Dr. Abdullah Faysal Âl Rabah
Grand Valley Üniversitesi'nde Sosyoloji Bölümü’nden Washington'daki Ortadoğu Enstitüsü'nde konuk araştırmacı akademisyen
TT

Hayattan nefret etmenin adı: Aşırılık

‘Aşırılık’ (Extremism) terimi, özellikle dini ve siyasi alanlarda toplumdaki hâkim eğilimden ve toplum sözleşmesinin kabul ettiğinden uzak eğilimleri benimseme ve empoze etme eğiliminde olan bir ideolojiyi ifade etmek için kullanılır. Mesele, sadece mevcut görüşten farklı bir bakış açısını ifade etmekten öteye, toplum sözleşmesinin temellerini değiştirme ve öncelikleri o sözleşmenin dini kutsal kitaplarda veya siyasi anayasalarda öngörülen katı yorumlarına göre yeniden düzenleme eğilimine giriyor. ‘Aşırı’ düşünceyi farklı kılan belki de en önemli özelliği, dışlanmanın hedefi olarak adaletsizliği vurguladığı bir dönemde, ötekini dışlamaya yönelmesidir.

Dışlama, ‘gerçeği tekelleştirme’ ve dolayısıyla onu yayma ve savunma sorumluluğunu üstlenme fikrine dayanmaktadır. Burada ideolojinin rolü, halkı -özellikle gençleri- davanın adaletine ve mevcut toplumsal sözleşmeyle çelişen yaklaşımın ‘doğruluğuna’ ikna etmek için bilgi harcı rolünü oynamasıdır.

Bu nedenle, liderlerin ‘yanlış’ gördüğü ve doğruya ulaşmak için değiştirilmesi gerekenin gerçekliğini değiştirmek için gençliği seferber etmek gerekiyor.

İslam toplumları da dahil olmak üzere pek çok dini toplumun mustarip olduğu dini aşırılıktan bahsederken, dinin kendisinin zaten var olmadığı bir ortamda aşırılık yaratmadığına dikkat edilmelidir. Aşırıcılığın, toplum üyelerini aşırılık yanlısı ideolojiyi kabul etmeye hazırlayan sosyal, psikolojik ve ekonomik kökleri vardır. Din yahut mezhep, helak veya ‘cehennem’ karşılığında ‘Fırka-i Nâciye’ (kurtuluşa eren / cennetlik yegane grup) fikrini yayarak, aşırılığı meşrulaştırma rolünü oynayan epistemolojik bir kol görevi görür. Mesele, ötekinin -farklı olanın- ahirete varmadan önce bu dünyada ateşe ulaşma gayretine erişmek için ateşe girmesi kaçınılmazlığının da ötesine geçiyor.

Aşırılığın önderleri, dünya hayatından nefret ederek, düşünceyi ahiretle sınırlayarak toplumsal seferberlik yaparak gençlikte tohumlarını atıyorlar. Sonra daimî saadet ve ebedî ahiret hayatının detaylarına geçiyorlar. Bu, mümin hangi inanca bağlı olursa olsun, dini bağlılığa engel teşkil edebilecek birçok zevkten vazgeçmeyi gerektiren dini çilecilikten kurtuluş fikrine yardımcı olur. Bu mekanizmaya olan ihtiyaç, genç adamın kişisel mutluluğuna odaklanan dünyevi bir kalite ile zamanını değerlendirmek için çeşitli seçenekler bulduğu açık toplumlar hakkında düşündüğümüzde artar.

Öte yandan, aşırılık yanlısı gruplar, toplumun çoğunluğunun saygı duyduğu dini sembollerini, bu sembollerin biyografisinin belirli yönlerine odaklanarak kitlelerin, özellikle de silahlı mücadele için alınacak kategorinin duygularını alevlendirmek için kullanırlar. Bunu, kitlelerin bu sembollerin tasvir ettiği imaja karşılık gelen fikirleri benimsemesini sağlamak için öfke, içerleme, hiddet ve gurur duygularını harekete geçirerek yaparlar. Sahabenin / imamın / tabiinin / falancanın hak uğrunda hapsedildiği, işkence gördüğü veya öldürüldüğü fikri, iki kişi tarafından da tartışılmadan onun yaklaşımının izlenmesi üzerine kuruludur. Elbette kitlelerde eksik olan kısım, seferber oldukları davanın doğruluğu karşılığında o sembolün benimsediği davanın niteliği ve doğruluk düzeyidir. İşte meselenin püf noktası da buradadır, çünkü aşırılık yanlılarının liderleri, geçmişi bugüne ‘yansıtmanın’ yüzeyselliğine bahse girerler ve dünün sorunu ile bugünün sorunu arasındaki yaklaşımın ayrıntılarını açıklamaktan kaçınırlar. Böylece kendilerini -veya üst düzey liderlerini- kendilerine karşı harekete geçmeye çalışan düşmanları tarafından bile saygı duyulan tarihi figürler olarak konumlandırırlar.

Dünya hayatından vazgeçilmesi ve dünya mutluluğunun insanların lügatinden silinmesi esasına dayanan aşırılıkla mücadelede yaşam kalitesini artırıcı altyapı ve programların sağlanması en etkili yoldur. Bir genci bu dünyada mutlu olamayacağına, çünkü onu mutlu eden her şeyin ‘şeriat tarafından yasak’ olduğuna ikna ettiğinizde, genç adam sabretmekle mükâfatını yaşamak arasında ya da mümkün ve meşru bir şekilde bir an önce bu dünyadan çekip gitmek arasında kalacaktır! Ve işte en tehlikeli adım, gençlere, onları bu dünyada dini bağlılığın prangalarından kurtaracak ve cennette ‘helal’ olan saadete ulaştıracak ‘intihar saldırıları’ ya da onların jargonuyla ifade etmek gerekirse “İstişhadi Operasyonlar” sunmaktır.

Bir kültür olarak eğlence, tartışmalı şeyler içerir ve teklif vermenin sınırlarını aşması açısından yararlıdır. Zorunlu bağlılık söz konusu olduğunda, insanlar birbirlerinden ve ciddi kısıtlamalardan daha yüksek teklif verme eğilimindedir. Ve bizim için en iyi örneğe ülkedeki iç durumda sahibiz. Zira dini temele dayalı sosyal kısıtlamalar şiddetli olduğunda, aşırılık yanlıları devlette -ve özellikle bazı devlet görevlilerine- şeriat yasalarına tam anlamıyla bağlılık konusunda teklif verirdi.

Bu durumun hikayesini de eski Çalışma Bakanı’ndan kadınlar için erkeklerden ayrılmış alışveriş merkezler fikrini hayata geçirmesini isteyen ve istediğini alamayınca bakanlığın camisine gidip memurlara, bakan ve bakanlığın politikası karşısında vaaz veren hocanın hikayesinde görüyoruz.

 * Grand Valley Üniversitesi'nde Sosyoloji Bölümü’nden  Washington'daki Ortadoğu Enstitüsü'nde konuk araştırmacı akademisyen