma çabalarını başarısızlıkla sonuçlandıran belki de bu cümledir. Çünkü her paket sigaraya uyarı koyanların çoğu tütün satıcılarıdır.

Dolayısıyla bağımlılık yapan ürünler ve bağımlılıktan vazgeçmenin zorluğunun, farkındalık kampanyalarını büyük zorluklarla karşı karşıya bıraktığı söylenebilir. Bu yüzden, tütünü bırakma çağrısının söyleminin değişmesi önemli olabilir. Çünkü bu sektörden milyonlarca insan geçimini sağlıyor. Bu nedenle, bu konuda uygun ve aceleci olmayan bir çözüm arayışı gereklidir. Nitekim tütüne savaş açmak işsizliği doğurur ve sonra bunun da çözülmesi gerekir.

Diğer yandan tütünü bırakmak için herhangi bir çabanın başarısına katkıda bulunan bütüncül bir atmosfer gerektiğini gözlemliyoruz.

Aynı zamanda söylemin gerektiğinden daha fazla hoşgörülü olduğunu ve kamuoyunda derin tartışmalara yol açabilecek alanlara dokunmadığını düşünüyoruz: Örneğin hasta olup tütün kullananı intihar yönelimli olarak tanımlarken, tütün kullanan kişiyi çevresine ve içmeyen kişilere saldıran biri olarak tanımlamıyoruz. Pasif içiciler tütün kullanmasa bile bunun zararını çekiyor. Ancak tütün kullananlar suçlanmıyor ve konuyu, tütün kullanmayanların kendisini tütün kullananlardan korumaya hakkı olduğu açısından ele almıyoruz.