Emir Tahiri
İranlı gazeteci-yazar
TT

İran: Çifte seçimler ve teokratların bireysel performansı

Pek çok analistin İslam Cumhuriyeti'nin 45 yıllık tarihindeki en tuhaf genel seçim olduğuna inandığı seçimlerde İranlılar bugün sabah sandık başına gitti.

Aslında yaklaşan seçimler ikili bir uygulama. Bir yandan kanun çıkarmak, ulusal bütçeyi onaylamak ve yabancı güçlerle yapılan anlaşmalarla ilgilenen 290 sandalyeli yasama organı olan İslami Şura Meclisi'nin (Parlamento) üyelerinin seçilmesi gerekiyor.

Diğer yandan din alimlerinden oluşan 88 sandalyeli Uzmanlar Meclisi üyelerinin belirlenmesi için de seçimler yapılıyor. Uzmanlar Meclisi’nin misyonu, İran Dini Lideri’nin çalışmalarını denetlemek ve onun iş göremezliği veya ölümü durumunda halefini seçmektir.

Peki, yukarıda bahsi geçen ikili seçimler neden tuhaf olarak nitelendiriliyor?

Öncelikle hiç kimse kaç kişinin oy kullanma hakkına sahip olduğunu bilmiyor. İran İçişleri Bakanlığı, 2 Şubat'ta 65 milyondan fazla İranlının oy kullanma hakkına sahip olduğunu duyurdu. Ancak halihazırda kayıtlı olan kişi sayısından bahsetmedi. 17 Şubat’ta bu sayı 61 milyona geriledi. Bu düşüşün görünen nedeni, sürgündeki İranlıların yalnızca cumhurbaşkanlığı seçimlerinde oy kullanma hakkına sahip olmasıdır. Ancak yine kaç seçmenin gerçekten kaydolduğu belli değildi.

Bunun ardından bakanlık, seçim kampanyaları için tanınan süreyi bir haftanın biraz üzerine çıkararak kampanyalar sırasında izin verilen ve yasaklanan şeylerin bir listesini yayınladı.

İslami Şura Meclisi adaylarının, rejimin geçmiş veya mevcut politikalarını eleştirmesine veya mevcut yönetimin halihazırda izlediği politikalara alternatif önermesine izin verilmedi. Ayrıca mevcut yetkilileri eleştirmelerine veya kendi seçim bölgelerindeki rakiplerine saldırmalarına da müsaade edilmedi. Diğer taraftan adayların seçim harcamaları üzerindeki katı kısıtlamalar aynı zamanda kendilerinin ve konumlarının reklamını yapma fırsatlarının sınırlı olduğu anlamına da geliyor. Bazı durumlarda adaylar kampanyalarını az sayıda arkadaş ve akrabanın katılımıyla bir veya iki genel konferansla sınırlamak zorunda kaldı.

Onlarca seçim bölgesinde adaylar, güvenlik endişeleri nedeniyle seçmenlerle sohbet etmek için sokaklarda serbestçe dolaşamadı. Altı seçim bölgesinde adayların temsil etmeyi umdukları şehre girmelerine bile izin verilmedi. Adayların kimliği konusunda da birçok kafa karışıklığı yaşandı ve birbiriyle çelişen onlarca liste yayınlandı. Birkaç aday, başka bir adaya yönelik desteğini açıklayarak son dakikada çekilme kararı aldı.

Uzmanlar Meclisi'nde daha da tuhaf şeyler yaşandı. Mollaları aday olarak kaydolmaya ikna etmeye yönelik ısrarlı çabalara rağmen yetkililer, her sandalye için iki tane olmak üzere 176 adayı sahaya çıkaramadı. Yarışan adayların azlığı nedeniyle 30 sandalye eksik kaldı. Bu yazının yazıldığı an itibarıyla, görevdekilerin yeniden seçilmeye gerek duymadan üye olarak devam etmelerine izin vererek aradaki farkı kapatmak istiyorlar gibi görünüyor.

Uzmanlar Meclisi adaylarına da sınırlı rolleriyle ilgili olmayan konuları gündeme getirmemeleri talimatı verildi. Üstelik mevcut Dini Lider Ayetullah Ali Hamaney'i eleştirmelerine de izin verilmedi. Kendilerine Dini Lider’i nasıl ‘denetleyecekleri’ sorulduğunda adayların çoğu basitçe şunu söyledi: “Yorum yok!” Üyelerden biri, uzmanların Ayetullah'ı bırakın denetlemeyi, faaliyetlerine ilişkin bir rapor bile almadıklarını ifade etti.

