Suriye Demokratik Konseyi, konumunu güçlendirmek ve daha fazla Suriyeli güç ve şahsiyetle ilişki çemberini genişletmek istedi ki bu, Kuzeydoğu Suriye'deki Özerk Yönetim ve Suriye Demokratik Güçleri’nin siyasi cephesi olarak en önemli misyonlarından biri. Bu misyonu kapsamında da 25-26 Ekim 2024 tarihlerinde Brüksel'de toplanan ve Suriye güçlerinden onlarca isim ve temsilcinin katıldığı Demokratik Süreç Konferansı'nı düzenledi. Konferans öncesinde veya sonrasında orada burada yapılan yorumlar ve gözlemler bir yana, bazı Suriyeliler, konferansın düzenlenmesinin ve kendisine katılmanın, Doğu Akdeniz bölgesini kasıp kavuran ve dünyayı meşgul eden siyasi ve askeri fırtınaların ortasında, Suriye'nin ve Suriyelilerin sorunlarının ve yaşadıkları zorlukların yoğunlaştığı bir dönemde, Suriye yakınlaşması, buluşması ve tartışması açısından olumlu bir adım olduğunu düşündüklerini belirttiler.
Konferansın seyri ve tartışmalar, katılımcılarının önemli bir kısmının katıldığı hararetli diyalogların geçmesini sağladı. Diğer Suriyeliler de konferansın kendisini düzenleyenlerin ve kendisine davet edenlerin bir propaganda platformu olması arzularının ötesine geçmesi fikrini yoldaşlarıyla paylaştılar. Konferansın Demokratik Suriye Konseyi'nin ilişkilerini desteklemeye ve genişletmeye, Kuzeydoğu Suriye deneyimini geliştirmeye yönelik bir giriş noktasına ve sürecine dönüşmesi, böylece deneyimin Suriye'de yaşananlardan 13 yıl sonra geç de olsa izlenmesi gereken sürecin bir örneği olması çağrısı yaptılar. Suriye'deki çöküşten ve kötüye gidişten kurtulma ve Suriyelilerin tüm tahmin ve beklentileri aşan ve halen artmaya devam eden acılarının hafifletilmesi yönünde ilerleme, Suriye'nin diğer bölgelerindeki fiili otoritelerin politika ve uygulamalarının karşısında bu deneyimin bir örnek ve model oluşturması davetinde bulundular.
Konferans içinden ve dışından değişim ve reform çağrısı yapanların tartışmalarının başlangıç noktası, her ne kadar demokrasi meselesi ve bunun süreçleri gibi önemli ve gerekli konularda olsa Suriyelilerin artık salt konuşmayı bırakmaları gerektiğine odaklandı. Kuzeydoğu Suriye deneyiminde farklı bir politika ve icraatlar yolunun izlenmesi gerektiğini vurguladı. Bölgede bozulan durumun değiştirilmesine yardımcı olacak bir dereceye kadar siyasi, organizasyonel ve maddi güç ve kabiliyetlerin mevcut olduğu kaydedildi. Konferansta ve sonrasında konuşmacılar, rejim kontrolündeki bölge ile Türkiye kontrolündeki bölgeyle karşılaştırıldığında Kuzeydoğu Suriye deneyiminin en az kötü deneyim olduğunu da vurguladılar.
Tartışmaların diğer konusu, Suriye'nin kuzeydoğusundan başlayarak köklü bir Suriye değişimine doğru ilerlemenin, politikaları, icraatları ve ilişkileri de dahil olmak üzere geçmiş yıllardaki deneyimlerin gözden geçirilmesini, herhangi birinde yanlış olana alternatifler çizilmesini, doğru olanın geliştirilmesini gerektirdiği gerçeğine odaklandı. Politika alanında tartışmalardan bazıları, Kuzeydoğu Suriye’nin PKK ile deneyiminin yeniden değerlendirilmesi gibi noktalara odaklandı, zira bu, PKK’yı bu deneyimde ve üç yapısı SDC, SDG ve Özerk Yönetim’de bir referansa ve etkili bir güce dönüştürdü. Aynı zamanda Türkiye ve Türkiye'nin gölgesinde yaşayan siyasi ve silahlı oluşumlarla yaşanan yoğun düşmanlık ve zıtlaşma, hatta silahlı çatışmalar da dahil olmak üzere yaşanan deneyime ağır sonuçlar yükledi. İkinci olarak, dış güç olarak PKK’nın herhangi bir dış taraftan bağımsız olması gereken deneyimin politikaları üzerinde etkili olmasını sağladı.
Konferansa katılan konuşmacılar ve katılmayan yorumcular, Kuzeydoğu Suriye deneyiminin birçok şüphe ve suçlamayla çevrelenen iç politikalarının ve ilişkilerinin düzeltilmesinin gerekliliği vurgusunu paylaştılar. Bu ilişkilere, başta Kürt Ulusal Konseyi olmak üzere siyasi gruplarla ilişkiler, Araplar ve Süryaniler de dahil olmak üzere bölgedeki ulusal topluluğun bileşenleriyle ilişkiler de dahildi. Tartışmalar geçmişteki politikalara yönelik reform ve değişim tartışmaları ötesine geçerek, Özerk Yönetim’in, petrol ve su kaynaklarının yanı sıra, başta buğday ve pamuk olmak üzere önemli mahsuller gibi kontrolü altındaki büyük önem taşıyan doğal kaynakları nasıl değerlendirdiğine uzandı. Ayrıca göç eden veya yerinden edilen kişilerin mülklerinin yönetimi konusunu nasıl ele aldığı da tartışıldı. Zira bunların tümü, incelenmesi ve düzeltilmesi gereken idari ve hukuki belirsizliklerden muzdarip.
Sonuç olarak, Demokratik Süreç Konferansı'nın Brüksel'de düzenlenmesi, kendisini çevreleyen sınırlı misyona, içinde ve çevresinde görülen tartışmalara ve tökezlemelere rağmen, Suriye toplantısının birçok taraf açısından olumlu yönlerini somutlaştırdı. Toplantı, her yönden ve seviyeden farklı seslerin duyulmasına fırsat tanıdı, her konuya değindi, reform ve değişim çağrısı yaptı, Suriye gerçeğinde yaşanan tıkanmayı aşmak veya en azından orada gedikler açmak amacıyla, konferansın içinden ve dışından seslerin yakınlaşmasına kapıları açtı. Bütün bunlar bizi bazı sorulara yöneltiyor; bunlardan ilki, Kuzeydoğu Suriye deneyiminin bu soruları ne ölçüde anladığı ve bunları nasıl ele alacağı ile ilgilidir. İkincisi ise reform ve değişim çağrısında bulunanların faaliyetlerini sürdürebilme ve geliştirebilme becerisiyle bağlantılıdır. Üçüncüsü, Suriyelilerin yakın zamanda bu siyasi hareketin pratik sonuçlarını görme ihtimali olup olmadığı ile ilgilidir.