Savaşın bu zor anlarında bir parça iyi habere susamış olan Ukrayna medyası, zafer olarak gördüğü şeyi manşete taşıdı: Rusya’nın 2014 yılında Kırım Yarımadası’nı ilhak etmesinden önce Avrupa şehirlerinde sergilenen Kırım’a ait bir dizi eserin Kiev’e dönüşü…
Rusya’nın, Sovyet hükümdarı Nikita Kruşçev’in ‘Kırım’ı Ukrayna’ya devrettiği’ 1950’lerden önce yapılmış olması nedeniyle eserler üzerinde hak iddia ettiği 10 yıllık hukuk mücadelesinin ardından eserler geri döndü.
Ukrayna, Vladimir Putin’in birlikleri Kırım’ı ilhak etmeden önce eserlerin Hollanda’daki bir müzeye ödünç verildiğini ileri sürmüştü.
Her savaşta en ufak iyi bir haber bile, bir an için bile olsa, dikkatleri daha büyük kötü haberlerden uzaklaştırmaya yardımcı olabilir.
Gerçek ve sürekli çatışmalar, Şubat 2022’de başlamış olsa da Rusya’nın Ukrayna’ya karşı savaşı neredeyse 10 yıl önce Kırım’ın ilhak edilmesiyle başladı. O zamandan bu yana kardeş katliamı savaşı her iki taraf için de iyi bir haberle sonuçlanmadı. Putin savaşı ‘özel askeri operasyon’ olarak adlandırarak savaşın günler olmasa da birkaç hafta içinde biteceğini ima ediyordu. Ukrayna Devlet Başkanı Vladimir Zelenskiy ise, savaş çabalarında çok umutvari olmasa da, tarihin en büyük askeri makinesi olan Kuzey Atlantik Antlaşması Örgütü’nün (NATO) desteği sayesinde kendi tarafının hızla zafere ulaşacağı hayallerine kapılmıştı.
Gelgelelim, Moskova’da veya Kiev’de manşetlere çıkmayan kötü haber şu ki hem Rusya hem de Ukrayna, savaşan insan gücünün en az yüzde 10’unu kaybederek askeri teorisyenlerin ‘yok olma noktası’ dediği noktayı geçmiş durumda. Bu noktaya gelindiğinde, savaşı yürütenlerin pozisyonlarını gözden geçirmeleri, farklı taktikler benimsemeleri, bazı hedefleri değiştirmeleri ve en iyisi -mümkünse- savaşı bitirmenin yollarını aramaları tavsiye edilir.
En ihtiyatlı şekilde yapılan mevcut tahminlere göre Rusya, 120 bininin çatışma sırasında öldürüldüğü 300 binden fazla kayıp verdi. Savaşan toplam Rus insan gücünün, Wagner paramiliter güçleri de dahil olmak üzere 1,3 milyon kişi olduğunun tahmin edildiği göz önüne alınırsa, Rusya çoktan yok olma noktasını geçti. Ukrayna ise 500 bin askerinden 70 bini de dahil olmak üzere, 200 binden fazla kayıp verdikten sonra bugün daha da kötü bir durumda.
Burada hem Rusya hem de Ukrayna giderek artan zorluklarla karşı karşıya. Savaşın son aşamasının başladığı Şubat 2022’den bu yana neredeyse 1 milyon genç Rus askere alınmamak için ülkeyi terk etti. Rusya hala Ukrayna’ya karşı demografik bir avantaja sahip olsa da daha kötü bir şekilde kan kaybetmesi muhtemel.
Ukrayna ise askere alınma yaşındaki 50 binden fazla erkeğin kaçışına tanık oldu. Bunların neredeyse yarısı Başkan Zelenskiy’nin hakkında çokça konuştuğu ‘Bahar Taarruzu’nu başlatmasından sonra kaçtı. Bu operasyonun 22 binden fazla savaşçının hayatına mal olduğu bildiriliyor, ki bu da 2022’den bu yana Ukrayna’daki toplam ölümlerin neredeyse üçte birine tekabül ediyor.
