Mişari Zeydi
Suudi Arabistanlı gazeteci- yazar
TT

Kral Abdulaziz'in liderlik ruhu ve yönetim ahlakı

Riyad'da düzenlenen 2024 Suudi Arabistan Film Forumu kapsamında düzenlenen ‘Filmler, Kültür ve Diplomasi’ başlıklı sempozyumda konuşan deneyimli diplomat Prens Turki el-Faysal, Kral Abdulaziz'in kişiliğinin, fedakarlıklarının ve yaptıklarının onlarca filmi hak ettiğini söyledi.

Gerçek şu ki, Suudilerden önce Suudi olmayan pek çok kişi, film ya da sinema biçimindeki dramatik sanatsal çalışmaların, tiyatro oyunlarının, belgesellerin zenginliği ve önemi konusunda hemfikirdir.  Kral Abdulaziz ve Suudi Arabistan Krallığı olarak adlandırılan tarihin bu zengin bölümünde karakter, hikayeler, destanlar, oluşum ve devamlılık zorlukları hakkında her türlü yaratıcı çalışma yapılmalıdır.

Uzun süredir geliştirilmekte olan birkaç çalışma hakkında bazı detaylar biliyorum. Prodüksiyonu, uygulama kalitesi ve pazarlaması ne kadar harika olursa olsun, bir film veya diziden daha kalıcı ve kapsamlı bir şeyden bahsediyorum.

Abdulaziz bin Abdurrahman el-Faysal Âl Suud'un ikinci Suudi devletinin gün batımında doğmasından bu yana olan yolculuğundan ve sonra da genç bir çocuk olarak devletin yıkılışına tanıklık etmesinden bahsediyorum. Kral Abdulaziz bu konu hakkında bazı Arap tarihçilere konuşmuş ve Riyad'ın duvarlarının yıkılışını izlerken neler hissettiğini anlatmıştı. Kral Abdulaziz, yirminci yüzyılın başlangıcından kısa bir süre önce, ülkesini ve halkını Birinci ve İkinci Dünya Savaşları’nın dehşetinden, diğer tehlikeli iç, siyasi ve ekonomik savaşlardan geçirdikten sonra 9 Kasım 1953'te vefat etti.

Bugün Kral Abdulaziz'in askeriye ya da güvenlikle ilgili olmasa da siyasi ve diplomatik gücünün bir anlık görüntüsünü hatırlıyorum. Köklü siyasi partilerin ve toplumların pek çok evladının siyasi tükenmişlik içinde boğulurken ülkelerini ve halklarını nasıl hoş olmayan şeylere sürüklediklerini gördükçe bu anlık görüntü aklıma geliyor.

Sir Gilbert Clayton, geçen yüzyılın ilk yarısında Britanya İmparatorluğu'nun en önemli adamlarından biriydi. Clayton, Ortadoğu'daki pek çok sorun ve görevde Britanya İmparatorluğu'nun güvenini kazanmıştı. Clayton, bu sıfatla Kasım 1925'te Cidde yakınlarında Kral Abdulaziz'le görüşmeye gelmişti. O dönemde Irak, Ürdün ve Filistin üzerindeki İngiliz mandası nedeniyle Krallığın kuzey sınırlarının, özellikle de Ürdün'le olan kuzeybatı sınırlarının çizilmesi konusunda müzakerelerde bulunmak üzere Clayton gönderilmişti.

Clayton'un raporlarına dayanan ve Suudi tarihçi Muhammed Âl Zulfa tarafından üzerinde çalışılan, tercüme edilen ve yayınlanan kitaptan bazı kesitler aktaracağım.

Clayton, Arap danışmanlardan bazıları hakkında şöyle yorum yapmış: “Her küçük noktayı belli bir incelik ve düşük kurnazlıkla tartışmaktan ibaret olan bir tarzları var. Sürekli söz kesmeye dayanan sözde Doğulu politikacı tipolojisini yansıtıyorlar.”

Ancak Clayton'un Kral Abdulaziz hakkındaki izlenimi şöyle: “İbn Suud'a gelince, onun doğal bir bedevi kurnazlığı vardı. O, mükemmel bir kişilik ve kelimenin tam anlamıyla bir insan.”

Clayton, raporunda Abdulaziz'in müzakerelerdeki inatçılığından ve dik başlılığından şikayetçi olmasına rağmen onun hakkında şu ifadeleri kullanmış: “O, büyük meselelere bağlı kalan net bir tipti.”

Bu doğuştan gelen zekâ, liderlik ve sorumluluk etiğinin temeli... Kral Abdulaziz'in liderlik ruhunun gizli bir özelliği…