Cuma Bukleyb
TT

Lübnan ve savaş çilesi

Ortadoğu'daki yarılma tarafların kapatamayacağı şekilde genişliyor. Yaklaşık bir yıl önce Gazze'de başlayan savaş Lübnan'a da sıçradı ve gelişmelerin nasıl seyredeceğini ne kimse tahmin edebiliyor, ne de bir şey yapabiliyor. Umduğumuz ama gelmeyen bir barışa veda mı ediyoruz?

2006'dan bu yana süren geçici ateşkesin ardından Lübnan bir kez daha kendisini başka bir İsrail işgalinin hedefi olarak buldu. İsrail'in açıklanmış  hedefi, sınırlarında Hizbullah tarafından temsil edilen İran varlığını marjinalleştirmeyi amaçlıyor. İran ise İsrail'in tuzağına düşmeyeceğini ve onunla savaşa girmeyeceğini açıkladı.

Savaş sürpriz değildi. Gazze'de Filistinlilere karşı soykırım savaşının başlangıcından bu yana tüm göstergeler, savaşın kaçınılmaz olarak yaklaştığı yönündeydi. İsrail, Hizbullah'ı İran'ın Lübnan'daki vurucu kolu olarak görüyor. Gazze'de Hamas hareketine karşı savaşın ilk haftalarından itibaren, medyadaki siyasi ve askeri yorumcuların sözleri Güney Lübnan'da kaçınılmaz olarak yaklaşan savaşa kaymaya başlamıştı.

İsrail istihbaratının (Mossad) çağrı cihazları ile telsizleri patlatarak Hizbullah'ın iletişim ağını yok etmedeki son başarısının hemen ardından, İsrail Savunma Bakanı İsrail pusulasının kuzeye doğru hareket ettiğini söylemişti. Bu, Hizbullah, İran ve dünya liderlerine açık bir mesajdı.

ABD Başkanı Joe Biden geçtiğimiz günlerde Birleşmiş Milletler (BM) Genel Kurulu'nda dünya ülkelerinin delegasyonlarına son kez hitap ederek, şu anda tüm çabalarının Lübnan'daki savaş felaketini önlemeye yönelik olduğunu vurguladı. ABD Başkanı Biden, İsrail'deki aşırı sağ hükümetin planını uygulamaktan ve tüm bölgeyi ölümcül bir savaşa sürüklemekten caydırılamayacağının önceden farkında. Zira İsrail, Washington ile genel olarak Batı'nın kendisini desteklemekten vazgeçmeyeceğini, ABD Başkanı’nın İsrail kuvvetlerine silah sevkiyatını durdurma kararı alamayacağını önceden biliyor. Ancak İsrail ve Hizbullah'ı savaş felaketini durdurmaya ikna etme umuduyla BM koridorlarında zamana karşı yarış sürüyor.

Geçtiğimiz perşembe günü İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu'nun BM Genel Kurulu toplantılarına katılmak üzere New York'a gelişi üzerine medya araçları onun Kudüs'teki ofisinden yayınlanan bir habere yer verdiler. Habere göre Netanyahu seyahatinden önce İsrail ordusuna Lübnan'a karşı tüm gücünü kullanmaya devam etmesi talimatı verdi ve Savunma Bakanlığı yedek güçlerini göreve çağırdı.

Arap ve uluslararası medya araçları, Güney Lübnan'daki evlerinden, köylerinden ve kasabalarından kaçarak Beyrut'a giden binlerce Lübnanlı mültecinin fotoğraflarını ve çeşitli bölgelerde meydana gelen yıkımın fotoğraflarını bize aktarıyorlar.

Öte yandan Lübnan Savunma Bakanı, İsrail'in ülke topraklarını işgal etmesi durumunda ülkesinin kuvvetlerinin kayıtsız ve eli kolu bağlı kalmayacağını açıkladı. İngiltere’de hükümet, Lübnan'da yaşayan vatandaşlarından derhal ülkeyi terk etmelerini istedi ve yaklaşık 10 bin İngiliz'in tahliyesine yönelik bir acil durum planı duyurdu. Birçok uluslararası havayolu da Lübnan'a uçuşlarının askıya alındığını duyurdu.

Artık İsrail işgal ordusu güçlerinin hedefe doğru ilerlemesinin zemini hazır. O hedef de Hizbullah'ı Güney Lübnan'dan Litani Nehri’nin ötesine sürmek, onu askeri ve siyasi olarak zayıflatmak ve böylece İsrail’in kuzey sınırlarındaki İran varlığını zayıflatmak ve Lübnan'da siyasi olarak marjinalleştirmek.

Hiç kimse arabulucuların felaketi durdurmada başarılı olup olmayacaklarını veya bir sonraki savaşın hangi yöne gideceğini tahmin edemez. İsrail Başbakanı ve aşırı sağ koalisyonunun ateşkesi düşünmediği, bunun yerine çeşitli hedeflere ulaşmak için askeri gerilimi sürdürmeye doğru hızla koştuğu aşikar. Netanyahu, yolsuzluk suçlamasıyla yargılanmamayı garanti altına almak için mümkün olduğu kadar uzun süre iktidarda kalmasını sağlamaya çalışıyor. Aşırı sağ, denizden nehre kadar İsrail hayalini gerçekleştirmeye çalışıyor. İranlı liderlerse Tahran'dan İsrail'in tuzağına düşmeyeceklerini ve tüm bölgeyi yakacak bir savaşa sürüklenmeyeceklerini vurguluyorlar. Bütün bunlar, Ukrayna-Rusya yıpratma savaşının etkilerinden muzdarip uluslararası bir ortamda, inanılmaz bir hızla gerçekleşiyor. Dahası ABD'nin Kiev hükümetine Rusya topraklarındaki hedefleri vurmak için uzun menzilli Amerikan füzeleri kullanmasına izin vermesi durumunda Moskova'nın nükleer silah kullanmaya başvurma ihtimalinin yeniden konuşulduğu bir dönemde yaşanıyor.

İsrail güçlerinin topraklarına girmesi ile Lübnan'ı savaş çilesinden ayıran zaman aralığı her geçen gün daralıyor. Durumu sakinleştirmeye yönelik uluslararası çabalar zamana karşı yarışıyor fakat yarış aşırı sağ koalisyonun arzusunun hilafına ilerliyor. Bu arada medyada Hamas ile İsrail arasındaki barış görüşmelerinde yaşanan gelişmelere ilişkin haberler neredeyse gözden kayboluyor.