Bana nasıl yaşadığını söyle, sana kim olduğunu söyleyeyim. Paris mağazalarında ve süpermarketlerinde Noel'e hazırlık olarak bir ay önceden hazırlanmış ve raflara dizilmiş binlerce çikolata kutusunu gördüğünüzde aklınıza bu söz geliyor. Çikolatalar tatlarına göre renkli ambalajlara sarılmışlar; iştahlılar için tam yağlı sütlü çikolata, diyet yapanlar veya şeker hastaları için bitter çikolata, sade veya fıstıklı ve kuru üzümlü çikolata. Hammaddeleri Fildişi Sahili, Gana veya Endonezya'dan ithal edilmiş. Fransa yılda 400 bin tonluk ithalatına yaklaşık 4 milyar euro harcıyor.
Bu ülkede, çikolata severler için bir kulüp var ve üyeleri ayda iki kez bu maddenin yurt dışından gelen en son ürünlerini tatmak üzere bir araya geliyorlar. Bir Fransız yılda ortalama 8 kilo çikolata tüketiyor. Eğer bundan daha fazlasını yani günde bir kilonun üzerinde tüketenlerden biriyse, sözlüklerde bu tatlıya bağımlı olan kişiyi tanımlamak için bulunan bir sözcük olan “Chocolateman” unvanını hak ediyor demektir.
Fransa'da çöpte bir parça kuru ekmek arayanlar ile kahvaltıda tereyağlı ve ballı kruvasan, öğle yemeğinde ördek ciğeri, akşam yemeğinde somon dilimleri ve havyar yiyip, ardından tatlı olarak çikolatalı kek yiyenler de var. Dünyanın her ülkesinde fakir ve zengin kişiler görürsünüz. Ama insan hakları ülkesinde üniversiteli kız öğrencilerin diploma alıp iş sahibi oluncaya kadar fuhuş yaptığını göreceğiniz aklınıza gelmez. Dünyanın her ülkesinde ikinci el kıyafetlerin satıldığı pazarlar ve mağazalar vardır ama Paris'te, lüks mahallelerde bile onlarcasını gördüğünüzde gözlerinize inanamazsınız. İnternette bu kıyafetlerin alım satımına yönelik siteler çoğaldı, öyle ki bazıları lüks mağazalardan daha ünlü hale geldiler.
Tüm dünyada hayat pahalılığı mı var? Evet. Fakir ülkelerde bu mümkün olabilir ama Fransızların büyük bir kısmının doğal gaz ve elektrik fiyatlarının yüksek olması nedeniyle kışı evlerinde battaniyelere sarınarak geçirdiğini haberlerde duyunca şaşırıyorsunuz. Rakamsal olarak bakıldığında yüzde 74'ü faturaların yüksek gelmesi nedeniyle ısınma araçlarının kullanımını azaltıyor.
Fransa'da geçtiğimiz yıl 737 evsizin soğuktan dolayı parklarda ya da kaldırımlarda öldüğünü bildiğiniz zaman sayıların dili daha da karanlık hale geliyor. Çoğu açık havada donmamak için ucuz alkol içiyor. Devletin kışın açtığı barınaklar var ama bunlar bir çatısı olmayan yüz binlerce evsizin yalnızca küçük bir yüzdesine ev sahipliği yapıyor. Komşu Avrupa ülkelerinde, hatta ABD ve Japonya'da da durum daha iyi olmayabilir. Nitekim İngiltere Veliaht Prensi William barınak sağlamayı ana hedefi haline getirmeye karar verdi.
Cezayir geleneğinden, hüzünlü bir melodiye sahip dokunaklı bir şarkı hatırlıyorum; sözleri şöyleydi: “Gece çöktüğünde nasıl uyuyayım. Ah sen benim huzurumsun, sen yokken ben nasıl uyuyayım.”