“Sorun doğru olanı/hakkı bilmekte değildir. Fakat Sorun sonucu ne olursa olsun doğruyu/hakkı söyleyebilmektedir." (Muhammed el-Gazali)
Sözlükte “gerçek, sabit ve doğru olmak, gerekmek; bir şeyi gerçekleştirmek; bir şeye yakinen muttali olmak” anlamlarında masdar ve “gerçek, sabit, doğru, varlığı kesin olan şey” anlamlarında isim olan hak kelimesi genellikle bâtılın zıddı olarak kullanılır.[1]
Kur'an'ın en önemli metotlarından birisi de kavramları zıtlarıyla birlikte kullanmış olmasıdır. Hakkın ne olduğunu açıklarken bâtılı, bâtılı izah ederken hakkı tanımlamaktadır. “Allah gökten bir su indirdi ve vadiler, kendi ölçülerince sel oldu; ardından sel, üste çıkan köpüğü taşır hale geldi. Bir süs eşyası veya alet yapmak isteğiyle ateşte körükledikleri şeylerde de benzeri bir köpük vardır. Allah hakla bâtılı işte böyle örneklendiriyor: Köpük, atılır gider; insanlara yararlı olansa toprakta kalır. Allah, işte bu şekilde örnekler verir.”[2]
Hak kavramı vahyin ön plana çıkardığı kavramlardan biridir. 176 ayette 227 kez “el-hak” formunda 17 ayette de “hakken” formunda zikredilmektedir.[3] Vahye göre Allah Teala; Hz. Peygamber’i,[4] Kur’an’ı[5] ve hak dini göndermiş[6] Hak Mevla olarak kendisini tanıtmış,[7] Hakkın bütün varlıkların Rabbi olan Allah’tan[8] geldiğini ilan etmiştir. Hakka düşman olanlar ona savaş açmışlar, ona karşı birtakım algılar oluşturmuşlar ve hakkın gücünü kırmaya yönelik girişimlerde bulunmuşlardır. Buna rağmen Allah Teala, hakka düşman olanlar, günahkârlar, mücrimler hoşlanmasa da sözleriyle gerçeği-hakkı ortaya çıkaracak ve gerçekleştirecektir.[9]
Karanlıktan, zulümden ve batıldan beslenenler hakkı sevmez ve ondan hoşlanmazlar.[10] Bu nedenle iman edenlere öncelikle şu uyarı yapıldı; "Ehli Kitaptan bir kısmı istediler ki sizi saptırsınlar. Fakat onlar, sadece kendilerini saptırırlar da farkına bile varamazlar…”[11] Çünkü Ehli Kitap Tevrat ve İncil'de hakikati görüp bildikleri halde Allah'ın ayetlerini inkâr etmekte hakkı bâtıl ile karıştırmakta ve bile bile gerçeği gizlemektedirler.[12] Ardından da onlara “Ey iman edenler! Allah’tan sorumluluğunuzun bilincinde olun; sizin veya sevdiklerinizin aleyhine bile olsa daima doğru söz söyleyin!”[13] denildi. Zira hakkı bilmek ile hakkı söyleyip ona sahip çıkmak aynı şey değildir. Çoğu insan hak olanın ne olduğunu bilir fakat işine ve çıkarlarına ters geldiği için ne hakkı söyler ne de ona sahip çıkıp hak uğruna mücadele eder. Etmek istemez. Zira hakka sahip çıkıp hakkı yaşamanın bir bedeli vardır. Bedel ödemeyi göze alamayanların hakkı yaşayıp ona sahip çıkmaları ihtimal dışıdır.
Bedelini ödemeyi göze almak kaydıyla hakkı seçip seçmeme, ondan yana olup olmama konusunda insanlar serbest bırakılmışlardır. “De ki: Gerçek/Hakk rabbinizdendir! Artık dileyen ona inansın, dileyen inkâr etsin. Gerçekten Biz hakkı inkâr eden bu zalimlere, çevrelerini duvarlarla kuşatan korkunç bir ateş hazırladık …”[14] Bunun böyle olmasının nedeni ise şudur: Hakkın üstü örtülmekle veya inkar edilmekle onun hak oluşu değiştirilemez. Çünkü hak olanı Allah belirler[15] ve hak Allah’tan gelir.[16] Hatta Allah hakkın kendisidir. O’ndan başka ilah kabul edilen her şey de batıldır.[17] Hak ortaya gerçek anlamıyla konulduğunda batıl yok olur.[18] Hayatı doğru kaynaktan okuyup iman edenler hakka, kaynakları doğru olmayanlar veya doğru kaynağa batılı bulaştırmaya kalkışanlar ise batıla uyarlar.[19]
Asıl sorulması gereken soru şudur: “Biz doğru olanı/hakkı sadece bilmek mi istiyoruz, yoksa sonucu ve bedeli ne olursa olsun doğruyu/hakkı söylemeye ve yaşamaya talip miyiz?" Yaşamaya talibiz diyorsak bunun geçekleşebilmesi için hakka inanmak, güvenmek, onu sahiplenip onunla amel etmemiz gerekmektedir.
Çünkü Hak’tan başka yol gösterici ve adaleti sağlayıcı[20] başkası yoktur…
[1] el-Bakara 2/42; Ayrıca bkz: Al-i İmran 3/71
[2] er-Ra’d 13/17.
[3] Abdulbaki, el-Mu’cemu’l Mufehres li-Elfazi’l Kur’an’il Kerim, s.208-212
[4] el-Bakara 2/119; en-Nisa 4/170
[5] el-Bakara 2/91,176; Al-i İmran 3/3; el-En’am 6/151
[6] et-Tevbe 9/33
[7] el-En’am 6/62
[8] el-Bakara 2/26,144,147; Al-i İmran 3/60; Yunus 10/108; er-Ra’d 13/1,19
[9] el-Enfal 8/8; Yunus 10/82
[10] el-Mü’minun 23/70; ez-Zuhruf 43/78
[11] Al-i İmran 3/69-72
[12] el-Bakara 2/42; Al-i İmran 3/69-72
[13] el-Ahzab 33/70
[14] el-Kehf 18/29.
[15] el-Bakara 2/119; Enfal 8/8.
[16] el-Bakara 2/147; Al-i İmran 3/60; el-Kehf 18/29.
[17] Hac 22/62: Lokman 31/30.
[18] el-İsra 17/81: el-Enbiya 21/18; Sebe’ 34/49.
[19] Muhammed 47/3.
[20] el-A’raf 1/159, 181