Hür Subaylar kadrosu İttihatçıların Mısır şubesi gibidir. Enver Sedat bunu itiraf eder. Aziz Ali Mısri Paşa İttihatçılarla Hür Subaylar arasında bağlantı noktasıdır. Bunu en iyi analiz edenlerden birisi efsane olduğu sıralarda yarı resmi el Ahram’ın yayın yönetmeni Muhammed Haseneyn Heykel’dir. Harif el Gadap/Öfkeninin Sonbaharı adlı eserinde buna temas eder. Nasır’ın sağcı halefi Enver Sedat sürekli olarak Yulyo ve October ifadelerini kullanırdı. Yulyo Temmuz ayı demektir ve kendisinin de içinde bulunduğu Hür Subayların Temmuz kalkışmasından söz etmektedir. İkincisi de 1973 October yani Ekim ayıdır. Sedat 1973 yılı Ekim ayında İsrail’e karşı zafer kazandıkları kanaatindedir. Kimileri de bu savaşta bir şike olduğunu ve barışa imkan tanımak için Araplarda sahte bir zafer havası ve neşesi estirilmek, yayılmak istendiğini ve bu yönde yapılan psikolojik bir operasyondan bahsederler. Bu çevreler Araplar nezdinde savaşı kazandı algısı meydana getirilmek istendiğini görüşündedir. Merhum Pakistanlı dostumuz Muhammed Han Kayani bu iddiayı hayatta iken birkaç kez dile getirmiş ve kaleme almıştır.
Hakikatte Temmuz darbesi (1952) tamamen bir Amerikan darbesidir. Bölgede Amerikan darbeleri süreci 1949 yılında Hüsnü Zaim’in girişimiyle birlikte Suriye’de perdelerini açar. Sonrası hızlı gelir.
Nitekim Mısırlı ünlü yazarlardan Muhammed Celal Keşk ‘Temmuz Amerikan Devrimi /Nasır’ın CIA ile Münasebeti’ başlıklı belgesel bir kitap kaleme almıştır. Kaldı ki bu konuda Kermit Roosevelt gibi olayın birinci elden tanıkları da vardır. Kısaca tarihte 1973 benzeri çalıntı savaşlardan bahsedebiliriz.
Nasır Hür Subaylar darbesinden sonra aydınları küstürmüş ve kendisine yabancılaştırmıştır. Fethi Ganim adlı yazar bunun hikayesini kaleme almıştır. Mahmut Abbas Akkad bunlardan birisidir. Ünlü gazeteci ve Ahbar Kurumunun sahibi Mustafa Emin de bu dönemin mağdurları arasındadır. Elbette en ünlülerinden birisi de İhsan Abdulkuddüs’tür. Yazılarında Abdunnasır’ı zora sokan ifşaatından sonra zoraki olarak roman yazarına dönüşmüştür. 1952 Temmuz darbesini aklamak ve meşrulaştırmak için ‘bozuk silah’ meselesini uydurur. Darbeden bir müddet sonra bu iddianın uydurma ve boş olduğunu itiraf eder. Amaç Kral Faruk’u gözden düşürmektir. Halbuki, Kral Faruk günlerinde Mısır bölgenin incisidir. Nasır’la birlikte çöküşe geçmiştir. İhsan Abdulkuddüs bir sonraki yazısında darbeci subayların Mısır’ı yanlış yönettiklerine temas eder ve davranışlarını takbih eder. Bu yolda ve yönde ‘Mısır’ı yöneten gizli komite ve cemiyet’ başlıklı bir yazı kaleme alır. Nasır küplere biner ve arkadaşlık hukuku falan dinlemez ve tutuklanması için talimat verir. 90 gün sonra ise salıverilir. Sonra İhsan Abdulkuddüs’ü, evinde akşam yemeğe davet eder. Yemek esnasında şunu söyler: İhsan seni niye tutuklattım, biliyor musun? Yazar da niye diye sorar. Nasır pişkince şunu söyler: Seni terbiye etmek ve sana ders vermek istedim. Devamını şöyle getirir: İhsan bundan böyle siyasi yazılarına ara vereceksin ve roman türü yazmaya koyulacaksın! Zoraki roman devri böyle başlar. Hafif türden (macin)romanlar yazmaya başlar. Yazı hayatı Sedat döneminde de bu minval devam eder. Daha sonra oğlu Muhammed Abdulkuddüs İhvan’ın tanınmış yazarlarından biri olup çıkar.
Üç kağıtçı filmine ilham kaynağı!
Nasır’ın siyasi hayatında Üç Kağıtçı filminden kopya sahneleri de vardır. Muhtemelen Nasır’ın hikayesi ve sahnesi daha eskidir. Nasır’ın konvoyunun görünmesiyle birlikte felçli bir kadının birden ayağa kalktığı ve fırladığı görülür. Bu sahne Kemal Sunal’ın başrolde oynadığı ve felçli bir genci iyi ettiği Üç Kağıtçı filmi sahnesinden daha eski olmalıdır. Belki de bu yolda Nasır Şaban’a veya filmlerine yol göstermiştir. Vaktiyle Mısır gazetelerinde konu edildiğine göre Süheyr Yusuf adlı felçli bir bayan Nasır’ın konvoyu ile karşılaşır ve Abdunnasr’ı süzünce ve görünce hiçbir şey olmamış gibi ayağa fırlar. Sapasağlam olarak eski sağlığına kavuşur ( https://twitter.com/GamalSultan1/ status/ 1696811548679811485 ). Kısaca Cemal Abdunnasır, bilerek veya bilmeyerek Şaban filmlerinin ilham kaynağı olmuştur.
İsrail'de İbranice ve İngilizce olarak da yayınlanan Yedioth Ahronoth gazetesi Kefar Menda şehrinde inşa edilen meydana Abdunnasır isminin verilmesinin kararlaştırıldığını haber yapmıştır. Ne alaka veya Nasır'ın İsrail'e kayda değer bir hizmeti dokunmuş mudur sorusunun cevabı, İsrail’in 1948 kuşağı veya kurucu ataları nezdinde olumlu yankı bulmaktadır. Devrik Irak Başbakanı ve Menderes’in siyasi ortaklarından Nuri Said ve Irak Kraliyeti vaktiyle İsrail'in çevresindeki ülkelerin Verimli Hilal kuşağı veya çatısı altında bir araya gelmesini ortaya atmıştır. Nuri Said’in İsrail’e karşı birlik olma fikrine ilk itiraz Nasır'dan gelmiştir. Projenin ölü doğmasına vesile olur. Keza Burgiba İsrail ile Araplar arasında saldırmazlık paktı anlaşması yapılmasını teklif eder. Nasır buna da itiraz eder ve 1967 yılında İsrail lehine en büyük hezimetle en büyük toprak parçasını kaybeder. Ürdün üzerinden Doğu Kudüs de kaybedilmiştir. İsrail'e hizmetleri bilinenden ötedir. Kısaca bildiğiniz Nasır, bilmediğiniz Nasır’dır. Belki de bunun için İsrail tarafından taltif görmektedir.