Sam Mensa
TT

Tamamlanmış bir Arap rolüne açık pencere

Sinvar ve Nasrallah'ın yokluğunun, Lübnan ve Gazze'de onlara karşı yürütülen savaşı durduracak ve Hamas'ın hâlâ elinde tuttuğu 101 rehinenin evlerine geri dönmelerine olanak tanıyacak bir anlaşmaya varılmasının önünü açabileceğine inanılıyordu. Ancak uzlaşı fırsatlarını defalarca engellemekte ustalaşan İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, yok edici askeri rotasını değiştireceğine dair hiçbir belirti göstermedi. Bunun yerine, aşırı sağ koalisyondaki ortaklarının yaptığı gibi askerî harekâtı sürdüreceğine söz verdi. Likud Partisi ise “Gazze'de yerleşime hazırlık” başlıklı bir etkinlik çağrısında bulunarak daha da ileri gitti.

Gazze ve Lübnan'daki savaşı sona erdirme çabalarının önündeki sorun, bir yandan İsrail'in tam bir askeri zafer elde edememesi, diğer yandan Hamas ve Hizbullah'ın liderlik düzeyinde yaşadıkları kafa karışıklığının ortasında İsrail'in şartlarına teslim olmaya hazır olmamalarıdır. Bu karmaşık tabloya, önceki gün İsrail'in İran'a yanıtının sonuçları da eklendi. Saldırı, Gazze ve Lübnan'daki ateşkes anlaşmalarının önünde başka bir dizi engelin oluşmasına neden olabilir.

İsrail'e silah ambargosu uygulamak gibi ciddi ve güvenilir bir Amerikan baskısının yokluğunda, çatışmanın her iki sahnesinde de her iki örgütün üst düzey liderlerini öldürmekten gurur duyan, son anketlerin de doğruladığı gibi, kendi ülkesinde popülaritesinin yükselişine dayanan Netanyahu politikalarını değiştirme ihtiyacı hissetmiyor. Kendi deyimiyle “Ortadoğu'daki stratejik gerçekliği” değiştirme misyonunu sürdürecek ve Gazze ile Lübnan'da kendi nihai statüsünü dikte etmeye çalışacak. Öte yandan Hamas, Hizbullah ve onların arkasında İran, askeri zaferi amaçlamayan, daha ziyade İsrail'e en büyük kayıpları verdirerek siyasi meşruiyeti korumayı hedefleyen bir varoluş savaşı veriyor.

Gazze ve Lübnan'da ateşkes anlaşmalarının önünde ilave bir düğüm daha var; Hamas ve Hizbullah adına konuşanların meşruiyeti konusundaki netlik eksikliği. Bilindiği üzere İran, Hizbullah içinde dizginleri doğrudan elinde tutuyor ve Sinvar'ın öldürülmesinin hemen ardından üst düzey liderleri Tahran'a yönelen Hamas üzerindeki nüfuzu da kaybolmadı. Her iki örgütün kendi içindeki emir-komuta zinciri bozuldu, İran'ın rolü etkinleşti ve bu da karar alma sürecini dışsal hale getirdi.

Washington ise hem Gazze'de hem de Lübnan'da ateşkes sağlanması için baskı yapmaya devam ediyor. ABD Dışişleri Bakanı Anthony Blinken bölgeye yaptığı 11’inci ziyaretinde rehinelerin serbest bırakılması ve ateşkesle ilgili yeni öneriler getirdi. Ziyaretinin can alıcı noktası, İsrail'e yaptığı askeri zaferlerini stratejik adımlara dönüştürme çağrısıydı. Blinken ayrıca ondan Gazze'de savaşın sona ermesi, rehinelerin serbest bırakılması, Hamas'ın silahsızlandırılması, siyasi ve askeri liderlerinin kaderinin belirlenmesi, Gazze’de herhangi bir İsrail işgalini veya yerleşimini tamamen reddeden Amerikan tutumuna dayanarak, Gazze’nin yeniden inşa edilmesi için gerekli koşulların yaratılması amacıyla bir “ertesi gün” planı sunmasını da istedi. Bu çözüm aynı zamanda Filistin Otoritesi’ne de bir rol vermeli ve İsrail-Filistin çatışmasının nihai çözümüne giden yolu da içermeli. Lübnan düzeyinde çözüm, Hizbullah'ın silahsızlandırılmasında, Lübnan ordusunun kabiliyetlerinin güçlendirilmesinde ve yetkileri artırılabilecek BM güçleri ile birlikte güney sınırlarının yanı sıra diğer sınır kapılarında kontrolü üstlenmesinde yatıyor. Çözüm ayrıca devletin egemenliğini yeniden kazanmasını, tüm kurumlarda boşlukların doldurulmasını, İsrail’in Lübnan’dan toprak koparmasına, Gazze'de Netzarim Sınır Kapısı’nda olduğu gibi Güney Lübnan'ı bölmesine karşı ABD’nin karşı çıkışını da içermeli.

Kısacası ABD, İsrail'in şu ana kadar elde ettiği askeri başarıların stratejik başarının anahtarı olmasını istiyor ve bu iki konuyu birbirine bağlayamamanın onları tehlikeye attığını düşünüyor. ABD Ulusal Güvenlik Danışmanı Jake Sullivan’ın 7 Ekim'de söylediği gibi: “Savaşın yönetimini açık ve sürdürülebilir bir dizi hedefle uyumlu hale getirmek ve taktiksel avantajları kalıcı stratejik kazanımlara dönüştürmek disiplin ve cesaret gerektirir.”

Bu yol, savaş sonrasında Arap tarafların Gazze ve Lübnan'da rol oynamasını sağlayacaktır. Geçen cuma Londra'da Blinken ve Arap meslektaşları arasında düzenlenen Arap-Amerikan bakanlar toplantısı da Amerikan arabuluculuğunu tamamlayıcı bir Arap rolüne pencere açabilir. Ilımlı Arap ülkelerinin hem Gazze hem de Lübnan'da hızlı, üç boyutlu bir hamlesine umut bağlanıyor. Bunlar yorgun Hamas ve Hizbullah'ın bıraktıkları boşlukları ve meşru otorite boşluğunu doldurmaya yönelik siyasi, güvenlik, yeniden yapılanma ve acil yardım boyutlarıdır. Lübnan anayasal kurumlarında bir boşluk yaşıyor ve Gazze acımasız bir İsrail işgali altında. Her iki sahnede de devam etmesine izin verilmemesi gereken korkunç bir insanlık trajedisi yaşanıyor. Durumu kontrol altına almak ve hem Lübnan'dan hem de Gazze'den geriye kalanları yeni işgallerden ve kesin ölümlerden kurtarmak için Arapların Washington ve Avrupalılara yardım için baskı yapmaları gerekiyor.