Buna karşılık Ukrayna, Rusya’ya kaptırdığı 370 bin mil karelik topraktan 28 bin mil karelik kısmını geri almayı başardı. Bu, her türlü standarda göre çok büyük bir maliyetti. Bu standarda göre, Başkan Zelenskiy’nin ‘işgal altındaki tüm bölgelerin tamamen kurtarılması’ vaadi 100 bin Ukraynalının hayatına mal olabilir.
Dolayısıyla her iki taraf da zor bir seçimle karşı karşıya; her türlü standarda göre çıkmaza girmiş gibi görünen bir savaşta bütün bir genç neslin feda edilmesi. Rusya için durum daha da kötü; çünkü Tatar toplumunun büyük bir baskıya maruz kaldığı Kırım da dahil olmak üzere işgal altındaki topraklardaki insanların artan muhalefetiyle başa çıkmak zorunda. Yerel halkın bir kısmını Luhansk ve Donetsk’e taşıma girişimleri artan bir muhalefet oluşturdu. Öyle ki, Rusya binlerce kişiyi kendi topraklarına taşımak zorunda kaldı.
Savaş aynı zamanda hem Rusya’nın hem de Ukrayna’nın ekonomisine de ağır bir darbe indirdi. Putin savaşına 600 milyon dolar olduğu tahmin edilen bir bütçe ile başladı. Şu anda çoğu tahmine göre bu 400 milyon dolara düştü. Yaptırımlar ve boykotların sürekli artmasından ötürü Rusya’nın döviz kazancı düşüş eğilimindeyken, Çin, İran ve Kuzey Kore’den gelen bazı ürünler de dahil olmak üzere ithalatın dövizle ödenmesi gerekiyor.
Bu bakımdan Ukrayna daha iyi bir konumda; çünkü ihtiyaç duyduğu silahları şimdi al-sonra öde esasına göre alırken, artan buğday ve diğer tarım ürünleri ihracatından elde ettiği dış kazançlar diğer ithalatlarının maliyetini de karşılıyor. Peki Batı kamuoyu, enflasyondaki yükselişle hasarı katlanan savaşın maliyetine ne kadar dayanacak?
Bununla birlikte Ukrayna’nın bir zayıf noktası var; göçe zorlanan milyonlarca vatandaşın kaybı. Bu durum ekonominin küçülmesi ve daha fazla göç yaşanması anlamına geliyor. Ukrayna, birçok boş söz karşılığında Batı demokrasileri içerisinde bir miktar destek kaybederken, Rusya da ‘Küresel Güney’ içerisinde destek ve sempati kaybediyor.
Her iki savaşan taraf için de daha kötü haberler iç cepheden geliyor. Rusya Federasyonu’nun çeşitli yerlerinde kadınlar da dahil olmak üzere savaş karşıtı gösteriler yapılırken, özellikle de Rusya’nın merkezi olması gereken bölgelerde askere alınmamak için kaçış yaygınlaşıyor.
Ukrayna’da da başlangıçtaki o milliyetçi coşku, henüz endişe verici bir düzeyde olmasa da azalmaya başlıyor. Siviller füzeler ve insansız hava araçları (İHA) tarafından öldürülürken, cephe hattında çıkmaza giren sonsuz bir savaş ihtimalinin vatanseverlik ateşini sonsuza kadar canlı tutması pek mümkün değil.
Yok olma noktasında bir faktör daha üzerinde durulmayı hak ediyor; her iki tarafta da popüler olarak başlayan, Rusya tarafında küresel statünün restorasyonu, Ukrayna tarafında ise anavatanın savunulması olarak sunulan bu savaş, başlangıçtaki çekiciliğini kaybediyor.
Batı’da kamuoyu, savaşı Rus devini zincirde tutmanın bir yolu olarak görürken, Batı karşıtı güçler, Putin’in büyük kurda yani ABD’ye kafa tutmasına hayranlık duyuyordu. Ancak bu görüşler ya da yanılsamalar da sahip oldukları tüm ışıltıyı kaybetmiş durumda. Yok olma noktasında herkesin ciddi bir şekilde yeniden düşünmeye ihtiyacı var.