Sudan'da çatışmanın haritası, etnik kökene ve bölgeselciliğe dayalı nefret söyleminin yaygınlaşması ve bunun sonucunda ülkede kabileler arasındaki bölünmenin derinleşmesi ve Sudan'ın iç savaşa sürüklenmesi senaryosu, kısaca bütün bunlar ülkeyi iç savaş kaosu ile karşı karşıya bırakacak. Sudan krizinin çözümünün anahtarı olan diyalog masasına dönme fırsatından uzaklaştıracak. Ordu komutanı el-Burhan’ın “Hızlı Destek Kuvvetleri yok olana ya da biz yok olana kadar savaşacağız” sözü gibi, ancak iki taraftan birinin yok olması ile savaşın bitmesi senaryosuna yaklaştıracak. Ne var ki, Burhan’ın ordusunun bir yıl aradan sonra Sudan devlet televizyonu binasını ele geçirmesi gibi manevi zaferler dışında, iki taraf da şu ana kadar herhangi bir zafer kaydedilemedi. Buna karşılık Hızlı Destek Kuvvetleri, vatandaşların hayatını kurtarabilecek her türlü anlaşmaya hazır olduğunu vurguluyor.
Burhan ise dediğimiz gibi iki taraftan biri yok olana kadar savaşı sürdürmeyi düşünüyor. Burhan, el-Beşir tarafından tümgenerallikten korgeneralliğe terfi ettirildi. Ordu genel müfettişi olarak Beşir’e bağlılık gösterdi. Anayasal belgeye ve Hamduk'un teknokrat sivil hükümetine karşı darbe düzenleyen ve bir tür askeri otorite kuran da oydu. Muhalifleri tarafından, Sudan'da Genelkurmay karargâhı önündeki oturma eylemine müdahale sırasında yaşanan katliamla ilgili soruşturmayı engellemekle suçlanıyor. Dolayısıyla General Burhan’ın dosyası, çelişkiler ve Sudan krizinden çıkış için en iyi seçim olduğunu tartışılır hale getiren sorunlar ile dolu. Aynı durum Burhan gibi askeri akademiden mezun olmayıp, “tecrübe” ile general olan General Hamideti için de geçerli. Ona da dışarıdan destek aldığı ve kuvvetlerinin kimisi savaş suçu sayılabilecek saldırılara katıldığı suçlamaları yöneltiliyor. Uluslararası kuruluşların raporlarına göre bu durum ordu için de geçerli.
Sudan, Ekim 2021'den itibaren sivil hükümetin düşürülmesi, ordunun iktidarı ele geçirmesi ve olağanüstü hâl ilan edilmesi nedeniyle siyasi bir kriz yaşarken, askerler özellikle de Generaller Burhan ve Hamideti arasında ordu komutanlığı görevini kimin üstleneceği konusunda bir anlaşmazlık baş gösterdi. Aynı şekilde başkanın, Hamideti'nin düşündüğü gibi sivil mi yoksa General Burhan'ın düşündüğü gibi bir general ve özellikle de adı Abdulfettah Burhan olan bir general mi olacağı konusunda da aralarında bir anlaşmazlık vardı. Bilhassa yumuşak bir askeri darbe ile feshettiği Sudan Egemenlik Konseyi'nin sivil bileşeninin yönetimdeki varlığını sona erdirdikten sonra, Burhan’ın başkan olması, Sudan’ın askeri yönetim kampında kalmasını garanti edecekti.
Dış müdahalelerin her iki tarafa da finansman ve silah desteğinde bulunduğu açık ve net hale geldi. Tam burada, oyuncular değişse de Sudan'daki çatışma uluslararasılaşmaya ve sonsuzlaşmaya başlıyor. Bu noktada Sudan'daki çatışma artık Libya'daki çatışmaya benziyor. Aralarındaki tek fark Sudan'da olmayan, Libya’da ise bol bulunan petrol, bunun dışında iki ülkedeki çatışma biçim, içerik ve hatta çatışan iki tarafa, Burhan'ın ordusu ile Hamideti'nin kuvvetlerine destek vererek müdahalede bulunanların coğrafyası açısından birbirine benziyor.
Burhan’ın ordusunun Kızıldeniz eyaletinde olduğu gibi sivilleri eğitme ve silahlandırma girişimleri konuyu daha da karmaşık hale getiriyor. Dahası, ordunun Hızlı Destek Kuvvetleri’ni reddetmesi ve onu silahlı, hatta isyancı bir “milis grubu” sayması konusunda soru işaretleri yaratıyor. Zira Hızlı Destek Kuvvetleri de yakın zamana kadar Sudan askeri bileşeninin bir parçasıydı ve bizzat ordu tarafından yönetiliyordu. Ordu komutanlığı ile devlet başkanlığının askeri olarak kendisini meşru gören kararları bulunuyor. Bu durumda Burhan'ın ordusunun "sivilleri silahlandırması" ve bunu açıkça dillendirebilmesi meselesi ile nasıl başa çıkılabilir?
Hızlı Destek Kuvvetleri’nin (Hamideti’nin güçlerinin) isyancı güçler olduğu konusunda ısrar ediliyor ama bu kuvvetler, kendisi de meşruiyet kaybından muzdarip olan Sudan ordusunun kuvvetlerinden biri. Bazıları kendisini Sudan ordusu değil de Burhan’ın ordusu diye adlandırdığı için ordunun kendisi de meşruiyet sorunu yaşıyor. Bunun nedeni ise herhangi bir ulusal ordunun askeri doktrinin olması gerektiği gibi ulusal bir doktrine sahip olmayıp, Müslüman Kardeşler örgütü ve hareketine bağlı bir askeri liderliğin orduya sızmış olması. General Hamideti’nin de Burhan’ın yönetimindeki orduya bu suçlamayı yöneltmesi, Sudan'da savaşan güçler arasında askeri meşruiyet sorununu tartışma konusu haline getiriyor.
Sudan krizinin derin siyasi ve ekonomik kökleri olduğuna hiç şüphe yok ve siyasi çıkmaz, nakit likidite kıtlığı ve ekmeklik unun az bulunmasıyla birlikte ekmek fiyatlarını etkileyerek 3 katına çıkardı. Bu durum, siyasi çekişmeler nedeniyle bir petrol gölü üzerinde yüzen Libya'da bile yaşanmışken, bölünme sonrasında petrol üretiminin dörtte üçünü kaybettiği için Sudan gibi petrol ve gaz bakımından fakir bir ülkede nasıl yaşanmasın? Su kaynakları ve tarıma uygun topraklar bakımından zengin olmasına rağmen Sudan'da yoksulluk büyük boyutlara ulaştı. Birleşmiş Milletler raporlarına göre halkın yüzde 50'si yoksulluk sınırının altında yaşıyor. Sudan’ın savaşlara ve çatışmalara, kendisini yönetmek için rekabet eden iki general arasındaki savaşa, dövüşe ve anlaşmazlıklara değil, kalkınmaya, insanlarını beslemeye, onlara insanca bir yaşamın gereklerini sağlamaya ihtiyacı var.