ABD’nin, Kızılderililere, siyahlara yaptığı katliam ve ayrımcılıkları bir kenara koyarsak aslında Cumhuriyetçi Bush’ların Körfez savaşına müdahalesi, Afganistan, Irak savaşlarına girişmeleri dışında, Marshall yardımları döneminde, kendi ticari çıkarı için dahi olsa ABD, bir İngiltere ya da Fransa gibi Ortadoğu’da sömürgeci politikalar izlememişti. Ortadoğu’nun başına İsrail’i musallat eden İngiltere olsa da İsrail’in bölgedeki hamisi, işgallerini meşrulaştırma aparatı olma görevini ABD üstlendi. Tüm bunların sonucunda, sebepsiz yere değil çok haklı olarak bölgede ABD, en az İsrail kadar nefret edilen bir figür haline geldi.
Ortadoğu’da genel bir ABD, İsrail karşıtlığı olduğu doğrudur. Ve bu karşıtlık Yahudilere ya da Amerikalılara, yani sivil insanlara yönelik bir fobiyi içermez. Evet, bölgede, antiemperyalist, antikapitalist tutumlar, Baasçı kafalardan kaynaklı siyasi bir karşıtlık vardır ancak ABD ve İsrail’in bölgede kabul edilemeyecek şekilde yaptığı katliamlardan doğan bu karşıtlık siyasidir ve sivil bir nefreti içermez, onca zulme rağmen. Ve Ortadoğu toplumlarının bir millete, bir dine ait olan sivil insanlara yönelik suç sayılabilecek bir fobisi yoktur, bölgedeki işgaller sonucunda, bölgedeki insanların, en insani biçimde verdiği karşıtlık tepkisi vardır. Fark edildiyse toplumsal bazda konuştum, sivillerden bahsettim yoksa örgütlerin, terör örgütlerinin sivillere yönelik saldırıları, canlı bomba olma gibi kabul edilemeyecek katliamlarının var olduğunu inkar edemeyiz.
Buna mukabil, ABD ve İsrail bölgede sivil insanlara karşı bir fobi duymaktadır. Hatta ABD’nin resmi dış güvenlik politikası Soğuk Savaş’ın bitiminden sonra İslamofobi temelli “yeşil düşman” koduyla şekillenmiştir. İsrail’in bakanlarının dahi geçtiğimiz haftalarda “Araplara ölüm” sloganı savurduğu, Filistinlilere en ağır insan hakları ihlallerini uyguladığı, ABD’nin de her şart ve durumda bunlara çanak tuttuğu düşünülürse bölge insanını, insan bile kabul etmeyen politikaların mimarları olarak, nefret suçlarını resmi ve sistematik politika haline getirdiklerini söyleyebiliriz.
Hem ABD hem de İsrail, yaptıklarının suç olduğunu gayet iyi biliyor. Zalimlikleri güçlü oldukları için engellenemiyor olsa da kabul edilemeyecek zalimliklerini üstlenmek istemiyorlar, zira fizik güçlerine olmasa da, bu vahşilikleri, moral güçlerine çok ciddi zarar veriyor. Dolayısıyla İsrail, kendisine yönelik her eleştiriyi antisemitizm kisvesi altında susturmaya ve hatta cezalandırmaya çalışırken, ABD de bu tutumu meşrulaştırmaya çalışıyor.
Bırakın Ortadoğu, Müslüman ya da Arap olmayı, Batılı, Hristiyan, Yahudi dahi olsanız, İsrail’i eleştirdiğinizde her tür mobbingle karşılaşıyorsunuz. ABD de buna yardım ediyor. Özellikle Cumhuriyetçi siyasetçiler ancak bazı durumlarda Demokratlar da Cumhuriyetçilerin peşine takılmaktan imtina etmiyor.
Geçtiğimiz günlerde, The City University of New York (CUNY) hukuk bölümünden mezun olan Yemenli-Amerikalı Fatıma Muhammed, mezuniyet konuşmasında İsrail’i eleştirince, genç bir hukuk öğrencisinin üç cümlelik eleştirisine bile tahammül edemeyen Cumhuriyetçi Senatör Ted Cruz, peşine takılan Demokratik Kongre Üyesi Ritchie Torres ve İsrail yanlısı kişiler, Fatıma’yı linç ettiler. Hukuk fakültesinden ses soluk çıkmadı. Nihayetinde, Fatıma bir hukukçu olarak İsrail’in politikalarını, Filistinlilere yönelik ihlallerini olan biten şekilde, ekleme çıkarma yapmadan eleştirdi. Elbette özgürlükler ülkesi ABD’nin senatörleri ya da soykırıma uğramış mağdur Yahudilerin korunaklı tek toprağı İsrail, “ağzına sağlık, bizler bahsettiğiniz gibi işgalcileriz” demeyecekti, bu nedenle de Fatıma Muhammed’i antisemitist ilan ederek susturmaya, yıldırmaya, bir daha konuşamasın diye sözlü linçe maruz bırakmak istediler.
Haber Türkiye medyasında neredeyse hiçbir yerde geçmedi ancak Ortadoğu ve Batı merkezli medya organları, sosyal medya hesapları bu olayı paylaştı, Fatıma’ya sosyal medyadan destek de geldi, okulundaki öğrenci arkadaşları onu alkışlarken konuşmasını kesmek zorunda bile kaldı.
Sonuçta, dünyanın en güçlü saldırı ve savunma teknolojilerine sahip, neredeyse tüm dünyayı kontrol edebilecek teknolojiye sahip iki süper güç, bir kürsüde bir hukuk öğrencisinin 13 dakikalık konuşmasına bile katlanamıyor, tahammül edemiyor ve hatta telaşlarına bakılırsa bir miktar ürküyor. Bu nedenle Fatıma sadece İsrail politikalarını eleştirmesine rağmen, Yahudi karşıtlığı yapmış gibi antisemitist ilan edilerek susturulmaya çalışılıyor. Oysa biraz daha yakından bakınca karşımıza antisemitizm değil buz gibi Siyonizm, ırkçılık, faşizm destekçiliği çıkıyor.
Ted Cruz, İsrail lobisine çalışan ABD’li siyasetçiler, maddi destek aldığı için susan üniversiteler, İsrail’i değil eleştirmek, onu savunmak için sırada bekliyor, bunu biliyoruz da… İsrail, fazla yakından baktığımızı görürse bir miktar bozulur aman onu rahatsız etmeyelim hesabı içinde olan, Fatıma ile aynı secdeye başını koyduğu halde, o mübarek başını Fatıma’nın kıblesinden, İsrail’in politikalarına çevirenlere garip gelse de hala şaşırıyoruz! Elin Yahudisi, elin Hristiyanı, bizim Müslümanların bir kısmı Fatıma lehine konuşup yazma cesaretini gösterirken, bazılarımız susuyor da, susuyor ya; be mübarekler, hadi hesapçılık nedeniyle Fatıma’nın adını ağzınıza alamıyorsunuz anladık da, bari antisemitizm nerede başlar, nerede biter bari ondan biraz bahsedin, olmaz mı?