Ayetullah'ın yaşının ilerlemiş olması ve sağlığıyla ilgili endişeler nedeniyle veraset meselesi de gündeme getirildi. Ancak bu, Ayetullah Cezayiri ve Ayetullah Araki dışındaki tüm Uzmanlar Meclisi üyeleri tarafından sessizlikle karşılandı. Cezayiri'ye göre halefi çoktan seçildi, ancak iktidara gelmeden önce suikasta kurban gitme korkusuyla adı açıklanmadı.

Diğer yandan Araki'nin sunduğu versiyon farklıydı. Halefin adını sadece üç üyenin bildiğini, uygun zamanda açıklayacaklarını söyledi.

Hamaney'in en sevdiği oğlu ve Huccetu'l İslam unvanını taşıyanlardan biri olan Mücteba'yı bir sonraki Dini Lider olarak adlandırma girişimlerine dair spekülasyonların bir yıldan fazla bir süredir yayıldığını belirtmekte fayda var. Ancak kampanyanın son haftasında Mücteba'nın siyasetle ilgilenmediğine dair söylentiler yayıldı. Bu, Ayetullah'ın en yakın danışmanı olan küçük kardeşi Mesud'un bu pozisyonu doldurmayı düşünmesine olanak sağladı. Ancak bazı analistler Hamaney'in oğullarından herhangi birini bir sonraki Dini Lider olarak atamaya istekli olmadığını belirtti.

Beklendiği gibi, İran'daki ‘teokratik’ rejimi eleştirenlerin ve muhaliflerin çoğu, son kırk yıldır olduğu gibi, seçimlerin tamamen boykot edilmesi çağrısında bulundu. Ancak bu sefer boykot çağrısı siyasi yelpazenin her kesiminden geliyor. Bu grupta çoğunluğu sözde ‘reformist’ gruptan olan yüzlerce eski yetkilinin yanı sıra eski Cumhurbaşkanı Mahmud Ahmedinejad ve eski İslami Şura Meclisi Başkanı Ali Erdeşir Laricani gibi isimler de yer alıyor.

Dolayısıyla ikili seçimlerle ilgili tek önemli konu seçmen katılımıdır. Ayetullah Hamaney maksimumdan ne kastettiğine açıklık getirmeden maksimum katılım çağrısında bulundu. Cumhurbaşkanı İbrahim Reisi'ye eşlik eden heyet ise katılım oranının kendisini Cumhurbaşkanlığı makamına getiren seçimlerde görülen yüzde 40'ın üzerinde olmasını umuyor.

Bu kez dışarıda kalan eski İslami Şura Meclisi üyesi Mahmud Sadıki, seçimlere katılım oranının yüzde 6 ila 9 arasında olmasını bekliyor. Eski Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani'nin en yakın sırdaşı Vaizi ise potansiyel katılımın yüzde 30 olduğunu tahmin ediyor. Katılım ne olursa olsun mevcut iç ve dış politikayı eleştiren hiçbir kişinin seçilmeyeceği açık.

Ayetullah, ikili seçimlerin maksimum birlik ve kararlılığa ihtiyaç duyan kendi rejimine yönelik bir referandum teşkil ettiğini defalarca söyledi. İlk kez solist olarak seçim kampanyalarını düzenleme görevini üstleniyor. Eyaletlere gidemediği için ülkenin her yerinden kendisine potansiyel seçmenler getirildi. Dolayısıyla bu sefer rejimin imajını güzelleştirme aracı olarak daha önce izin verilen türde kozmetik değişiklikler bile beklenemez.

Her iki meclisin de gittiği her yerde Rehber’in ayak izlerini takip etme konusunda eskisinden daha kararlı bir şekilde geri dönmeleri muhtemeldir. Bu nedenle ikili seçimlerin önemi var. Çünkü bu, İslam Cumhuriyeti'nin yalnızca herhangi bir yapısal reforma düşman olmadığını, aynı zamanda davranışını değiştirmeye de isteksiz olduğunu gösterecek. Bu açıklama, rejimin hem İran içindeki hem de dışındaki pek çok muhalifini, rejimin davranışını değiştirmeye dair eski yanılsamalardan vazgeçmeye ve gerçek veya hayali düşmanlarla bir çözüm aramaya hazırlanmaya bile zorlayacak.